Takibin İptali Dava Dilekçesi Örneği

                               KAYSERİ İCRA HUKUK MAHKEMESİNE

                                                                                                     TAKİBİ DURDURMA TALEPLİDİR

                                                                                                       İHTİYATİ TEDBİR TALEPLİDİR

İCRA DOSYA NO : Kayseri Genel İcra Dairesi 2024/7***E.

DAVACI : 

VEKİLİ : AVUKAT GİZEM GÜL UZUN

    ADRES: Sahabiye Mah. Teoman Sok. Avukatlar İş Hanı Bina Bina No:9 Kat:5 Daire No:501 Kocasinan/KAYSERİ 0552 402 13 28

                                                  avgizemguluzunkutlay@gmail.com

DAVALI : 

    

VEKİLİ : 

KONU : Müvekkil aleyhinde başlatılan haksız icra takibinin durdurulmasına

                                                   ilişkin talebimizdir.

AÇIKLAMALAR :

Müvekkilimiz davalının sahibi olduğu iş yerinde çalışmıştır ancak davalı kötü niyetli olarak müvekkilden açığa imza almış ve Kayseri Genel İcra Müdürlüğü'nün 2022/42*** E. Sayılı dosyasında haksız yere icra takibi başlatmıştır. Müvekkilden açığa imza alınmıştır. İşbu sebepten ötürü tarafımızca Kayseri 3.Asliye Hukuk Mahkemesi 2023/** E. Sayılı dosyada menfi tespit davası açılmıştır.

Kayseri 3.Asliye Hukuk Mahkemesi 2023/** E. Sayılı dosyanın ilk duruşmasına ağır hasta olmamız dolayısıyla katılamadık. Mazeret dilekçesi gönderdiğimiz halde mazeret dilekçesi sisteme düşmemiştir. Dosyanın yenilenmesi için de tarafımıza herhangi bir tebligat gelmemiştir. Dolayısıyla Kayseri 3.Asliye Hukuk Mahkemesi 2023/** E. Sayılı dosyada İSTİNAF BAŞVURUSU YAPACAĞIZ.

Kayseri 3.Asliye Hukuk Mahkemesi 2023/** E. Sayılı dosyadaki dava konusu menfi tespit davasıdır. Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere İcra İflas Kanunu md. 72/4-5 fıkraları gereğince menfi tespit davalarında verilen kararlar, kesinleşmeden icraya konulamaz. İşbu davanın ferisi niteliğinde olan yargılama giderleri ve vekâlet ücreti de aynı düzenlemeye tabidir.

Menfi tespit davalarında verilen kararlar hatta ve hatta bu davanın ferisi niteliğinde olan yargılama giderleri ve vekalet ücreti KESİNLEŞMEDEN icraya konulamayacağı halde davalı yan, Kayseri Genel İcra Dairesi 2024/7*** E. Sayılı dosyada haksız icra takibi başlatmıştır. Bu takibin iptali gerekmektedir. Sayın Mahkemeniz aksi kanaatte ise takibin durdurulması gerekmektedir. Zira Kayseri 3.Asliye Hukuk Mahkemesi 2023/** E. Sayılı menfi tespit konulu davada tarafımızca istinaf başvurusu yapılacağından karar kesinleşmemiştir. Kayseri 3.Asliye Hukuk Mahkemesi 2023/** E. Sayılı dosyanın celbini talep ederiz.

Yukarıda arz ve izah olunan nedenlerden ötürü takibin öncelikle iptalini, Sayın Mahkemeniz aksi kanaatte olursa takibin durdurulmasını talep ederiz.

HUKUKİ SEBEP : HMK, TMK, TBK, İİK ve sair her türlü mevzuat

HUKUKİ DELİL : Kayseri 3.Asliye Hukuk Mahkemesi 2023/** E. Sayılı dosya ve emsal yargıtay kararları

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan ve Sayın Mahkemenizce resen göz önüne alınacak tüm nedenlerle,

Kayseri Genel İcra Dairesi 2024/**** E. Sayılı dosyadaki takibin durdurulmasına ve ek süre verilmesine,

Öncelikle takibin iptaline, Mahkemeniz aksi kanaatte olur ise Kayseri 3.Asliye Hukuk Mahkemesi 2023/** E. Sayılı dosyanın bekletici mesele yapılmasına,

Söz konusu takibe ve borca itirazlarımızın kabulüne,

İtirazlarımız doğrultusunda karar verilerek haksız ve kötüniyetle başlatılan takibin durdurulmasına,

Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep ederiz. 7.02.2024

ADLİ YARDIM TALEBİMİZİN KABULÜNE İLİŞKİN;

Müvekkilin üzerine kayıtlı taşınır veyahut taşınmaz yoktur. Müvekkilin üzerine kayıtlı taşınır yoktur. Müvekkilin üzerine kayıtlı taşınmaz yoktur. Müvekkilin üzerine kayıtlı herhangi bir gayrimenkul de yoktur. Müvekkilin aktif sigorta kaydı da bulunmamaktadır. Müvekkilimiz, yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda değildir. İlgili evraklar ek olarak sunulmuştur. Tarafımızca Kayseri 3.Asliye Hukuk Mahkemesi 2023/** E. Sayılı dosyada dava açılmış ve adli yardım talebimiz kabul edilmiştir. Yine müvekkil adına açılan diğer dosyalarda da adli yardım talebimiz kabul edilmiştir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu 334. maddesine göre, geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.

