Mal Rejimi Davası İkinci Cevap Dilekçesi Örneği

                                       KAYSERİ 8. AİLE MAHKEMESİNE

DOSYA NO : 2023/10** E.

DAVACI : 

VEKİLİ : Av. Gizem Gül UZUN

                                                                         Sahabiye Mah., Teoman Sk., Avukatlar İş Hanı, Bina No:9, Kat:5, Daire No:501, Kocasinan/ KAYSERİ

DAVALI : 

VEKİLİ : 

KONU : Karşı davaya ikinci cevap dilekçesi ibrazımız hakkındadır.

AÇIKLAMALAR :

Davalı- karşı davacı, açmış olduğu karşı davasında cevaba cevap dilekçesini ibraz etmiş olup; tarafımızca da yasal süresi içinde Sayın Mahkemenizin yukarıda numarası belirtili olan dosyası kapsamında görülen karşı boşanma davasına ilişkin yasal süresi için ikinci cevap dilekçemizi ibraz etmekteyiz.

Davalı- karşı davacı, tarafımızca ileri sürülen tüm hususları, asılsız ve hukuki dayanaktan yoksun bularak reddetmiştir. Davalı- karşı davacının bu iddiaları yerinde olmayıp; tarafımızca ileri sürülen tüm iddia ve beyanlar gerek hukuka gerekse de somut maddi gerçeğe tamamen uygundur. Şöyle ki;

DAVALI- KARŞI DAVACI, KENDİ ÜZERİNE KAYITLI BULUNAN ARACIN, BABASI TARAFINDAN GÖNDERİLEN PARA İLE ALINDIĞINI HAKSIZ ŞEKİLDE İDDİA ETMEKTEDİR. ZİRA ARACIN, DÜĞÜN TAKILARI KULLANILMAYARAK DAVALI- KARŞI DAVACININ BABASI TARAFINDAN GÖNDERİLEN PARA İLE ALINDIĞININ İLERİ SÜRÜLMESİ HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRIDIR.

Davalı- karşı davacı, kendisi üzerine kayıtlı bulunan 38 BM *** plaka sayılı Seat İbiza marka ve 2013 model aracın müvekkile takılan ziynetlerle alındığına ilişkin iddiamızı haksız bulmuş; bahse konu aracın davalı- karşı davacının babasının, davalı- karşı davacıya araba alması için para verdiğini, ancak davalı- karşı davacının evlenmeden önce araba almak yerine ev almayı tercih ettiğini belirtmiştir. Davalı- karşı davacı, o dönem Bayır Mobilya'da çalıştığını ifade ederek arabaya ihtiyaç duymadığını belirtmiştir.

Taraflar 2014 yılında evlenmiş olup; bahse konu araç, evliliğin ilk yılında yani 2015 yılında satın almıştır. Davalı- karşı davacı, sahibi olduğu evin alınması gibi, sahibi olduğu aracın da babası tarafından gönderilen para ile alındığını haksız bir şekilde iddia etmiştir. Nitekim davalı- karşı davacı, bahse konu araç üzerindeki haksız iddiasını, babasının daha önce ev için para vermiş olması gibi yine araba için de para vermiş olmasına dayandırmıştır. Davalı- karşı davacı ve müvekkil çalışan kimselerdir. Yine arabanın evlilik ve nişan ile düğün gibi takı ve ziynet takılan törenlerden 1 yıl sonrasında alındığı göz önünde bulundurulduğunda, uygulamada her evli çiftin yapmış olduğu gibi düğün takılarıyla değil de davalı- karşı davacının babasından gelen para ile alındığının belirtilmiş olması hayatın olağan akışına tamamen aykırıdır.

Düğün ve nişan gibi törenlerin akabinde kısa süre içinde gerçekleşen bu evlilikte, davalı- karşı davacının kendisine ait evi varken ve kira gibi yüksek bir gideri de bulunmazken, düğünde takılan ziynet ve takıların araba satın alınması için sermaye teşkil etmeyip de; davalı- karşı davacının babasının yine araba alımı için maddi destek sunmuş olduğu iddiası maddi gerçeğe ve hayatın olağan akışına tamamen aykırıdır. Zira taraflar, araba almak için yeterli ziynet ve takılara sahiptir. Yine taraflar, ziynet ve takıların araba almak için yeterli gelmemesi durumunda kredi çekerek eksiği kapatacak iş ve maddi gelire de sahiptir. Eş deyişle, sanki davalı- karşı davacının araba almak için elinde hiçbir maddi gücü, geliri ve altın- takı gibi müvekkile ait ziynet eşyaları yokmuş gibi babasından araba almak için para istemesi iddiası yerinde değildir.

Sonuç olarak, anılan koşullar Sayın Mahkemenizce hakkaniyet, hayatın olağan akışı ve somut, maddi gerçek baz alınarak değerlendirildiğinde sarih bir şekilde sonuca varılacaktır ki; bahse konu araç müvekkile düğün ve nişan gibi törenlerde takılan takı ve ziynetlerle alınmış bulunmaktadır.

DAVALI- KARŞI DAVACIYA AİT OLAN EV, HER NE KADAR DAVALI- KARŞI DAVACININ KİŞİSEL MALI NİTELİĞİNDE OLSA DA; MÜVEKKİLİN İŞBU EVLİLİK SEBEBİYLE KAZANMIŞ OLDUĞU KATILMA ALACAĞI, DEĞER ARTIŞ PAYI GİBİ MAL REJİMİNDEN KAYNAKLANAN ALACAK HAKLARININ TEHLİKEYE GİRMEMESİ VE TAHSİL KABİLİYETİNİN ORTADAN KALKMAMASI İÇİN EV ÜZERİNDEKİ İHTİYATİ TEDBİRİN DEVAMI ZORUNLUDUR.

Davalı- karşı davacı, evin kendisine ait olduğunu ve bu evin müvekkilimle evlenmeden önce babası tarafından kendisine gönderilen para ile satın alındığını, bu sebeple de Sayın Mahkemenizce ev üzerine konulan ihtiyati tedbirin kaldırılması gerektiğini savunmuştur. Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere taraflar arasındaki mal rejimi, boşanma davasının açılması ile birlikte sona ermektedir. Bu sebeple de boşanma aşamasındaki tarafların birbirleri üzerinde katılma alacağı, değer artış payı alacağı gibi alacak hakları gündeme gelmektedir. Bahse konu ev, her ne kadar davalı- karşı davacının evlenmeden önce satın almış olduğu ve kişisel mal niteliğinde olsa da; müvekkilimizin işbu evlilikte sahip olduğu katılma alacaklarının tehlikeye girmemesi ve yapılacak olan yargılama sonunda müvekkil lehine tesis edilebilecek olası hak ve alacakların tahsil kabiliyetinin sona ermemesi açısından, işbu eve ihtiyati tedbir konulmasında hukuki yarar bulunmaktadır. İşbu sebeple de davalı- karşı davacının, ev üzerindeki ihtiyati tedbirin kaldırılmasına yönelik sunmuş olduğu talep yerinde değildir. Sayın Mahkemenizce, davalı- karşı davacının, ev üzerindeki ihtiyati tedbirin kaldırılmasına yönelik talebinin reddedilmesini ve ihtiyati tedbirin devamlılığına karar verilmesini saygılarımızla talep ederiz.

