Terekenin Resmi Defterinin Tutulması

                           TEREKENİN RESMİ DEFTERİNİN TUTULMASI

Terekenin resmi defterinin tutulması, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 619. Maddesinde kendisine yer verilen bir kurumdur.

Tereke Nedir?

Bir kimsenin sağlığında sahip olduğu, ev, arsa, tarla gibi taşınmazlar, araba, motosiklet, gemi, uçak, çek, senet, bono, bankadaki paraları, birikimleri gibi kıymetli evraklara taşınır mal varlıkları denilir. Bir kimsenin sahip olduğu bu mal varlığı değerleri, mal varlığının aktif kısmını oluşturmaktadır. Yine bir kimsenin sağlığında borçları da bulunabilmektedir. Borçlar ise bu kimsenin mal varlığının pasif değerlerini oluşturmaktadır.

Ancak bu kimse öldüğünde, artık muris adını alır. Murisin yasal mirasçıları ise ölümüyle birlikte artık murisin mal varlığına değil; terekesine külli halef olurlar. Yani, murisin sağlığında sahip olduğu maddi değerlere mal varlığı denilirken; ölümüyle birlikte kural olarak mal varlıkları, tereke ismini almaktadır.

A. Koşulları

Madde 619- Mirası reddetmeye hakkı olan her mirasçı, terekenin resmî defterinin

tutulmasını isteyebilir.

Defter tutma, mirasın reddine ilişkin usule uyulmak suretiyle, bir ay içinde sulh

hâkiminden istenir.

Mirasçılardan birinin defter tutma istemi, diğerleri hakkında da etkili olur.

Muris öldükten sonra arkasında tereke isimli değeri bırakır. Terekede murisin para, taşınır taşınmaz değerleri, alacak hakları gibi aktif değerleri yer alırken; borçları gibi pasif değerleri de yer alabilir. Eğer murisin terekesinde, pasif değerler aktif değerlerden fazlaysa; eş deyişle tereke borca batıksa, mirasçılar, terekenin resmi defterinin tutulmasını mahkemeden isteyebilirler.

Kanun maddesine göre, mirası reddetmeye hakkı olan her mirasçı, terekenin resmi defterinin tutulmasını isteyebilir. Defter tutma, mirasın reddine ilişkin usule uymak suretiyle, bir ay içinde sulh hukuk hakiminden istenir. Mirasçılardan birinin defter tutma istemi, diğerleri hakkında da etkili olur.

Resmi defterin tutulmasındaki amaç, mirasçının yalnızca deftere yazılmış olan borçlarla sorumlu olmasıdır. Mirasçının, yalnızca deftere yazılan borçlardan sorumluluğu müşterektir. Yani mirasçı, bu borçlardan hem terekede yer alan aktif değerlerle, hem de kendi kişisel mallarıyla sorumludur.

Muris, sağlığında alacak borç ilişkisine girmiş ve alacaklılara karşı borçlu hale gelmişse, resmi deftere adını süresi içinde yazdırmayan alacaklılar, terekenin resmi defterinin tutulması sonucu, resmi defterde adı yazan mirasçılardan tereke mallarıyla veya kişisel mallarıyla sorumlu olmasını bekleyemezler. Eş deyişle, mirasçılar, süresinde adını yazdırmayan alacaklılara karşı, terekeden kendilerine intikal eden değerlerle veya kendi kişisel mallarıyla sorumlu olmayacaklardır.

Terekenin resmi defterinin tutulması, mirasın reddine ilişkin usule uyulmak suretiyle bir ay içinde sulh hukuk mahkemesinden istenir. Bunun üzerine sulh hukuk mahkemesi, muristen kalan tereke üzerinde alacaklarını veya murise borçlu olmaları sebebiyle borçlarını bildirmek üzere murisin alacaklılarına ve borçlularına, bir ay arayla iki defa ilan yoluyla çağrı yapar. İlanda sürenin sonu belirtilir ve sürenin sonunun gelmesiyle beraber, defter tutulur. Sürenin dolumuyla beraber bir aylık süre boyunca defter, ilgililerin incelemesine tabi tutulur.

Bir aylık inceleme süresinin bitmesiyle beraber, her mirasçı mahkemeye çağrılır ve beyanda bulunur. Mirasçılar, bir aylık beyan süresi içinde, mirası reddettiklerini, resmi tasfiye istediklerini veya deftere göre yahut kayıtsız şartsız kabul ettiklerini beyan edebilirler.