EMSAL YARGITAY KARARLARI;

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2005/12-534

K. 2005/554

T. 5.10.2005

• MENFİ TESPİT DAVASI ( Takip Dayanağı Menfi Tespit Konulu İlamın Kesinleşmeden Takibe Konulamayacağı )

• TAKİBİN KESİNLEŞMESİ ( Takip Dayanağı Menfi Tespit Konulu İlamın Kesinleşmeden Takibe Konulamayacağı )

• İLAMDA YER ALAN EKLENTİLER ( Takip Dayanağı Menfi Tespit Konulu İlamın Kesinleşmeden Takibe Konulamayacağından Eklentiler de Aynı Kurala Tabii Bulunduğundan Şikayetin Kabulü Gereği )

2004/m.72/4

ÖZET : Takip dayanağı menfi tespit konulu ilamın İİK’nun 72/4. maddesi gereğince kesinleşmeden takibe konulması mümkün değildir. İlamda yer alan eklentiler de aynı kurala tabii bulunduğundan şikayetin kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsizdir.

DAVA : Taraflar arasındaki “şikayet” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 4.İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 19.07.2004 gün ve 2004/1009-1176 sayılı kararın incelenmesi şikayet edenler vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 05.11.2004 gün ve 18264-23261 sayılı ilamı ile ;

( ... Dairemizin süreklilik arz eden içtihatlarında açıklandığı üzere takip dayanağı menfi tespit konulu ilamın İİK’nun 72/4. maddesi gereğince kesinleşmeden takibe konulması mümkün değildir. İlamda yer alan eklentiler de aynı kurala tabii bulunduğundan şikayetin kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsizdir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : A- ...Şikayetçi/borçlular vekili 09.07.2004 tarihli şikayet dilekçesinde; İstanbul 4. İcra Müdürlüğü’nün 2004/8919 Esas sayılı dosyasından tanzim olunan Örnek 53 nolu icra emrinin vekil olarak tarafına 06.07.2004 tarihinde tebliğ edildiğini, icra emri ile kendilerince açılan ancak reddedilen menfi tespit davasında davalı/alacaklı lehine hükmedilen avukatlık ücretinin ödenmesinin talep edildiğini, takibin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, zira, menfi tespit davasında verilen hüküm kesinleşmeden ilamın ve ilamın eklentilerinin ( fer’ilerinin ) infazını talep etmenin hukuken mümkün olmadığını, takibe dayanak teşkil eden İstanbul 4.Asliye Ticaret Mahkemesi 2003/492 E- 2004/382 K. Sayılı dosyasının müvekkillerince takip alacaklıları aleyhine açılmış bulunan Menfi Tespit Davasına ilişkin olup; davanın 07.05.2004 tarihinde red ile sonuçlandığını, verilen kararın taraflarınca temyiz edildiğini, dosyanın Yargıtay’a gönderilme aşamasında olup, henüz kesinleşmediğini, İ.İ.K. 72 /IV maddesinde ilamın ancak kesinleştikten sonra icraya konulabileceğinin açıkça belirtildiğini, çeşitli Yargıtay kararlarında da bu konunun açıkça vurgulandığını, İİK 72 maddesinin HUMK 443 maddesinden ayrı olarak düzenlenmiş özel bir hüküm olduğunu ve takibe dayanak teşkil eden menfi tespit davasındaki yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin ilam henüz kesinleşmediğinden takibe konulmasının mümkün olmadığını, ifadeyle, öncelikle huzurdaki dava sonuçlanıncaya kadar takibin durdurulmasına; yasa ve usule aykırı olarak tanzim olunan icra emrinin ve takibin iptaline, karar verilmesini istemiştir.

B-Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

“İcra takip dosyası getirtilerek incelenmiştir.Takibe dayanak edilen İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2003/492 E. 2004/382 K. Sayılı 7.5.2004 tarihli ilamı MENFI TESPİT davası sonunda verilmiş olup, davanın reddine karar verilmiştir. Hükümle tayin edilen vekalet ücretinin takibe konulması için hükmün kesinleşmesi şartı aranmaz. Karşı yan ancak hükmü tehiri icra talepli olarak temyiz edebilir. Şikayet yerinde değildir.”