DAVALI- KARŞI DAVACI, SAHİP OLDUĞU ARACIN MÜVEKKİLİN ARAZİDE KULLANIMDA BULUNMASI SEBEBİYLE ESKİDİĞİNİ, YIPRANDIĞINI VE KİLOMETRESİNDE ARTIŞ MEYDANA GELDİĞİNİ İFADE ETMİŞTİR. DAVALI- KARŞI DAVACIYA HAK VERİLECEK EN KÖTÜ VARSAYIMDA DAHİ, MÜVEKKİLİN BİR EŞ OLARAK, DAVALI- KARŞI DAVACIYA AİT ARACI KULLANMASINDA BİR SAKINCA BULUNMAMAKTADIR. EVLİLİKTEKİ KULLANIM SEBEBİYLE ARACIN DEĞER KAYBETTİĞİNDEN BAHİSLE BU DURUMU DAVA KONUSU ETMEK DÜRÜSTLÜK KURALIYLA BAĞDAŞMAZ.

Davalı- karşı davacı, tarafımızca Seat İbiza marka aracın engebeli arazi kullanımına uygun olmadığı, bu sebeple de müvekkilin bu aracı iş için kullanmadığına yönelik iddialarımızı yalanlamıştır. Defaatle belirttiğimiz üzere müvekkil, sarp ve engebeli arazilere gittiğinde bu aracı kullanmayı tercih etmemiştir. Bahse konu araç, yalnızca tarafların şehir içi, şehir dışı gibi kullanımları ve müvekkilin ulaşıma elverişli keşifler için kullanmış olduğu araçtır. Davalı- karşı davacının savunmasına hak verilecek en kötü varsayımda dahi, davalı- karşı davacının, evlilik birliği içerisinde eşi olan müvekkilime arazi için dahi olsa bu aracı kullanımı için sunmasında ne gibi bir sakınca olacağı ve araçtaki eskime, yıpranma ve kilometre artışının hesap edilmesinin, hayatın olağan akışı ve dürüstlük kuralıyla ne ölçüde bağdaşacağı yönünde ciddi şüphelerimiz bulunmaktadır.

Zira evlilik birliği oluşturarak bir hayatı, maddi ve manevi anlamda ortak olarak sürdürmeye karar veren çiftlerin, birbirlerinden ortak olan aracın kullanımını saklamasında, aracın ortak kullanımından kaynaklanan eskimeyi, yıpranmayı ve kilometre artışını sorun etmesinde hukuki yarar bulunmamaktadır. Zira müvekkilim, işbu evliliğin bir gün boşanma ile sonuçlanabileceği ve bu sebeple de arabada meydana gelebilecek olası eskime, yıpranma ve kilometre artışının ileri sürülme ihtimalini düşünmeden, makul ve mantıklı her insan gibi eşine ait aracı evlilik birliğinin getirmiş olduğu birlikten kaynaklı olarak, normal düzeyde kullanmıştır.

MÜVEKKİLİN ÜZERİNE KAYITLI BULUNAN 38 ADZ 991 PLAKA SAYILI ARACIN BEDELİ MÜVEKKİLİN ERKEK KARDEŞİ TARAFINDAN ÖDENEREK ALINMIŞTIR. İŞBU SEBEPLE SÖZ KONUSU ARAÇ MÜVEKKİLİN KİŞİSEL MALI SAYILMALIDIR. AYRICA ARACIN TÜM GİDER VE MASRAFLARI, MÜVEKKİLE AİT ŞİRKET TARAFINDAN KARŞILANMAKTA OLUP; DAVALI- KARŞI DAVACININ HERHANGİ BİR KATKISI OLMAMIŞTIR. İŞBU ARAÇ, ŞİRKET ARACI OLARAK KULLANILMAKTADIR.

Davalı- karşı davacı, müvekkilin vermiş olduğu cevap dilekçesinde, müvekkile ait bulunan 38 ADZ*** plaka sayılı araçtan hiç söz etmemesini manidar bulduğunu ifade etmiştir. Müvekkile ait bulunan 38 ADZ *** plaka sayılı araç, her ne kadar müvekkilin üzerine kayıtlı bulunsa da "******Mühendislik" isimli iş yeri adına demirbaş olarak görünmektedir ve bu arabayı müvekkil nadiren kullanmaktadır. Zira araba düz vitestir ve müvekkil, düz vites araba kullanmak konusunda zorluk yaşamaktadır. Bu sebeple söz konusu araç genellikle müvekkilin erkek kardeşi tarafından kullanılmaktadır. Zaten ilgili aracın bedeli de müvekkilin erkek kardeşi tarafından karşılanmıştır. Aracın sigorta, kasko, tamir gibi tüm gider ve masrafları ise iş yeri tarafından karşılanmaktadır. Açıklanan koşullarda bahse konu aracın iş yeri aracı olduğu aşikardır.

Nitekim, Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere çekişmeli boşanma davalarında taraflar, davanın konusu olan uyuşmazlıklarda sahip oldukları katılma alacağı, değer artış payı gibi alacaklarını elde edebilmek amacıyla kendi malvarlıklarını değil; karşı tarafın malvarlıklarını öne sürmekte ve gündeme getirmektedirler. Bu durum, hukuki savunmanın gereği olup; bu durumda manidar bir taraf bulunmamaktadır.

DAVALI- KARŞI DAVACININ, MÜVEKKİLİN ÇEŞİTLİ DÜĞÜNLERDE TAKTIĞINI BELİRTMİŞ OLDUĞU TAKILAR, MÜVEKKİLİN KENDİ KAZANÇ VE BİRİKMLERİ İLE ALDIĞI KİŞİSEL MALI NİTELİĞİNDEKİ ZİYNET EŞYALARIDIR. MÜVEKKİL, BU ZİYNETLERİ DAVALI- KARŞI DAVACIDAN GİZLEMEMİŞ; ZİYNETLERİN ÇALINMAMASI, KAYBOLMAMASI GİBİ SEBEPLERLE DAVALI- KARŞI DAVACININ DA BİLGİSİ DAHİLİNDE ORTAK KONUTTA SAKLAMIŞTIR. AYNI EVDE BİRLİKTE YAŞAMIŞ OLAN DAVALI- KARŞI DAVACININ BU ZİYNETLERDEN DİLEKÇE İLE HABERDAR OLMASI HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRIDIR.

Davalı- karşı davacı, müvekkilin düğünde takılan ziynet eşyalarından ayrı olarak kendi maaşı ile kullanım ve birikim amaçlı aldığı takılardan haberdar olmadığını haksız bir şekilde belirtmiştir. Aynı evde yaşayan ve üstelik düğünde takılan takı ve ziynetlerin davalı- karşı davacı tarafından müvekkilimden alınarak bozdurulmuş olması şeklindeki somut olayda, davalı- karşı davacının, müvekkilin kendi maaşından birikim ve kullanım amacıya almış olduğu ziynet eşyalarından haberdar olmadığını belirtmesi, hayatın olağan akışına tamamen aykırıdır. Davalı- karşı davacı her ne kadar müvekkilin çeşitli düğünlerde, tarafların düğün töreninde takılan altınları kullandığını belirtmişse de; müvekkilin çeşitli düğünlerde taktığı altınlar, düğünde müvekkile takılan altınlar değildir. Düğünde müvekkile takılan altınlar, davalı- karşı davacı tarafından müvekkilin elinden geri vermek üzere alınarak bozdurulmuş ve işbu araba satın alınmıştır. Davalı- karşı davacının, müvekkilin kendisi tarafından alınan cüzi miktardaki takıyı kullandığını belirtmesini çelişkili bulması son derece komiktir.