Terekenin resmi defterinin tutulması, terekenin aktif ve pasifleriyle birlikte durumunun ne olduğunun, tereke üzerindeki alacak ve borç kavramının öğrenilmesinin ve mirasçıların terekeyi, hakkaniyetli olarak sahip oldukları alacak ve borçlarla iktisap etmeleri açısından önem arz eder.

YARGITAY KARARLARI

YARGITAY 14.HUKUK DAİRESİ

Tarih: 05.12.2018 Esas: 2016/3698 Karar: 2018/8627

Özet:

TMK 619. maddesinde; “Mirası reddetmeye hakkı olan her mirasçı, terekenin resmi defterinin

tutulmasının isteyebilir. Defter tutma, mirasın reddine ilişkin usule uyulmak suretiyle bir ay içinden

sulh hakiminden istenir. Mirasçılardan birinin defter tutma istemi diğerleri hakkında da etkili olur.”

hükmüne yer verilmiştir. TMK'nin 619. maddesinde atıf yapılan mirasın reddine ilişkin usul

yönünden TMK 609/1, 2 ve 3. maddesinde; “Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine

sözlü veya yazılı beyanla yapılır. Reddin kayıtsız ve şartsız olması gerekir. Sulh hakimi, sözlü veya

yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder.”, TMK 606. maddesinde ise; "Miras 3 ay içerisinde

reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat

edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri tarihten itibaren işlemeye başlar." hükümlerine

yer verilmiştir. Bu süre hak düşürücü nitelikte olup mahkemece re'sen dikkate alınması gerekir.

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 25.08.2014 gününde verilen dilekçe ile terekenin

TMK'nin 619 vd. maddeleri gereğince resmi defterinin tutulması talebi üzerine yapılan duruşma

sonunda; davanın reddine dair verilen 10.02.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı

vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar

verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, TMK'nin 619 vd. maddeleri gereğince terekenin resmi defterinin tutulması talebine ilişkindir.

Davacı vekili, muris ...'un 22.02.2011'de vefat ettiğini, davacının anne ve babasını 1999 yılındaki

depremde kaybettikten sonra anne tarafıyla yaşadığı anlaşmazlık sonucu görüşmediğini, dayısı

olan murisin ölümünü murisin mirasçıları aleyhine ... 2. İcra Dairesi'nin 2014/19254 sayılı

dosyasından gönderilen ödeme emriyle 24.07.2014'te öğrendiğini, terekenin TMK 619. ve devamı

maddeleri gereğince remi defterinin tutulmasını, ... 2. İcra Dairesi'nin 2014/19254 sayılı icra dosyası

başta olmak üzere terekeye karşı açılan davalar ve takiplerin durdurulmasına karar verilmesini

talep etmiştir.

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde, davacının dayı ve teyzeleriyle ilişkisini kestiğini, murisin

yaşadığı sağlık sıkıntılarında bile murisle ilgilenmediğini belirterek murise ait ... 11. Sulh Hukuk

Mahkemesi'nin 2014/13 Tereke esaslı dosyasının bu dosyayla birleştirilmesini talep etmiştir.

13.11.2014 tarihli ilk celsede, davalılardan ... ve ... davaya karşı bir diyeceklerinin olmadığını, davalı

..., dava dilekçesini yeni aldığını, beyanlarını yazılı olarak hazırlayıp dosyaya sunmak istediğini

beyan etmişlerdir.

Mahkemece, davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.

TMK 619. maddesinde; “Mirası reddetmeye hakkı olan her mirasçı, terekenin resmi defterinin

tutulmasının isteyebilir. Defter tutma, mirasın reddine ilişkin usule uyulmak suretiyle bir ay içinden

sulh hakiminden istenir. Mirasçılardan birinin defter tutma istemi diğerleri hakkında da etkili olur.”

hükmüne yer verilmiştir.

TMK'nin 619. maddesinde atıf yapılan mirasın reddine ilişkin usul yönünden TMK 609/1, 2 ve 3.

maddesinde; “Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla

yapılır. Reddin kayıtsız ve şartsız olması gerekir. Sulh hakimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir

tutanakla tespit eder.”, TMK 606. maddesinde ise; "Miras 3 ay içerisinde reddolunabilir. Bu süre,

yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın

ölümünü öğrendikleri tarihten itibaren işlemeye başlar." hükümlerine yer verilmiştir. Bu süre hak

düşürücü nitelikte olup mahkemece re'sen dikkate alınması gerekir.