Şikayetçi/borçlular vekilinin temyizi üzerine Yüksek Özel Daire; “… takip dayanağı menfi tespit konulu ilamın İİK’nun 72/4. maddesi gereğince kesinleşmeden takibe konulması mümkün değildir. İlamda yer alan eklentiler de aynı kurala tabii bulunduğundan şikayetin kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsizdir.” Gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir. Alacaklı/karşı tarafın karar düzeltme istemi Özel Dairece: “H.G.K.nun 7.11.1990 tarih ve 1990/12-446 E. 1990/564 K. sayılı kararı hükmüne göre, düzeltilmesi istenen Yargıtay ilamıyla bunda atıf yapılan mahkeme kararında yazılı gerekçeler ve dosyada mevcut belgeler karşısında karar düzeltme isteği yerinde görülmediği gibi HUMK.nun 440. maddesinde yazılı dört halden hiç birine de uymadığından İİK.nun 366. ve HUMK.nun 442. maddeleri uyarınca REDDİNE…”karar verilmiştir.

Taraflara duruşma günü tebliğ olunmuş; şikayetçi vekili bozmaya uyulmasını , alacaklı/karşı taraf vekili ise önceki kararda direnilmesini istemiştir.

Mahkeme, önceki kararında direnerek şikayetin reddine karar vermiş; hükmü şikayetçiler vekili temyiz etmiştir.

2004 Sayılı İcra Ve İflas Kanunu’nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72.maddesinin IV ve V.fıkraları:

“IV.Fıkra- ( Değişik: 9/11/1988 - 3494/6 md. ) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde kırktan aşağı tayin edilemez.

V.Fıkra- ( Değişik: 9/11/1988 - 3494/6 md. ) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırşa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde kırkından aşağı olamaz.”

İstek, icra müdürlüğünün işlemini şikayete ilişkindir.

Şikayetçi/borçlular İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesine 10.11.1999 tarihinde açtıkları Menfi Tespit davasında, “müzayaka halindeyken verdikleri , karşılığı bulunmayan çeklerden dolayı borçlu olmadıklarını” ileri sürmüşler; yapılan yargılama sonunda 07.05.2004 gün ve 2003/492 E.-2004/382 K. Sayılı kararla “Menfi Tespit davasının reddine, alacaklı/davalılar lehine vekalet ücretine” hükmedilmiştir.

Karar kesinleşmeden alacaklı taraf İstanbul 4.İcra Dairesinin 2004/8919 sayılı dosyasında, borçlu/şikayetçiler aleyhine 22.06.2004 tarihinde ilamlı takibe girişerek; borçluların açtığı menfi tespit davasının reddine ilişkin yukarıda açıklanan ilamda hükmedilen vekalet ücretini işlemiş faizi ile birlikte takip konusu yapmış; 39.506.360.000 TL vekalet ücreti alacağı ve işlemiş faizi olan 740.750.000 TL olmak üzere toplam 40.247.110.000 TL alacağın icra takip giderleri,vekalet ücreti ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.

İcra Müdürlüğünce düzenlenen Örn.53 icra emrinin 06.07.2004 tarihinde tebliği üzerine borçlular aynı tarihte “karar kesinleşmediğinden ferilerinin de istenemeyeceği, İİK.72 maddesinde bu konuda özel hüküm bulunduğu” iddiasıyla eldeki şikayet başvurusunu yapmıştır.

İcra Hakimliğince şikayet reddedilmiş; şikayetçi tarafın temyizi üzerine Özel Dairece; “ilam kesinleşmeden ferilerinin de takibe konu olamayacağı” gerekçesiyle, karar bozulmuş; İcra Hakimliğince “menfi tespit isteminin reddedildiği, redde ilişkin kararın dolayısıyla ferilerinin kesinleşmesi gerekmediği “gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık ; olumsuz tespit ( menfi tespit ) davasının reddine ilişkin ilamda davalı taraf yararına hükmedilen vekalet ücretinin tahsili amacıyla takibe girişilebilmesi için ilamın kesinleşmesinin gerekip gerekmediği noktasındadır.

Öncelikle belirtilmelidir ki, kural olarak; alacaklının, elindeki ilama dayanarak ilamlı icra takibi yapabilmesi için hükmün kesinleşmiş olması şart değildir. Hüküm kesinleşmeden de alacaklı ilamlı takip yoluna başvurabilir.

Yine, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 443/1 maddesi gereğince kural olarak, temyiz edilmiş olması da ilamın icrasını durdurmaz

Ancak, bazı istisnai durumlarda ilam kesinleşmedikçe icraya konulamaz.