Davalı- karşı davacı, bu durumdan tarafımızca gönderilen dilekçe ile haberdar olduğunu belirtmişse de, müvekkilin saklamadan taktığı bu takıların, davalı- karşı davacı tarafından dilekçe yoluyla haberdar edilmiş olması mümkün değildir. İşbu sebeple, davalı- karşı davacının Sayın Mahkemenize delil olarak sunacağını belirtmiş olduğu ve eş, dost, akraba gibi kişilerin düğünlerinde müvekkilin üzerinde görülen takılar tamamıyla müvekkilin kendi maaşından birikim ve kullanım amaçlı almış olduğu takılar ve ziynetler olup; bu takı ve ziynetler müvekkilin kişisel malı niteliğindedir.

Müvekkil, davalı- karşı davacının iddia ettiği gibi bu takı ve ziynetleri saklamamış; bilakis davalı- karşı davacının da müvekkille birlikte katılım sağladığı çeşitli düğün, nişan, nikah gibi özel törenlerde bu takı ve ziynetleri takarak kullanmıştır. Davalı- karşı davacı da bu düğünlerde müvekkilin yanında bulunarak, müvekkilin kendi gelir, kazanç ve birikimleri ile satın aldığı ziynet ve takılardan haberdar olmuştur.

SU YOLU SET, DAVALI- KARŞI DAVACI TARAFINDAN MÜVEKKİLDEN ARABA ALMAK İÇİN GERİ VERMEK ÜZERE ALINMIŞTIR. BU SETİN GÖRÜNÜMÜNÜ SEVEN MÜVEKKİL, DAVALI- KARŞI DAVACININ SU YOLU SETİ KENDİSİNE İADE ETMEMESİ ÜZERİNE KENDİ BİRİKİMLERİ İLE TEKRARDAN ALMIŞTIR.

Davalı- karşı davacı, vermiş olduğu cevaba cevap dilekçesinde su yolundan bahsetmiş ve müvekkilin su yolu şeklindeki takıyı çeşitli düğünlerde taktığını, ancak yine de bu takıyı Kayseri 5. Aile Mahkemesinin 2023/1016 Esas sayılı dosyasında talep ettiğini bildirmiştir.

Su yolu seti müvekkile düğünde takılmıştır. Davalı- karşı davacı, diğer ziynetler gibi su yolu setini de araba almak maksadıyla müvekkilden talep etmiş ve geri vermek üzere alarak bozdurmuştur. Müvekkil, kendisine düğünde takılan ziynet eşyaları içerisinde su yolu setini, hoş görünümü sebebiyle çok sevmiş ve davalı- karşı davacıya vermek istememiştir. Davalı- karşı davacı ise müvekkile, diğer takı ve ziynetler gibi su yolu setini de daha sonra yeniden alarak müvekkile iade edeceğini belirtmiş olmasına karşın sözünü tutmamış ve müvekkilden almış olduğu diğer takı ve ziynet eşyaları gibi su yolu setini de müvekkile iade etmemiştir. Davalı- karşı davacının, müvekkile olan sözünü tutmamış olması sebebiyle müvekkil, çok beğendiği su yolu setini kendi çalışmış olduğu işten sağladığı geliriyle satın almış ve akraba, eş, dost gibi tanıdıkların özel törenlerinde takarak kullanmıştır.

Davalı- karşı davacının, tarafımızca sanki mükerrer alacakmış gibi talep ettiğimizi iddia ettiği su yolu set, gerçekten de davalı- karşı davacı tarafından araba almak üzere müvekkilden alınmıştır. Müvekkil de su yolunu çok sevdiğinden ötürü kendi birikimi ile bu seti tekrardan satın almıştır. İşbu sebeple tarafımızca Sayın Mahkemenizden, bahse konu su yolu setini talep etme zorunluluğumuz hasıl olmuştur.

MÜVEKKİL, EVLİLİKLERİNİN BİRİNCİ YILINA KADAR DÜĞÜN VE NİŞANDA TAKILAN ZİYNETLERİ GÜVENLİK AMACIYLA MUHAFAZA ETMİŞ; DAVALI- KARŞI DAVACININ BU ZİYNETLERİ ARABA ALMAK İÇİN MÜVEKKİLDEN ALMASI ÜZERİNE İSE MÜVEKKİL; KENDİ KAZANÇ VE BİRİKİMİ İLE ALMIŞ OLDUĞU ZİYNETLERİ GÜVENLİK AMACIYLA MUHAFAZA ETMEYE DEVAM ETMİŞTİR.

Davalı- karşı davacı, müvekkilin ziynet eşyalarını sakladığını, üstelik bu saklama faaliyetinin de müvekkil tarafından inkar edilmeyerek kabul edildiğini belirtmiştir. Müvekkil, araba almadan önceki bir yıllık evlilik sürecinde takı ve ziynetleri güvenlik sebebiyle saklama yoluna gitmiştir. Araba alındıktan sonra mantık kuralları gereği müvekkilin saklayacağı herhangi bir ziynet eşyası kalmamıştır. Müvekkil, araba alındıktan sonraki süreçte yalnızca kendi geliri ile yatırım, kullanım ve birikim amaçlı almış olduğu ve kişisel malı niteliğindeki ziynetleri saklama cihetine gitmiştir. Müvekkilin, kişisel malı sayılan ziynetleri saklamasındaki amaç ise davalı- karşı davacının, müvekkilin daha sonra satın almış olduğu ziynetlerden haberdar olmaması değil; söz konusu ziynetlerin korunmasıdır.

Sonuç olarak müvekkil, davalı- karşı davacı, araba almak maksadıyla kendisinden düğünde takılan altınları isteyene kadar bu ziynetleri güvenlik amacıyla saklamış; araba satın alındıktan sonra ise davalı- karşı davacının, müvekkilden almış olduğu ziynetleri müvekkile iade etmemiş olması sebebiyle müvekkil, kendi geliriyle yeniden ziynet alışverişinde bulunmuş ve bu sefer bu ziynetleri saklama yoluna gitmiştir.

Müvekkil, davalı- karşı davacının iddia ettiği gibi hiçbir zaman davalı- karşı davacıdan sahip olduğu gelir, kazanç ve birikim amaçlı almış olduğu ziynetleri saklamamışsa ve davalı- karşı davacıyı bu durumdan habersiz bırakmaya çalışmamışsa da; asıl davalı- karşı davacı, müvekkile sahip olduğu gelir, kazanç ve üzerine kayıtlı bulunan malvarlığı değerleri hakkında bilgi vermemiştir. Şöyle ki;

Davalı- karşı davacı, 2022 yılının sonları, 2023 yılının başları gibi müvekkile, ailece son tatile gittikleri gün, Kayseri İli, Hacılar İlçesinde olan arsasını, birlikte iş yaptığı Nuh isimli iş arkadaşına devredeceğini belirtmiştir. Müvekkil, davalı- karşı davacının iş ve para konusunda müvekkile haber vermeyen kişilik yapısından ötürü müvekkilim, davalı- karşı davacının işbu arsayı evlenmeden önce mi yoksa evlendikten sonra mı aldığını bilmemektedir. Müvekkil sadece bir kere davalı- karşı davacının evde kilitli bir çantası bulunduğunu ve bu çantada arsaya ilişkin bir tapu bulunduğunu göz ucuyla görmüştür. Ancak müvekkilim, arsanın hangi tarihte davalı- karşı davacı tarafından satın alındığını bilmemektedir.