Somut olayda, davacı yasal mirasçı tarafından ölümden itibaren bir ay içinde terekenin resmi

defterinin tutulması talebinde bulunulmamış ise de, davacı ölümü ve mirasçı olduğunu ... 2. İcra

Dairesi'nin 2014/19254 sayılı dosyasından gönderilen ödeme emriyle 24.07.2014'te öğrendiğini

beyan etmiştir. Mahkemece davacıya murisin ölümünü daha sonra öğrenme durumu hakkında

delillerini sunması için imkan verilip; gösterdiği taktirde delillerin toplanması, davanın hak düşürücü

sürede açılıp açılmadığının tespitiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde

hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile

hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 05.12.2018

tarihinde oybirliği ile karar verildi.

12. Hukuk Dairesi

2020/4416 E. , 2021/270 K.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı tarafından taşınır rehininin paraya çevrilmesi yolu ile başlatılan icra takibinde, borçluların; murislerinin borcu nedeniyle haklarında açılan icra takibinin iptaline karar verilmesini talep ettikleri, ilk derece mahkemesince, şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verildiği, alacaklı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, bölge adliye mahkemesi’nce icra takibinin şekline göre borçluların itirazlarını icra mahkemesine bildirmesini geçersiz işlem olup sonuç doğurmayacağı gerekçesi ile istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve asıl ve birleşen davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

İİK'nun 53/1. maddesinde "Terekenin borçlarından dolayı ölüm günü ile beraber üç gün içinde takip geri bırakılır. Mirasçı mirası kabul veya reddetmemişse bu hususta Kanunu Medenide muayyen müddetler geçinceye kadar takip geri kalır." hükmü bulunmaktadır.

Yine, TMK'nun 625. maddesinde "Resmî defter tutulması devam ettiği sürece miras bırakanın borçları için icra takibi yapılamaz. Bu süre içinde zamanaşımı işlemez. Acele hâller dışında, davalara devam edilemiyeceği gibi, yeni dava da açılamaz." şeklinde düzenleme mevcuttur. Tereke defterinin tutularak tespiti sonucunda mirasçılar mirasın reddi veya kabulü konusunda karar verebileceklerinden TMK'nin 625. maddesi gereğince resmi defter tutulması devam ettiği sürece miras bırakanın borçları için icra takibi yapılamayacağı düzenlenmiştir. Borçluların bu husustaki başvurusu şikayet niteliğinde olup İİK'nun 16/2. maddesi uyarınca süresiz olarak ileri sürülebilir.

Somut olayda; şikayetçiler, muris .....’nın terekesi hakkında MK'nin 619. madde ve devamı kapsamında terekenin alacak ve borçlarının tespiti kapsamında resmi defter tutulmasına ilişkin ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesi 2016/4 tereke sayılı dosyasında dava açtıklarını ve bu dava devam ederken icra takibi yapıldığı görülmüştür.

O halde; bölge adliye mahkemesince, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri dikkate alınarak istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bölge adliye mahkemesi kararının bozulması gerektirmiştir.

SONUÇ : Borçluların temyiz itirazlarının kabulü ile ... Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 12/02/2020 tarihli, 2019/2121 E. - 2020/351 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/2. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 13.01.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2021/1030 E., 2021/5610 K. sayılı kararı

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS

Taraflar arasında görülen davada;

Davacılar, davalı ile ortak mirasbırakanları ...'in tereke tespit davasında, davaya konu 256 ada 18 parsel sayılı taşınmazın ölünceye kadar bakma sözleşmesi şeklinde davalıya devredildiğini öğrendiklerini, mirasbırakanın kimseye muhtaç olmadığını, Almanya'da tek başına yaşadığını ve orada öldüğünü, davalının hiçbir zaman mirasbırakana bakmadığını, yanında kalmadığını, temlikin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, mümkün olmazsa tenkisini istemişlerdir.

Davalı, mirasbırakanın dayısı olduğunu, ölünceye kadar bakma hususunda anlaşarak tapuda işlem yaptıklarını, mirasbırakanın hafızası ve sağlığının yerinde olduğunu, fiil ehliyetinin bulunduğunu, babasını kaybettikten sonra mirasbırakan dayısı ile birlikte yaşadığını, aralarında baba oğul ilişkisinin bulunduğunu, davacıların saklı pay sahibi mirasçılar olmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur.

İlk derece mahkemesince, temlikin muvazaalı olmadığı, mirasbırakanın gerçek iradesini yansıttığı, mal kaçırma amacı bulunmadığı, davacıların saklı pay mirasçılarından olmadıkları gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karara yönelik davacılar vekilinin istinaf taleb... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince 6100 sayılı HMK’nin 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddedilmiştir.

Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'nı raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacıların yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, davacılardan harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 14/10/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2021/715 E., 2021/2143 K. sayılı kararı

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı tarafından, 26.11.2010 gününde verilen dilekçe ile terekenin tespiti ve defterinin tutulması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; terekenin tespiti ile terekeden el çekilmesine dair verilen 04.06.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı, muris ...’nın 15.10.1997 tarihinde öldüğünü belirterek, terekesinin tespiti ile defterinin tutulmasını talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, muris ...’nın terekesi tespit edilmekle terekeden el çekilmesine karar verilmiştir.

Hükmü, davacı temyiz etmiştir.

Tereke tespiti davaları delil tespiti niteliğinde olup, istihkak davası niteliğinde değildir. Bu nedenle mahkemece yapılması gereken iş terekeye ait olduğu bildirilen mal varlığı unsurlarını tespit edip deftere geçirmek, bunlardan muhafazası mümkün olmayanlar varsa satıp paraya çevrilmesini sağlamak ve menkuller için de para, döviz vb. varsa bunları tereke malvarlığı olarak bankaya yatırmak; altın vb. ziynet eşyaları varsa bunları tereke mahkemesi kasasına alıp kaydetmek; diğer eşyaları ise ilgilisine veya üçüncü bir kişiye yediemin sıfatıyla teslim etmek ve böylece tespit edilen eşyaları kararda göstermekten ibarettir.

Davacının defter tutulmasına dair isteği, Türk Medeni Kanununun 619. maddesinde düzenlenen mirası kabul veya redde esas olmak üzere "resmi defter tutma" değil, aynı Kanunun 589. ve devamı maddelerinde yer olan "koruma önlemi" olarak ölüm tarihi itibariyle terekeyi oluşturan unsurları belirlemek, böylece olası ihtilaflarda başvuru kaynağı oluşturmak, bu sayede terekenin içeriği ile ilgili ölüm anındaki durumu öğrenme imkanını elde etmeye yönelik olarak terekede bulunan mal ve hakların tespitine ilişkindir. Koruma önlemi olarak terekenin tespiti işlemi, kural olarak bir süreye bağlı olmayıp, bu önlemin alınması olanaksız veya yararsız hale gelmedikçe tereke paylaşılmadığı sürece istenebilir. Çünkü, koruma önlemi olarak terekenin tespiti işleminin maddi hukuk bakımından haklara ve borçlara bir etkisi bulunmamaktadır.

Bu itibarla mahkemece, resmi kurumlardan murisin taşınır ve taşınmaz tüm malvarlığına ilişkin bilgi istenerek, tereke mallarını zilyetliğinde bulunduran veya murise borcu olan mirasçıların murisin mali durumu ile ilgili bilgi vermekle yükümlü oldukları hatırlatılarak, bu hususta mirasçılardan bilgi alınmak suretiyle "Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün" 33'üncü maddesi gereğince; ölüm anı itibarıyla terekedeki (taşınır veya taşınmaz) mal ve hakların tespit edilip hükümde gösterilmesi gerekir.

Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesi gereğince;

Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.

Bunların yanında hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (HMK m.26/1)

Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece, muris ...’nın terekesinin nelerden ibaret olduğunun hüküm sonucunda ayrı ayrı gösterilmesi gerekirken, davacının taleplerini karşılamaktan uzak yetersiz ve eksik hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 25.03.2021 gününde oy birliği ile karar verildi.

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/3091 E., 2021/1501 K. sayılı kararı

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Bursa 1. Sulh (Tereke Hakimliği) Mahkemesi

Talep eden vekili tarafından 24.08.2011 gününde verilen dilekçe ile tereke tespiti ve defter tutulması istenmesi üzerine terekeden el çekilmesine dair verilen 22.01.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi ihbar olunan Hazine vekili tarafından istenilmekle dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Talep, terekenin tespiti ve defterinin tutulmasın ilişkindir.

Talep eden ... vekili, 04.08.2011 tarihinde ölen müvekkilinin mirasbırakanı ...’nin Türk Medeni Kanununun 590. maddesi gereğince terekesinin tespitini ve defterinin tutulmasını istemiştir.

Dava, mirasbırakanın alacaklısı olduğu bildirilen Maliye Hazinesine ihbar edilmiştir.

 Mahkemece terekeden el çekilmesine dair verilen karar, ihbar olunan Maliye Hazinesi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

İstek, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 589 ve devamı maddeleri gereğince terekenin tedbir niteliğinde tespiti, defterinin tutulması ve hak sahiplerine intikal etmesini sağlamak için alınması gereken tedbirlere ilişkindir. Hak sahiplerinin alacak davası açmaları her zaman imkan dahilindedir. Tereke tespiti, delil tespiti niteliğinde olduğundan, bu davaya asli veya feri müdahalede bulunulması da söz konusu olamaz. Mirasbırakandan alacaklı olduğunu iddia eden Maliye Hazinesi vekili talep ettiği vergi borcunun ödenmesi konusuyla ilgili, mirasçılara karşı tespit niteliğindeki bu davadan sonra dava açması da mümkün bulunduğuna göre, temyiz edeninin taraf sıfatı bulunmadığından temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.