Bu istisnaların bir bölümü Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 443. maddesinde belirtildiği gibi, bir bölümü de özel yasalarında gösterilmiştir

Bu istisnai hükümlerden birisi de 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun yukarıya metinleri aynen alınan 72. maddesinin ( IV ). ve ( V ). Fıkralarında özel olarak düzenlenmiş ve açıkça ifade olunmuştur.

Buna göre; menfi tespit konulu ilamın anılan İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi karşısında kesinleşmeden takibe konulması olanaklı değildir.

Diğer taraftan, İlam bir bütün olup, ilamda yer alan eklentiler de aynı kurala tabidir. İlamda yer alan tüm alacak kalemlerinin ilamın kesinleştiği tarihte muaccel hale geleceği belirgin olmakla, ilam kesinleşmeden eklentilerin ayrıca takibe konu edilmeleri de söz konusu olamayacaktır.

Eş söyleyişle; borçlunun borçlu olmadığını kanıtlamak için açtığı menfi ( olumsuz ) tespit davası sonunda alınan ilamın yargılama gideri ve tazminata ilişkin bölümleri, davanın kabulü ya da reddine ilişkin bölümü ile bir bütündür. Bu kalemlerin kesinleşmesi ve infazı ancak bir bütün olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, ilamın esas hakkındaki hükmü kesinleşmeden vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin hüküm bölümü ayrıca infaz ve icra takibine konu edilemez.

Açıklanan hususlar Özel Dairenin yerleşik uygulamasını gösteren tüm kararlarında ortaya konulduğu gibi, Hukuk Genel Kurulunun 07.11.1990 gün ve 1990/12-446 esas-1990/564 sayılı kararında da vurgulanmıştır.

Yukarıda açıklanan ilkeler karşısında, esasa ilişkin bölümü ile yargılama giderleri bir bütün olan menfi ( olumsuz ) tespit ilamının, esasa ilişkin bölümü kesinleşmeden hüküm kısmının diğer kalemlerinin infazı ve icra takibine konu olması mümkün olmadığından, somut olay yönünden ise alacaklı taraf bu gereğe uymaksızın kesimleşmemiş hükme dayanarak takibe giriştiğinden, İcra Mahkemesince şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Şikayet edenler vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 05.10.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO : 2019/8-239

KARAR NO : 2022/675

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A

Y A R G I T A Y İ L A M I

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Çorum İcra Hukuk Mahkemesi

TARİHİ : 09/09/2014

NUMARASI : 2014/365 - 2014/438

DAVACI (BORÇLU) : F.B. A.Ş. vekili Av. G.M.

DAVALI (ALACAKLI) : B. Madencilik Oto. Nak. San. Tic. Ltd. Şti. vekili Av. B.D.Y.

1. Taraflar arasındaki “şikâyet” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Çorum İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen takibin iptaline ilişkin karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.

2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Borçlu İstemi:

4. Borçlu vekili şikâyet dilekçesinde; İskilip Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/274 E. sayılı dosyasında müvekkili banka aleyhine açılan menfi tespit davasında davanın kabulüne ve müvekkili banka aleyhine yargılama gideri ile vekâlet ücretine hükmedildiğini, mahkeme kararının taraflarınca temyiz edildiğini, alacaklı tarafından kararın kesinleşmesi beklenmeksizin Çorum 4. İcra Müdürlüğünün 2013/3606 E. sayılı dosyasında müvekkili banka aleyhine ilâmlı takip başlatıldığını, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesine göre menfi tespit davasını kazanan ve lehine tazminata hükmedilen alacaklı veya borçlu, menfi tespit ilâmı kesinleşmedikçe, tazminat (ve yargılama giderleri) için ilâmlı icra takibi yapamayacağını, kesinleşmeden icraya konulamayacak bir ilâmın kesinleşmeden icraya konulması hâlinde süresiz şikâyete tâbi olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.11.1990 tarihli ve 1990/12-446 E., 1990/564 K. sayılı kararında da “…Borçlunun, borçlu olmadığını kanıtlamak için açtığı olumsuz tespit davası sonunda alınan ilamın (davacının davalı alacaklıya borçlu olmadığını) hükme bağlayan bölümü bir tespit niteliğinde olduğundan ayrı takip konusu yapılamaz. Ancak alınan ilamın borçlu yararına hükmedilen yargılama giderleri ve tazminata ilişkin bölümü ise ilamda yazılı miktarın davalıdan alınmasına ilişkin bir tahsil (eda) hükmü niteliğindedir. Bu sebeple ilamlı takibe konu yapılması gerekir. İİK’nın 72. maddesinin 5. fıkrasında işin esası ile ilgili olarak icranın kısmen veya tamamen eski hale iadesi ilamın kesinleşmesine bağlanmıştır. Tazminat ve giderler ise işin eklentileridir, ilamın esası kesinleşmeden infaz edilemeyeceğine göre, eklentilerinin de kesinleşmeden infaz edilemeyeceği doğaldır” şeklinde karar verildiğini ileri sürerek takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Alacaklı Cevabı:

5. Alacaklı vekili usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen cevap vermediği gibi duruşmaya da katılmamıştır.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Çorum İcra (Hukuk) Mahkemesinin 23.07.2013 tarihli ve 2013/486 E., 2013/540 K. sayılı kararı ile; olumlu (müsbet) ve olumsuz (menfi) tesbit hükümlerinin yargılama giderleri ve avukatlık ücretine ilişkin kısmının ayrık olarak (istisnaen) cebri icra kabiliyetine sahip olduğundan yani eda hükmünü içerdiğinden 12.11.1979 tarihli ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince kesinleştikten sonra ilâmlı icra yolu ile icraya konulabileceği, takip dayanağı ilâmın menfi tespit davasına ilişkin olup kesinleşmedikçe icra takibine konu edilemeyeceği gerekçesiyle şikâyetin kabulü ile Çorum 4. İcra Müdürlüğünün 2013/3606 E. sayılı takip dosyası ile yapılan takibin iptaline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 8. Hukuk Dairesince 21.11.2013 tarihli ve 2013/20103 E., 2013/17379 K. sayılı kararı ile;

“… Alacaklı tarafından İskilip Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/274 Esas, 2013/128 Karar sayılı ilamıyla hükmolunan yargılama giderleri ve vekâlet ücreti alacağının tahsili için Çorum 4. İcra Müdürlüğü'nün 2013/3606 Esas sayılı dosyası ile takip başlatılmış, borçlu takip konusu ilamın menfi tespite ilişkin olduğu, kesinleşmeden takibe konu edilemeyeceği iddiasıyla takibin iptalini talep etmiş, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı- alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Çorum 4. İcra Müdürlüğü'nün 2013/3606 Esas sayılı dosyasında; alacaklı B. Madencilik Oto Nak. San. Tic. Ltd. Şti tarafından borçlu F.bank aleyhine İskilip Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/274 Esas, 2013/ 128 Karar sayılı ilamına istinaden yargılama giderleri ve ilam vekâlet ücretinden oluşan 11.634,60 TL’nin tahsili talebiyle 31.5.2013 tarihinde takip başlatılmıştır.

 İcra emri tebligatı borçlu F.bank'a 5.6.2013 tarihinde tebliğ edildiği hâlde 7 günlük şikâyet süresi geçirilerek 13.6.2013 tarihinde takibin iptali istenmiştir. Şikâyetin süreden reddi gerekirken işin esası incelenerek yazılı şekilde sonuca gidilmesi doğru değildir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Çorum İcra (Hukuk) Mahkemesinin 09.09.2014 tarihli ve 2014/365 E., 2014/438 K. sayılı kararı ile; kesinleşmeden takibe konu edilemeyecek ilâmlar nevinden olan menfi tespit davası ilâmının kesinleşmeden takibe konu edilmesinin ve kesinleşmeden icra emri gönderilmesi kamu düzenine ilişkin bir yasaya aykırılık olduğundan süresiz şikâyete tâbi olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; borçlunun, menfi tespit davasında aleyhine hükmedilen yargılama giderlerinin kararın kesinleşmeden ilâmlı icra takibine konu edilemeyeceğine ilişkin şikâyetinin yedi günlük süreye mi yoksa kamu düzeninden sayılması nedeniyle süresiz şikâyete mi tâbi olduğu noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Alacaklının ilâmlı icra takibi yapabilmesi için elinde bir mahkeme ilâmı ya da kanunların bu kuvvete sahip kıldığı bir belgenin bulunması gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 294. maddesinin 1. fıkrası "Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür" şeklinde, aynı Kanun’un 301. maddesi ise "Hüküm yazılıp imza edildikten ve mahkeme mührü ile mühürlendikten sonra, nüshaları yazı işleri müdürü tarafından taraflardan her birine makbuz karşılığında verilir ve bir nüshası da gecikmeksizin diğer tarafa tebliğ edilir. Hükmün bir nüshası da dosyasında saklanır. Taraflardan her birine verilen hüküm nüshası ilamdır...." şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre, kısaca ilâm; mahkeme kararının iki taraftan her birine verilen mühürlü örnekleri, olarak tanımlanabilir. Ayrıca, İİK'nın 38. maddesinde, gerçekte ilâm olmadıkları hâlde yasa gereği "ilâm mahiyetini haiz belgeler" sayılmış; bazı özel kanunlarda da ilgili bulundukları konuda birtakım belgelerin ilâm niteliğinde olduğu kabul edilmiştir.