Yine müvekkil, davalı- karşı davacının işbu arsayı iş arkadaşına devretmek istediğini belirtmesi sebebiyle müvekkilim, davalı- karşı davacının arsayı devredip devretmediğini de bilmemektedir. AÇIKLANAN SEBEPLERLE, SAYIN MAHKEMENİZDEN, DAVALI- KARŞI DAVACI ÜZERİNE KAYITLI BULUNAN TÜM GAYRİMENKUL MALLARIN TESPİTİNİN YAPILMASINI VE DAVALI- KARŞI DAVACI TARAFINDAN ÜZERİNE KAYITLI BULUNAN TAŞINMAZLAR ÜZERİNDE ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE DEVİR VE TEMLİK İŞLEMİNİN YAPILIP YAPILMADIĞININ TESPİTİNİ VE TEMİNATSIZ ŞEKİLDE İHTİYATİ TEDBİRT KONULMASINI TALEP EDERİZ.

Müvekkil, arsa almayı istemiş; bu durumu gündeme getirmiş; ancak tarafların henüz arsa alımı için gidere katlanma gücü bulunmadığından ve kredi ve faiz oranları yüksek bulunduğundan ötürü müvekkil, arsa alımı isteğini rafa kaldırmış ve bir daha gündeme getirmemiştir. Müvekkilin, arsa satın almak için davalı- karşı davacıya baskı yapmış olduğu iddialarını kesinlikle kabul etmemekteyiz.

MÜVEKKİL, MÜŞTEREK ÇOCUK İÇİN ZİRAAT BANKASINDA DOLAR/ EURO CİNSİNDEN BİRİKİM HESABI YAPMIŞTIR. MÜVEKKİL, MÜŞTEREK ÇOCUĞUN KAYAK, YÜZME GİBİ KURS ÜCRETLERİNİ VE GELECEKTE ÇIKABİLECEK OLASI EĞİTİM MASRAFLARI İÇİN İŞBU BİRİKİM HESABINI KENDİ ADINA AÇMIŞTIR. ANCAK DAVALI- KARŞI DAVACI, MÜVEKKİLDEN BU PARALARI İŞ YERİNE ÜRÜN SATIN ALMAK İÇİN GERİ VERMEK ÜZERE İSTEMİŞ; ANCAK İADE ETMEMİŞTİR.

Yine müvekkil, davalı- karşı davacıya 300.000,00 TL'nin üzerinde parası bulunduğunu belirtmemiştir. Davalı- karşı davacı tarafından belirtilen para, müşterek çocuk Aydost ********** yararına açılmış birikim hesabındaki paradır.

Zira müvekkil, müşterek çocuğun ileride eğitim masraflarını daha iyi karşılamak ve yüzme, resim, kayak gibi kurs ücretlerini karşılamak amacıyla Ziraat Bankasında dolar/ euro şeklindeki döviz hesabı biçiminde birikim hesabı açmıştır. Bu birikim hesabına yalnızca müvekkilim ve müşterek çocuğun dedesi ile amcası para yatırmış olup; davalı- karşı davacının bu hesap için herhangi bir maddi katkısı olmamıştır. Birikim hesabındaki paraların %80 kadar tutarı müvekkilim tarafından yatırılmış; geri kalan %20 kadar tutar ise müşterek çocuğun dedesi ile amcası tarafından bu hesaba yatırılmıştır.

Davalı- karşı davacının doktor olan abisi Ali Rıza *********, bir kereliğe mahsus olarak müşterek çocuk için 2021 yılında 20 bin TL para göndermiştir. Davalı- karşı davacının abisi, ilerleyen dönemlerde tekrar para göndereceğini belirtince müvekkilimiz, davalı- karşı davacının abisine, kendisinin de çocuğu olduğunu, onların da masrafları bulunduğunu, kendilerine para vermesine gerek olmadığını belirtmiş; davalı- karşı davacının abisi ise, tarafların müşterek çocuğunun da kendi çocuğu sayıldığını söylemiştir. Müvekkil, açıklamış olduğu sebeple davalı- karşı davacının abisinden para almamıştır. Zaten gönderilen 20 bin TL, davalı- karşı davacı ile abisi arasındaki transfer ile gerçekleşmiştir. Müvekkil, hiçbir zaman abi- kardeş arasındaki para meselelerine dahil olmamış; davalı- karşı davacının ailesi ile doğrudan para alışverişine girmemiştir.

Müvekkil, hesaplarını hem iş için hem de kendi harcamaları için kullanmaktadır. Müvekkil, hesaplarından hem iş yerinin giderlerini, çalışanların ücretlerini hem de müşterek çocuğun birikim hesabı için para çekme işlemlerini yapmaktadır. Yine bu hesap aracılığıyla müvekkil, yapmış olduğu işlerin kazançlarını iktisap etmektedir.

 Müvekkil, Enpara, Finansbank, Ziraat Bankası gibi hesaplarından nakit şeklinde Türk Lirası çekmiş, çekmiş olduğu bu paraları döviz bürosunda euro/ dolar gibi yabancı para birimlerine çevirerek elden birikim hesabına yatırmıştır. Müvekkilin, kendi banka hesaplarından birikim hesabına havale yapamamasının sebebi, Türk Lirası cinsinden olan hesaplardan yabancı para birimi olarak çekilmiş olan hesaplara para yatırıldığında banka tarafından yüksek miktarda kesinti yapılmasıdır. Zira bankalar yabancı para şeklindeki hesaplarla, yerli para cinsinden oluşturulmuş hesaplar arasında herhangi bir işlem yapılması durumunda yüksek işlem ücreti almaktadırlar.

Müvekkilin birikim hesabına para yatırmak için nakit para çektiği banka hesap bilgileri şunlardır;

HESAP ADI: Ayşegül **********

ZİRAAT BANKASI, KOCASİNAN ŞUBESİ

ŞUBE KODU: 17***

HESAP NUMARASI: 65570449- ********

İBAN NUMARASI: TR10 0001 0017 **************

HESAP ADI: Ayşegül ********

FİNANSABANK

İBAN NUMARASI: TR35 0011 1000 0000 *********

Müşterek çocuk için açılmış birikim hesabı bilgileri ise şunlardır;

HESAP ADI: Aydost ************

ZİRAAT BANKASI

HESAP NUMARASI: 5124 4001 *********

İBAN NUMARASI: TR60 0001 0017 **********

SAYIN MAHKEMENİZDEN, MÜVEKKİLE AİT BANKA HESAPLARINDAN MÜŞTEREK ÇOCUK İÇİN AÇILMIŞ BİRİKİM HESABINA PARA YATIRMAK İÇİN NAKİT ÇEKİM İŞLEMLERİNİN TESPİTİ İÇİN BANKALARA MÜZEKKERE YAZILMASINA, YİNE MÜŞTEREK ÇOCUĞUN HESABINA DOLAR/ EURO CİNSİNDEN AKTARILAN NAKİT PARA YATIRMA İŞLEMLERİNİN TESPİTİ İÇİN HESAP BİLGİLERİ YUKARIDA BELİRTİLİ OLAN BANKAYA MÜZEKKERE YAZILMASINA KARAR VERİLMESİNİ TALEP EDERİZ.

Davalı- karşı davacı, müşterek çocuk için oluşturulmuş birikim hesabından haberdardır ve birikim hesabının açıldığı ve belli bir miktar para biriktiği tarihlerden itibaren davalı- karşı davacı, müvekkilden sürekli olarak bu parayı kendisine vermesini istemiştir. Ancak müvekkil, davalı- karşı davacının bu talebini, müşterek çocuk bir gün devlet üniversitesini kazanamazsa özel üniversite için bu paranın kullanılabileceğini, müşterek çocuğun çeşitli kurs ücretlerinin bu parayla sağlandığını belirterek birçok kez reddetmiştir.