Maliye Hazinesi vekilinin temyiz dilekçesinin yukarıda açıklanan nedenlerle REDDİNE, 04.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi

14. Hukuk Dairesi 2016/16041 E. , 2020/7256 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 26.09.2014 gününde verilen dilekçe ile terekenin tespiti talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14.06.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, 13.10.2004 tarihinde ölen tarafların ortak murisi ...'ın, mirasçıları arasında yapılacak paylaşıma esas olmak üzere terekesinin tespitini istemiştir.

Davalılar vekili, müvekkilleri tarafından davacı aleyhinde aynı taleplerle açılmış bir dava bulunduğunu belirterek derdestlik itirazında bulunmuş; anılan davada murise ait menkul malların tespitinin istendiğini, bunun üzerine mahkemece murisin sağlığında davacı eşi ile birlikte ikamet ettikleri evde keşif yapıldığını, tespit kararı verilmiş ise de henüz kesinleşmediğini, derdestlik itirazı kabul edilmez ise davaların birleştirilerek görülmesi gerektiğini, terekeye dahil olduğu bilinen malların tespitinin talep edilmesinde hukuki yarar bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuş; öte yandan, terekeye dahil olması gerekirken davacı ya da üçüncü kişiler adına kayıtlı malvarlığının olabileceğini ileri sürerek TMK'nun 593. maddesi kapsamında gerekli önlemlerin alınmasını talep etmiştir.

Mahkemece, davanın kabulü ile muris ...'ın terekesinin tespitine ve esasın bu şekilde kapatılmasına karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, Türk Medeni Kanununun 589. ve devamı maddelerinde yer olan "koruma önlemi" olarak ölüm tarihi itibariyle terekeyi oluşturan unsurları belirlemek, böylece olası ihtilaflarda başvuru kaynağı oluşturmak, bu sayede terekenin içeriği ile ilgili ölüm anındaki durumu öğrenme imkanını elde etmeye yönelik olarak terekede bulunan mal ve hakların tespitine ilişkindir. Koruma önlemi olarak terekenin tespiti işlemi, kural olarak bir süreye bağlı olmayıp, bu önlemin alınması olanaksız veya yararsız hale gelmedikçe, tereke paylaşılmadığı sürece istenebilir. Çünkü, koruma önlemi olarak terekenin tespiti işleminin maddi hukuk bakımından haklara ve borçlara bir etkisi bulunmamaktadır.

Tereke tespiti davaları delil tespiti niteliğinde olup, istihkak davası niteliğinde değildir. Bu nedenle mahkemece yapılması gereken iş, terekeye ait olduğu bildirilen mal varlığı unsurlarını tespit edip deftere geçirmek, bunlardan muhafazası mümkün olmayanlar varsa satıp paraya çevrilmesini sağlamak ve menkuller için de para, döviz vb. varsa bunları tereke malvarlığı olarak bankaya yatırmak; altın vb. ziynet eşyaları varsa bunları tereke mahkemesi kasasına alıp kaydetmek; diğer eşyaları ise ilgilisine veya üçüncü bir kişiye yediemin sıfatıyla teslim etmek ve böylece tespit edilen eşyaları kararda göstermekten ibarettir.

Bu itibarla mahkemece, resmi kurumlardan murisin taşınır ve taşınmaz tüm malvarlığına ilişkin bilgi istenerek, tereke mallarını zilyetliğinde bulunduran veya murise borcu olan mirasçıların murisin mali durumu ile ilgili bilgi vermekle yükümlü oldukları hatırlatılarak, bu hususta mirasçılardan bilgi alınmak suretiyle "Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün" 33'üncü maddesi gereğince; ölüm anı itibarıyla terekedeki (taşınır veya taşınmaz) mal ve hakların tespit edilip hükümde gösterilmesi gerekir.

Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesi gereğince;

Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.

Bunların yanında hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (HMK m.26/1)

Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece, muris ...'ın terekeye dahil mallarının hüküm sonucunda ayrı ayrı gösterilmek suretiyle infaza elverişli şekilde hüküm kurulması gerekirken, sadece davanın kabulüne ve terekenin tespitine karar vermekle yetinilerek infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş; bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 12.11.2020 gününde oy birliği ile karar verildi.