13. İlâmlı icraya başvurabilmek için hükmün kesinleşmiş olması kural olarak şart değildir. HMK'nın Geçici 3. maddesinin atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 443. maddesi gereğince kural olarak temyiz edilmiş olması da ilâmın icrasını durdurmaz. Ancak bazı istisnai durumlarda ilâm kesinleşmedikçe icraya konulamaz. Bu istisnaların bir kısmı HUMK'nın 443. maddesinin 4. fıkrasında belirtildiği gibi bir kısmı da özel yasalarda düzenlenmiştir.

14. Kesinleşmeden icraya konulamayacak bir ilâmın icrasının talep edilmesi hâlinde, icra müdürünün kanun hükmünü (HMK m. 367/2, HUMK m. 443/2) re’sen nazara alarak takip talebini reddetmesi gerekir. Aksi hâlde borçlu, gönderilen icra emrine karşı şikâyet yoluna başvurabilir (Muşul, Timuçin: İcra ve İflas Hukuku, C. 2, Ankara 2013, s. 945).

15. Kesinleşmeden icraya konulamayacak bir ilâm, kesinleşmeden icraya konulursa, borçlu buna karşı icra mahkemesinde şikâyet yoluna başvurabilir. Bu şikâyet üzerine, icra mahkemesi, ilâmlı takibin iptaline karar verir. İlâmın kesinleşmeden icraya konulduğuna ilişkin şikâyet, kamu düzenine ilişkin olduğundan, süreye tâbi değildir, süresiz şikâyet yoluna başvurulabilir (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku, C. 3, Ankara 1993, s. 2222, 2224).

16. İcra memuru işleminin yasaya veya olaya uygun bulunmaması nedeniyle icra mahkemesine başvurularak şikâyet yolu ile kaldırılmasının istenmesi, İİK’nın 16. maddesinin 1. fıkrası gereğince şikâyete konu işlemin öğrenildiği günden itibaren kural olarak yedi günlük süreye tâbidir. Bu kuralın iki önemli istisnası vardır: 1- İİK'nın 16. maddesinin 2. fıkrası gereğince bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikâyet yoluna başvurulabilir. Bu hükmün amacı, ilgilileri icra memurunun bir hakkı yerine getirmekten kaçınmasına karşı korumaktır. 2- Kamu düzenine aykırı olan işlemlere karşı da süresiz şikâyet yoluna gidilebilir. Anılan ilke doktrinde benimsenmiş ve Yargıtay uygulamalarında da kabul edilmiştir.

17. Hukuk Genel Kurulunun 10.11.2020 tarihli ve 2017/8-2833 E., 2020/855 K. sayılı kararında da benimsendiği üzere ilâmın kesinleşmeden icraya konulamayacağı yönündeki şikâyet, ilâmlı icra takibinde ilâma aykırılık nedeni içinde değerlendirilmelidir. İlâma aykırılık şikâyeti, kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle süresiz şikâyete tâbidir.

18. Sadece taşınmazın aynı ile ilgili ilamlar ile şahsın hukukuna ve aile hukukuna ilişkin ilâmlara dayalı ilâmlı takiplere yönelik ilâmın kesinleşmeden icra edilemeyeceği şikâyetinin süresiz olduğu, bunun dışındaki ilâmlar ile ilgili kesinleşmeden icra edilemeyeceğine ilişkin şikâyetin yedi günlük süreye tâbi olduğu yönünde bir ayrım yapılması hâlinde, hâkimin önüne gelen şikâyetin esasını çözecek şekilde inceleme yaptıktan sonra şikâyetin süresiz mi yoksa yedi günlük süreye mi tâbi olduğunu belirlemesi, kesinleşmeden icraya konulabilecek ilâm ise şikâyetin esasını da inceledikten sonra şikâyetin süreden reddine karar vermesi gerektiği sonucu doğmaktadır. Kesinleşme ilâmlı takibin esaslı unsuru olduğundan bu konudaki şikâyetin herhangi bir ayrım yapmadan süresiz şikâyete tâbi olduğunun kabulü gerekir.

19. Taşınmazın aynı ile ilgili ilâmlar ile şahsın hukukuna ve aile hukukuna ilişkin ilâmlar dışındaki sair ilâmlara yönelik olarak ilâmın kesinleşmeden infaz edilemeyeceği şikâyetinin İİK’nın 16. maddesi gereğince yedi günlük süreye tâbi olduğuna ilişkin böyle bir ayrımı haklı kılan herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Kesinleşmeden icra edilemeyecek olan tüm ilâmlarda kesinleşme, ilâmlı takibin esaslı bir unsuru durumunda olduğu için bu unsurdaki eksiklik kanunun ağır ihlâli anlamına geleceğinden kamu düzenine aykırılık olarak nitelendirilmelidir. Diğer taraftan bir hükmün kesinleşmeden icraya konulamamasının nedeni, telafisi güç veya imkânsız sonuçların ortaya çıkmasını engellemektir. Bu durum sadece taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar ile kişiler ve aile hukukuna ilişkin kararlar bakımından geçerli olmayıp, ilâmlı takip için kesinleşmenin arandığı her hâlde söz konusu olabilir. Bu nedenle herhangi bir ayrım yapmadan, kesinleşmeden ilâmlı icraya konu edilen ilâmlara karşı şikâyetin süreye tâbi olmadığı kabul edilmelidir (Pekcanıtez, Hakan/ Simil, Cemil: İcra ve İflas Hukukunda Şikâyet, İstanbul 2017, s. 196-198).