DAVALI- KARŞI DAVACININ BABASI SAMİ ********, ÖLMEDEN ÖNCE BANKA HESABINDA BULUNAN PARALARI 5 EVLADI ARASINDA PAYLAŞTIRMIŞTIR. DAVALI- KARŞI DAVACIYA DÜŞEN PAY, TAHMİNEN 5 BİN EURO KADARDIR. DAVALI- KARŞI DAVACI, BABASINDAN PARA ALMASINA RAĞMEN MÜŞTEREK ÇOCUK İÇİN OLUŞTURULMUŞ HESAPTAKİ PARAYI DA MÜVEKKİLDEN TALEP ETMİŞ VE ALMIŞTIR.

Müvekkil, davalı- karşı davacının babası Sami ********'ın ölmeden önce banka hesabındaki paraları çocukları arasında paylaştırdığını bilmektedir. Zira davalı- karşı davacının babası Sami *********, çok hastalanmış ve öleceğini düşündüğü için sahip olduğu bankadaki parasını 5 evladı arasında sağlığında paylaştırmak istemiştir. Davalı- karşı davacı, babasından tahminen ortalama 5 bin euro dolaylarında elden nakit şekilde para almıştır. Davalı- karşı davacı, babasından para aldıktan sonra bu parayı bir zarf içerisinde eve getirmiş ve kanepenin altına saklamıştır. Eve temizlik için yardımcı kadın geleceği için müvekkilimiz, davalı- karşı davacıya paranın kanepede saklanmasının güvenli olmayacağını bildirmiş; bunun üzerine davalı- karşı davacı, bu parayı kanepenin altından alarak iş yerindeki kasasına götürmüştür.

Fakat davalı- karşı davacı, babasından para aldıktan sonrada müşterek çocuk için açılmış olan birikim hesabından müvekkilin para çekmesi yönündeki isteğini daha sık tekrarlamış ve davalı- karşı davacı müvekkile, iş yaptığı ortağının mobilya mağazasına ürün almak için sermaye oluşturduğunu, kendisinin de bu sermayeye para katkısı sağlamasının zorunlu olduğunu bildirmiş; işlerini yoluna koyduktan sonra tekrar müşterek çocuğun yararına oluşturulmuş birikim hesabına, almış olduğu paraları iade edeceğini belirtmiştir.

Bunun üzerine müvekkil, davalı- karşı davacıya, babasından kendisine gelen parayı iş için kullanabileceğini belirtmesine karşılık davalı- karşı davacı, babasından gelen parayı zaten ürün almak için kullandığını, ancak paranın yetmediğini; müşterek çocuk için oluşturulmuş birikim hesabındaki paralara da ihtiyacı olduğunu belirtmiştir.

Bunun üzerine müvekkil, birikim hesabındaki paranın tamamını çekerek elden şekilde nakit olarak davalı- karşı davacıya vermiştir. Müvekkil, açıkladığımız sebeplerden ötürü kesinti olmaması amacıyla söz konusu parayı davalı- karşı davacının banka hesabına havale yapamamış; çekerek elden vermeyi tercih etmiştir.

Davalı- karşı davacı, müşterek çocuk için oluşturulmuş birikim paralarını da almış; ancak yine sözünü tutmayarak müvekkile iade etmemiştir. Şu anda müşterek çocuk için oluşturulmuş birikim hesabında ne yazık ki para kalmamıştır. Davalı- karşı davacının bu parayı müvekkili çeşitli yalanlarla ikna ederek alması üzerine müşterek çocuk da mağdur olmuştur.

Keza davalı- karşı davacı, babasından kendisine gelen parayı müvekkile verdiğini ve müvekkilin bu parayla ne yaptığını bilmediğini iddia etse de davalı- karşı davacı bu iddiasında haksızdır. Davalı- karşı davacı, kendi babasından gönderilen parayı mağazasına ürün satın almak için kullandığını belirtmiş; ancak şüpheli bir şekilde müşterek çocuk için oluşturulmuş birikim hesabındaki paraları da müvekkilden istemiştir. Müşterek çocuk için müvekkilin adına oluşturulmuş ve yalnızca müvekkilin katkısını içeren paraların davalı- karşı davacıdan alınarak müvekkile iadesi gerekmektedir.

Müvekkil, işten elde etmiş olduğu tüm kazanç ve birikimini evin ihtiyaçlarına ve müşterek çocuk için açmış olduğu Ziraat Bakasında bulunan birikim hesabına özgülemiştir. Müvekkil, kardeşi Osman ******'e, anlaşma üzerine kararlaştırmış oldukları sabit ücret dışında herhangi bir ödemede bulunmamıştır. Ne yazık ki müvekkilin müşterek çocuk için yapmış olduğu birikim hesabındaki tüm para davalı- karşı davacı tarafından müvekkilden alınmıştır. Tarafımızca davalı- karşı davacının, kazancını ve birikim hesabından aldığı parayı, kendi babasından aldığı parayı evin herhangi bir ekonomik giderine katlanmamış olmasından ötürü kendi kazanç ve gelirlerini yakınlarına özgülediği veya ayrı bir kasa veya banka hesabında tuttuğu düşünülmektedir.

DAVALI- KARŞI DAVACI, MÜVEKKİLE İŞ KONUSUNDA BASKI YAPMIŞ; MÜVEKKİLİN, ERKEK KARDEŞİ İLE ORTAKLIK KURMASINA KARŞI ÇIKMIŞTIR. ZİRA DAVALI- KARŞI DAVACI, MÜVEKKİLİN ERKEK KARDEŞİNİN ÇALIŞMADIĞINI, MÜVEKKİLİN DE KAZANDIĞI PARAYI ERKEK KARDEŞİNE VERDİĞİNİ İDDİA ETMİŞTİR. ANCAK MÜVEKKİLİN ERKEK KARDEŞİ, İŞ YERİNDE SİGORTALI OLARAK ÇALIŞMAKTADIR VE SABİRT BİR ÜCRET ALMAKTADIR. MÜVEKKİLİN KAZANCI İLE MÜVEKKİLİN ERKEK KARDEŞİNİN KAZANCI, DAVALI- KARŞI DAVACININ SANDIĞI GİBİ AYNI DEĞİLDİR.

Evlilikleri sürecinde davalı- karşı davacı, müvekkile işi konusunda sürekli olarak baskı yapmıştır. Davalı- karşı davacı, müvekkilin erkek kardeşi ile çalışmasını hiçbir zaman onaylamamış; müvekkilin erkek kardeşi Osman ********'in iş yerinde hiç çalışmadığı, erkek kardeşi hiç çalışmamasına rağmen müvekkilin erkek kardeşini geçindirdiği şeklinde haksız düşüncelere sahip olmuştur. Halbuki müvekkilin erkek kardeşi Osman *****, müvekkile ait iş yerinde sigortalı bir şekilde sabit bir ücretle çalışmaktadır. Bu sebeple, müvekkilin kazanmış olduğu gelir ile müvekkilin erkek kardeşinin kazanmış olduğu gelirin aynı olması mümkün değildir. Davalı- karşı davacı, müvekkilin "**** Mühendislik" isimli iş yerinden kazandığı gelirinin erkek kardeşine gittiğine ilişkin haksız düşüncesini, Sayın Mahkemenizce de görüldüğü üzere cevaba cevap dilekçesinde de ileri sürmüştür. Davalı- karşı davacının bu iddiası haksız ve mesnetsizdir.