20. Kesinleşmeden icraya konulamayacak istisnai düzenlemelerden biri de İİK'nın 72. maddesinin 4 ve 5. fıkralarında yer alan menfi tespit davasına ilişkindir.

21. Menfi tespit davasının kabulü hâlinde ilâmdaki yargılama giderleri ve bu arada vekâlet ücretinin tahsili için ilâmlı icra yoluna (İİK m. 32) başvurabilir. Ancak, İİK’nın 72. maddesinin 5. fıkrasının 2. cümlesi hükmüne göre menfi tespit ilâmının kendisi, kesinleştikten sonra (icranın iadesi yolu ile) icra edilebilir. Ayrıca ilâm bir bütün olup, ilâmda yer alan eklentiler de aynı kurala tâbidir. İlâmın eklentisi niteliğindeki tazminat ve yargılama giderleri için de menfi tespit ilâmı kesinleşmedikçe ilâmlı icra takibi yapılamaz (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2013, s. 387). Nitekim bu hususlar Hukuk Genel Kurulunun 07.11.1990 tarihli ve 1990/12-446 E., 1990/564 K.; 05.10.2005 tarihli ve 2005/12-534 E., 2005/554 K. ile 09.03.2021 tarihli ve 2017/8-1873 E., 2021/230 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

22. Somut olayda, Çorum 4. İcra Müdürlüğünün 2013/3606 E. sayılı takip dosyasında alacaklı tarafından 31.05.2013 tarihinde başlatılan ilâmlı icra takibine dayanak İskilip Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.04.2013 tarihli ve 2012/274 E., 2013/128 K. sayılı ilâmı menfi tespite ilişkin olup, davanın kabulü ile davalı aleyhine yargılama gideri ile vekâlet ücretine hükmedilmiştir. İcra takibinde 1.584,60 TL yargılama gideri ile 10.050 TL mahkeme vekâlet ücreti olmak üzere toplam 11.634,60 TL alacağın tahsilinin talep edildiği, borçlunun icra mahkemesine başvurarak menfi tespit ilâmının kesinleşmeden ilâmdaki yargılama giderleri için takip yapılamayacağını ileri sürerek takibin iptalini talep ettiği anlaşılmaktadır.

23. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkelere göre, borçlunun icra mahkemesine başvurusu bu hâli ile ilâma aykırılık şikâyeti olup, kamu düzenine ilişkin olduğundan süresiz şikâyete tabidir.

24. Şikâyet konusu ilâmlı icra takibinde, dayanak menfi tespit ilâmında hükmedilen yargılama gideri ve vekâlet ücreti talep edilmiş olup, bu kalemlerin kesinleşmesi ve infazı ancak bir bütün olarak ilâmın kesinleşmiş olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, ilâmın esas hakkındaki hükmü kesinleşmeden yargılama gideri ve vekâlet ücretine ilişkin hüküm bölümü ayrıca icra takibine konu edilemez.

25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; takip konusu alacağın para alacağı olduğundan kamu düzenini ilgilendirmediği gerekçesiyle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurulu çoğunluğunca kabul edilmemiştir.

26. Hâl böyle olunca mahkemenin direnme kararının açıklanan nedenlerle onanması gerekmiştir

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.05.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 19 üyenin 17’si ONAMA, 2’si ise BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.

BİLGİ : “Menfi tespit davaları kabul veya ret ayrımı yapılmaksızın kesinleşmeden icra edilemez” şeklindeki Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 12 Eylül 2018 tarihli kararı için bkz

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi

Esas: 2020/6520

Karar: 2021/2798

K.T.: 11.03.2021

ÖZET: Somut olayda; takip dayanağı ilamda; “ Davanın kabulü ile; 78.500,00 TL ödenmiş paranın … davalıdan tahsiline, davacıya verilmesine, … 55 adet aylık sıra senetlerinden ötürü davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, … bu senetlerin davacı yönünden iptallerine,..” karar verildiği, ilamın kesinleşmediği, takibe ise istirdatına hükmedilen 78.500,00 TL alacak, ilam vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin konulmuş olduğu görülmektedir. Bu durumda ilamın hüküm fıkraları bir bütün olup aynı ilamda menfi tespite de hükmedildiğinden, ilam vekalet ücreti ve yargılama giderine de tümü üzerinden hükmedilmiş olduğu da görülmekle istirdata ilişkin bölüm ile fer’iler, ilam kesinleşmeden takibe konu edilemez.