MÜVEKKİL, İŞ YERİNDE ZARAR ETTİĞİNİ BELİRTEREK EV HARCAMALARINDAN HİÇBİR ZAMAN KAÇINMAMIŞTIR. İŞLERİNİN KÖTÜ GİTTİĞİNİ BİLDİREREK EV HARCAMALARINDAN KAÇINAN DAVALI- KARŞI DAVACININ KENDİSİDİR.

Davalı- karşı davacı, müvekkilin iş yerinde zarar ederken ve iş yerindeki birikimi ile mal ve altın alırken eve katkı yapmasının mümkün olmadığını belirtmiştir. Taraflara ait ev, davalı- karşı davacının üzerinedir. Tarafların kira gideri olmamıştır. Evlilik birliğindeki tek gider, aile bireylerinin günün çoğunu okul ve iş yerinde geçirmesi sebebiyle cüzi miktardaki fatura giderleri, müşterek çocuğun eğitim ve masrafları ile evin gıda ihtiyaçları olmuştur. Müvekkilin, gıda, fatura gibi yüksek meblağ olmayan giderlere dahi katılmamış olmasını iddia etmek hayatın olağan akışına aykırıdır. Müvekkil, çocuğu için çalışmaktadır. Müvekkilin bir anne olarak çocuğunun beslenme ihtiyacını gidermek için dahi olsa eve alışveriş yapmamış olması düşünülemez.

Davalı- karşı davacı, vermiş olduğu cevaba cevap dilekçesinde müvekkilin yapmış olduğu cüzi miktardaki takı harcamasını Sayın Mahkemenize öyle yansıtmıştır ki; sanki müvekkilimiz çalışarak kazandığı her kuruşu yalnızca altın almak için harcamakta; eve hiçbir katkı sağlamamaktadır. Tarafımız, hiçbir zaman müvekkilin sürekli para biriktirerek ve altın alarak eve katkı yapamaz hale geldiğini iddia etmemiş; bilakis, davalı- karşı davacının evin herhangi bir giderine katılmadığını, yalnızca zaten çok cüzi miktarlarda gelen faturaları ödediğini defaatle belirtmiştik.

Davalı- karşı davacı, müvekkilin işte zarar ettiğini söylediğini ifade etmiş; ancak müvekkilin bu zarar beyanına rağmen para biriktirdiğini, altın aldığını, araç aldığını, eve harcamalarda bulunduğunu haksız şekilde beyan ettiğini ifade etmiştir. Müvekkil, hiçbir zaman davalı- karşı davacıya iş yerinde zarar ettiğine ilişkin beyanda bulunmamıştır. Davalı- karşı davacı, işbu yargılamada müvekkilin iş yerinde zarar ettiğini bildirse de davalı- karşı davacı, müşterek çocuğun;

"Baba, saçlarımı kestirir misin?" demesi üzerine davalı- karşı davacı;

"Oğlum, annen zengin, annen yapsın." demiştir. Yine müşterek çocuk, davalı- karşı davacıdan oyuncak istediğinde davalı- karşı davacı;

"Oğlum, annen zengin, annen alır." demiştir. Müşterek çocuk, davalı- karşı davacıyla arasında geçen bu konuşmaları, davalı- karşı davacı müşterek çocuğa oyuncak almadığı ve saçını kestirmediği için müşterek çocuk bu taleplerini müvekkile yönelterek bildirmiştir.

Davalı- karşı davacı, müvekkilin iş yerinde zarar ettiğini bildirerek ev harcamalarından kaçındığını ve şüpheli şekilde altın aldığını ifade etse de; bilakis, giderlerinin çok olduğunu belirten davalı- karşı davacının kendisidir. Sayın Mahkemenizce de görüldüğü üzere davalı- karşı davacı, vermiş olduğu cevap dilekçesinde, al- sat şeklinde konsiye satışlarda bulunduğunu, bu sebeple de yüksek satışın kendisinden beklenemeyeceğini belirtmiştir. Yine davalı- karşı davacı, konsiye olarak başka firmalara ürün verdiğini ve onlar bu ürünleri sattıktan sonra ancak parasını alabildiğini ifade etmiştir. Yine davalı- karşı davacı, yükse kira ve nakliye gibi giderleri olduğunu, öyle ki; dükkan kirasını ödemek için babası ve doktor olan abisinden destek aldığını belirtmiştir. Davacı- karşı davalı, abisinin Köşk Mahallesinde bulunan evinin kira gelirlerini kendisinin alarak dükkan kirasını ödediğini belirtmiştir. Sayın Mahkemenizce de görüleceği üzere, davalı- karşı davacının bu iddiaları haksızdır.

Evin ekonomik giderlerine zararda olduğundan bahisle katılmayı reddeden taraf müvekkilim değil; davalı- karşı davacının kendisidir. Davalı- karşı davacı, yukarıda belirtmiş olduğumuz üzere iş yerindeki masraflarının çok fazla miktarda olduğunu açık bir şekilde ikrar etmiştir. Bu sebeple, davalı- karşı davacı, işlerinin kötü gittiğinden ve zaten evde yemek yemediğinden bahisle, ev alışverişlerinin müvekkil tarafından yapılmasını istemiştir.

Defaatle belirtmiş olduğumuz üzere davalı- karşı davacı, müvekkile kendisinin zaten evde yemek yemediğini belirterek müvekkilin yiyecek malzeme almasını beyan etmiştir. Müvekkilin eve bir ekmek dahi almadığı, evin tüm giderlerinin davalı- karşı davacı tarafından karşılandığı iddiaları gerçeği yansıtmamaktadır. Zira müvekkil, işten eve dönerken omzunda bilgisayar çantası ile evinin yakınlarında bulunan zincir marketlere girmiş ve defalarca alışveriş yapmıştır. Müvekkilin alışveriş yaptığına müşterek çocuk da şahittir. Zira müşterek çocuğun istediği özel şeyler olduğu zamanlarda müvekkil, çocuğunu da yanında götürerek marketlerden alışverişler yapmıştır.

 Evdeki kedinin yiyeceği ton balığın alınması için müvekkilin, davalı- karşı davacıya mesaj atmış olması şeklinde sunulan iddia tarafımızı bir hayli güldürmüştür. Kedinin ton balığının alınması için müvekkilin, davalı- karşı davacıya mesaj attığının kabul edildiği varsayımda dahi; genellikle davalı- karşı davacıdan daha erken saatlerde eve ulaşan müvekkilimizin, davalı- karşı davacıya hazır dışarıda bulunurken eve gelmeden önce markete uğraması ve unutmuş olduğu ton balığını alması için davalı- karşı davacıdan ricacı olmasında ne gibi bir sakınca ve olağan dışı durumun bulunduğu tarafımızca anlaşılamamıştır.

DAVALI- KARŞI DAVACI, EVLİLİĞİN İLK YILINDA MÜVEKKİLE HALK BANKASI PARAF KARTINI VERMİŞSE DE, BU KARTIN LİMİTİ 1.000,00 TL TUTARINDADIR. MÜVEKKİL, BU KARTI YALNIZ MÜŞTEREK ÇOCUĞUN İHTİYAÇLARI İÇİN VE ÇOK ZOR DURUMLARDA KALDIĞINDA KULLANMIŞTIR. DAVALI- KARŞI DAVACININ KART LİMİTİNİ ARTIRMA TALEBİNİ OLUMLU KARŞILAMAMIŞ OLMASI NEDENİYLE DE MÜVEKKİL, KARTI DAVALI- KARŞI DAVACIYA İADE ETMİŞ VE DAVALI- KARŞI DAVACIYA AİT HİÇBİR KREDİ KARTINI BİR DAHA KULLANMAMIŞTIR.

Davalı- karşı davacı, iddia etmiş olduğu gibi müvekkile evliliğin ilk yılında, kendisine ait Halk Bankası Paraf kartını vermiştir. Ancak davalı- karşı davacının vermiş olduğu kart 1.000,00 TL limiti olan bir karttır. Müvekkil, bu kartı yalnızca müşterek çocuğun ihtiyaçları için ve zor durumlarda kalma ihtimaline karşı yanında bulundurmuştur. Müvekkil, iş yoğunluğu sebebiyle yapmış olduğu alışverişlerde kendisine ait kartların borcunu yatırmayı unuttuğu ve bu sebeple de kartların alışveriş sırasında yetersiz bakiye uyarısı verdiği zamanlarda kasada kalmamak amacıyla cüzi miktardaki alışverişlerini bu kartla tamamlamıştır. Enflasyonun giderek arttığı ülkemizde ise müşterek çocuğun ihtiyaçlarının 1.000,00 TL gibi az limitli bir kartla temin edilemediğini belirten müvekkilimiz, davalı- karşı davacıdan söz konusu kartın limitini arttırmasını talep etmişse de davalı- karşı davacı, kartın limitini artırmayı reddetmiştir. Müvekkil ise, bu sebeple davalı- karşı davacıya ait kredi kartını bu noktadan sonra artık kullanmamıştır.

Yine davalı- karşı davacı, iddia ettiği gibi 2022 yılından sonra ise müvekkile Akbank Axess ve Halk Bankası kartını verdiğini iddia etmişse de; davalı- karşı davacının bu iddiaları yerinde değildir. Müvekkil, davalı- karşı davacının limit artırımında bulunmayı reddetmesi üzerine gurur edinerek ev ve müşterek çocuğun ihtiyaçlarını kendisine ait kredi kartlarıyla karşılama yoluna gitmiş ve davalı- karşı davacıya ait bulunan hiçbir kredi kartını kullanmamıştır.

DAVALI- KARŞI DAVACI, YALNIZCA BALAYI TATİLİNİN MASRAFINI KARŞILAMIŞTIR. EVLİLİK SÜRECİNDE GERÇEKLEŞEN DİĞER TATİL MASRAFLARI HEP MÜVEKKİLİM TARAFINDAN KARŞILANMIŞTIR.

Davalı- karşı davacının tüm hesapları kendisinin ödemesi ve tatil masraflarını kendisinin karşılaması şeklindeki iddiası tarafımızca kesinlikle kabul edilmemektedir. Davalı- karşı davacı, yalnızca evliliğin ilk sürecinde gidilen balayı tatili masraflarını ödemiştir. Onun dışında tarafların gitmiş oldukları tatil masrafları hep müvekkilim tarafından karşılanmıştır. Tarafımızca, müvekkilin tatil masrafları giderlerini karşıladığına yönelik geriye dönük banka hesap kayıtları Sayın Mahkemenize sunulacaktır. Müvekkil, tarafların her ikisinin de çalışıyor olması sebebiyle dinlenmek ve ailece vakit geçirmek için yazları tatile gitmeyi istemiş; ancak davalı- karşı davacı, müvekkilin tatil taleplerini ekonomisinin iyi olmaması sebebiyle reddetmiştir. Bunun üzerine ise müvekkil, maddi durumun sorun olmayacağını, kendisinin tatil giderlerini karşılayabileceğini belirterek davalı- karşı davacıyı tatile gitmeye ikna etmiştir. Müvekkilin tatil konusunda davalı- karşı davacıdan tek beklentisi, uzun yolda arabayı kullanması olmuştur.

MÜVEKKİL, ÇOCUĞUNA ÇOK DÜŞKÜN BİR ANNEDİR. ÖYLE Kİ MÜVEKKİL, FİİLİ AYRILIK SÜRECİNDE YAŞAYACAKLARI EVİ DAHİ MÜŞTEREK ÇOCUĞUN OKULUNA GÖRE BELİRLEMİŞTİR. DAVALI- KARŞI DAVACI İSE MÜŞTEREK ÇOCUĞU FİİLİ AYRILIK SÜRECİNİN BAŞLARINDA HİÇ ARAMAMIŞ, GÖRMEK İSTEMEMİŞTİR. YİNE DAVALI- KARŞI DAVACI, MÜŞTEREK ÇOCUĞA BU SÜREÇTE MÜVEKKİLİN VE AİLESİNİN HIRSIZ OLDUĞU YÖNÜNDE BEYANLARDA BULUNMAKTADIR. DAVALI- KARŞI DAVCI HAKKINDA KİŞİSEL İLİŞKİNİN AZALTILMASI/ KALDIRILMASI DAVASI AÇMA HAKKIMIZI SAKLI TUTARIZ.

Müvekkil, son derece kibar, sevecen bir kişidir. Ayrıca annelik duygusunu tadan müvekkilin, bu sevgi dolu kişiliğini çocuğuna yansıtmaması ve müşterek çocuğu götürmek istememesi düşünülemez. Bu fiili ayrılık sürecinde müvekkil, müşterek çocuğun rahat etmesi, daha kolay ulaşım sağlaması için kiraya çıkacağı evi müşterek çocuğun okulunun yakınlarından tutmayı tercih etmiştir. İşbu sebeple müvekkil, aylık kirası 8.500,00 TL olan ve müşterek çocuğun okulunun yanında bulunan Alparslan Mahallesinden ev tutmuştur. Müvekkil, çocuğunu yanında götürmek istememesi şöyle dursun; fiili ayrılık sürecinde çocuğunu kendi ailesine dahi emanet etmemiş; arazi keşif saatlerini bile müşterek çocuğun okul saatlerine göre ayarlamıştır. Müvekkil, müşterek çocuğun yeni evde rahat edebilmesi için evin dekorasyonunun nasıl olması gerektiği konusunda müşterek çocuktan fikrini almıştır. Müvekkil, müşterek çocuğun da beğenisiyle evi tümden yenilemiş ve bunun için kredi borcu altına girmiştir.

Müşterek çocuğu yanında götürmek istemeyen müvekkilim değil; bilakis davalı- karşı davacının kendisidir. Şöyle ki;

Davalı- karşı davacı, tarafların fiili ayrılık süreci içerisinde ilk başlarda müşterek çocukla görüşmek için müvekkilden herhangi bir talepte bulunmamış; telefonla dahi müvekkili arayarak müşterek çocuğu telefona istememiştir. Boşanma davasının sürdüğü Kayseri 5. Aile Mahkemesinin 2023/**** Esas sayılı dosyasında mahkemenin SİR raporu düzenlenmesine yönelik talebi üzerine SİR raporu düzenlenmiş ve işbu yargılama süreci sırasında müşterek çocuğun geçici velayetinin, yargılama tamamlanana kadar müvekkile bırakılması yönünde rapor hazırlanmıştır. Bu duruma öfkelenen ve müvekkile olan kin ve husumetini yansıtmak üzere davalı- karşı davacı, müşterek çocuğun velayetini tekrardan kazanabilmek amacıyla, sonraları müşterek çocuğu kendi evine davet etmeye başlamıştır.

Babasına ziyaretlerde bulunmaya başlayan müşterek çocuk, davalı- karşı davacının, çocuğun ve müvekkilin evden gitmesiyle beraber evde büyük ve kalıcı bir değişiklik yaptığını görmüş ve bunu üzülerek müvekkilime anlatmıştır.

Müvekkil, evlenirken davalı- karşı davacının bekarken kendi beğeni ve tercihlerine göre hazırladığı bekar evine gelin gitmiş ve bir kadın olarak evde çeşitli değişiklikler yapmak istemiştir. Ancak davalı- karşı davacı müvekkilin bu isteklerine hiçbir zaman olumlu yanıt vermemiştir. Ancak müvekkille müşterek çocuk evden gittikten sonra davalı- karşı davacı, evde değişiklik yapmıştır. Öyle ki davalı- karşı davacı bu değişikliği, fayans, parke, mutfak ve kapılar gibi evin bütünleyici parçalarını dahi yenileyerek sağlamıştır.

Müşterek çocuk, müvekkilin yeni evdeki tadilat ve eşya almasında kendi fikrinin sorulmasından hoşnut kaldığı için, davalı- karşı davacının evde değişiklik yaparken, annesi gibi kendi fikrini almamış olmasına içerlemiş ve bu durumu müvekkilime anlatmıştır.

Davalı- karşı davacı, müşterek çocuğun yaptığı ziyaretlerde müşterek çocuğun psikolojisini olumsuz etkileyecek şekilde müvekkil ve ailesi hakkında son derece kötü ve haksız söylemlerde bulunmuştur. Şöyle ki;

Davalı- karşı davacı müşterek çocuğa;

"Oğlum, annen, dayın, yengen ve anneannen, onların hepsi hırsız. Annen evden giderken evi soyup gitti. "

Demiştir. Davalı- karşı davacının müvekkili hırsız şeklinde yaftalamasının sebebi, müvekkilin ortak konuttan ayrılırken konutta yer alan eşyaları aldığını düşünmesidir. Ancak müvekkil, konuttan ayrılırken tabiri caizse ceketini alarak çıkmış; müvekkil, müşterek çocuğa ait bulunan oyuncakları dahi yanına almamıştır.

Yine davalı- karşı davacının bu haksız iddiası, kendisine ait bulunan alyansın müvekkilde olduğu yanılgısına dayanmaktadır. Davalı- karşı davacı, cevaba cevap dilekçesinde alyansın kuvvetle muhtemel müvekkilde olduğunu belirtmiştir. Davalı- karşı davacıya ait alyans müvekkilimde bulunmamaktadır. Davalı- karşı davacı, müvekkil hakkında Sayın Mahkemenizde kötü bir intiba bırakabilmek amacıyla işbu haksız iddiasını ileri sürmektedir.

Davalı- karşı davacının, müvekkilin ailesini hırsız şeklinde yaftalamasının sebebi ise müvekkilin kazanmış olduğu gelirini ailesine özgülemesi şeklindeki haksız düşünce yapısından kaynaklanmaktadır. Müvekkilin babasının, kendi üzerine üç tane evi bulunmaktadır. Yani müvekkilin ailesinin, müvekkilin kazandığı gelire ihtiyacı yoktur ve müvekkilin ailesi, Türkiye'nin ekonomik şartlarında, ortalama bir ailenin sahip olduğu yaşam standardından çok daha fazlasına sahiptir.

Müvekkil ve ailesi, fiili ayrılık sürecinde müşterek çocuğa, davalı- karşı davalıya yönelik, olumsuz en ufak bir söylemde bulunmamasına, aksine müşterek çocuğun davalı- karşı davacı ile ilişkilerinin sağlıklı bir şekilde sürmesi için;

"O senin baban." demelerine rağmen, davalı- karşı davacı müşterek çocuğa müvekkil ve ailesi hakkında son derece çirkin söylemlerde bulunmaktadır. İşbu sebeple, davalı- karşı davacının müşterek çocukla kurmuş olduğu kişisel ilişkinin kaldırılması ve sınırlandırılması davası açma hakkımızı saklı tutarız.

HUKUKİ NEDENLER : TMK, HMK, TBK ve yasal sair tüm mevzuat

HUKUKİ DELİLLER : Nüfus kayıtları

                                                                         Sosyal ve ekonomik durum araştırması

                                                                         Ekran görüntüleri

                                                                         Video kayıtları

                                                                         Ses kayıtları

                                                                         Düğün ve nişan törenlerine ait fotoğraf ve video kayıtları- CD/ flash bellek şeklinde sunulacaktır.

                                                                       Tapu kayıtları

                                                                       Araç kayıtları

                                                                       Emniyet kayıtları

                                                                       Trafik tescil kayıtları

                                                                       faturalar

                                                                       Mahkeme dosyaları

                                                                       Kredi kartı hesap özetleri

                                                                       Sosyal medya kayıtları

                                                                       makbuzlar

                                                                       Hizmet dökümleri

                                                                       Arama kayıtları

                                                                       Mesaj kayıtları

                                                                       HTS kayıtları

                                                                       Davalının banka ve kredi kartı hesap hareketleri

                                                                       Tanık

                                                                       Bilirkişi

                                                                       Keşif

                                                                       isticvap

ZİRAAT BANKASI Genel Müdürlüğü'ne müzekkere yazılarak müvekkilin hesabı olan

(Boşanma tarihi itibarıyla geriye dönük son 9 yıllık)

FİNANSBANK Genel Müdürlüğü'ne müzekkere yazılarak müvekkilin hesabı olan

(Boşanma tarihi itibarıyla geriye dönük son 9 yıllık)

ZİRAAT BANKASI Genel Müdürlüğü'ne müzekkere yazılarak müşterek çocuk Aydost **********ın hesabı olan

(Boşanma tarihi itibarıyla geriye dönük son 9 yıllık)

   Yemin ve karşı tarafın delil sunmasına karşı delil sunma hakkımız saklı kalmak kaydıyla yasal sair tüm deliller.

SONUÇ VE İSTEM :

Yukarıda arz ve izah olunan ve Sayın Mahkemenizce re'sen göz önünde bulundurulacak nedenlerle,

Tarafımızca açılan davanın kabulü ile, davalı- karşı davacı tarafından açılan haksız davanın reddine,

Davalı- karşı davacıya ait tüm taşınır ve taşınmaz malların nelerden ibaret olduğu ve davalı- karşı davacının bu mallar üzerinde üçüncü kişilere herhangi bir devir ve temlik işleminde bulunup bulunmadığı tarafımızca bilinmediğinden ötürü, bunların tespitinin yapılmasına ve tüm taşınır ve taşınmaz mallar üzerine teminatsız şekilde ihtiyati tedbir knoulmasına,

Evlilik birliği içindeki menkul- gayrimenkul malların tasfiyesine ve malların edinilmiş mallara katılma mal rejimine göre paylaştırılmasına, değerini tam olarak bilmemiz mümkün olmadığından uzman bilirkişiler tarafından keşif yapılıp rapor hazırlandığında talep artırım dilekçesi ile artırmak üzere HMK m. 107 kapsamında şimdilik 1.000,00 TL tutarındaki artık değere katılma alacağı, değer artış payı alacağı ve kişisel malların bedellerinin davalı- karşı davacıdan alınarak davacı- karşı davalıya verilmesine,

Yargılama giderleri ve karşı vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline,

Karar verilmesini saygılarımla vekaleten arz ve talep ederim. 11/01/2024

                                                                                                       DAVACI- KARŞI DAVALI VEKİLİ

                                                                                                                   Av. Gizem Gül UZUN