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Borçluların icra mahkemesine başvurularında, sair şikayetleri ile birlikte takibe konu ilamın kesinleşmediğini, kesinleşmeden takip konusu yapılamayacağını ileri sürerek takibin iptaline karar verilmesini talep ettikleri, ilk derece mahkemesince; şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verildiği, alacaklı tarafından ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulduğu, Bölge Adliye Mahkemesince; alacaklının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve şikayetin reddine karar verildiği, bu karara karşı borçlular tarafından temyiz yoluna başvurulduğu görülmektedir.

6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanması gereken HUMK’nun 443/1(HMK. 367/1 m.) maddesi gereğince, temyiz kararın icrasını durdurmaz. Yani kural olarak kararın kesinleşmemiş olması, kararın yerine getirilmesini önlemez. Bu kuralın istisnaları da yine yasalarda düzenlenmiştir.

Taşınmaza ve buna ilişkin ayni haklara, aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar (HUMK.443/4 m.),

Mahkumiyete ilişkin ceza ilamlarının tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin kısımları, (5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 4.maddesi),

Kira tespit ilamları (12.11.1979 tarih 1979/1-3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı),

Menfi tespit davasına ilişkin ilamlar ( İİK 72. Madde),

Yabancı Mahkeme ilamlarının tenfizi hakkındaki kararlar ( MÖHUK. 41/2 ),

Sayıştay Kararları (832 sayılı Sayıştay Kanunu 64. Madde),

İdare aleyhine açılan haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar (2577 sayılı İYUK 28/1),

Mülkiyetin tespitine ilişkin olmaları nedeniyle istihkak davasının kabulüne dair ilamlar kesinleşmeden infaz edilemez.

Kal’e ilişkin davalar sonunda verilen kararların kesinleşmeden icrası ve daha sonra hükmün bozulması halinde, telafisi imkansız zararların meydana geleceği nazara alınarak, bu konuda verilen kararların da kesinleşmeden icra edilemeyeceği kabul edilmelidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 02.03.2016 tarih 2014/8-812 E, 2016/214 sayılı kararı)

Menfi tespit ilamları, İcra ve İflas Kanunu’nun 72/5. maddesi karşısında kesinleşmeden takibe konulamaz. İlam bir bütün olup, ilamda yer alan eklentiler de aynı kurala tabidir. İlamda yer alan tüm alacak kalemlerinin, ilamın kesinleştiği tarihte muaccel hale geleceği belirgin olmakla, ilam kesinleşmeden eklentilerin de ayrıca takibe konu edilmeleri söz konusu olamaz.

Diğer bir anlatımla; borçlunun borçlu olmadığını kanıtlamak için açtığı menfi tespit davası sonunda alınan ilam, yargılama gideri ve tazminata ilişkin bölümleri, davanın kabulü ya da reddine ilişkin bölümü ile bir bütündür. Bu kalemlerin kesinleşmesi ve infazı ancak bir bütün olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, ilamın esas hakkındaki hükmü kesinleşmeden vekalet ücreti ve icra inkar tazminatına ilişkin hüküm bölümü ayrıca infaz ve icra takibine konu edilemez. (HGK. 07/11/1990 tarih, 1990/12-46 esas, 1990/564 karar sayılı kararı, Dairemizin 28/04/2014 tarih 2014/8704 esas, 2014/8483 karar sayılı kararı)

Somut olayda; takip dayanağı … Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 21.08.2016 tarih, 2016/1019 E. – 2018/695 K. sayılı ilamında; “ Davanın kabulü ile; 78.500,00 TL ödenmiş paranın … davalıdan tahsiline, davacıya verilmesine, … 55 adet aylık sıra senetlerinden ötürü davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, … bu senetlerin davacı yönünden iptallerine,..” karar verildiği, ilamın kesinleşmediği, takibe ise istirdatına hükmedilen 78.500,00 TL alacak, ilam vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin konulmuş olduğu görülmektedir. Bu durumda ilamın hüküm fıkraları bir bütün olup aynı ilamda menfi tespite de hükmedildiğinden, ilam vekalet ücreti ve yargılama giderine de tümü üzerinden hükmedilmiş olduğu da görülmekle istirdata ilişkin bölüm ile fer’iler, ilam kesinleşmeden takibe konu edilemez.

O halde, ilk derece mahkemesinin şikayetin kabulü ile takibin iptaline ilişkin kararı yerinde olup, Bölge Adliye Mahkemesince alacaklının istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ: Borçluların temyiz itirazlarının kabulü ile … Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 04/06/2020 tarihli, 2019/2022 E. – 2020/1052 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, bozma nedenine göre borçluların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 11/03/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi