Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına İtiraz Dilekçesi

ADANA NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİNE

GÖNDERİLMEK ÜZERE

ADANA 28.ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE

DOSYA NO : 2022/*** E, 2023/*** K,19/12/2023

KARARA İTİRAZ EDEN

SANIK :

MÜDAFİİ :

KONU :Adana 28.Asliye Ceza Mahkemesinin 2022/*** E, 2023/*** sayılı kararına itiraz incelemesi isteminden ibarettir.

AÇIKLAMALAR :

Yukarıda numarası yazılı dosyada sanık ***** müdafii olarak bulunmaktayım. Yerel mahkemenin gerekçeli kararı tarafımıza tebliğ edilmiş olmakla, yasal süresi içerisinde sayın mahkemenin kararını usul ve yasaya aykırı bulduğumuzdan dolayı HAGB kararına itiraz etmekteyiz. Müvekkil hakkında TCK'nın 86/2 maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçunu işlediği sabit olduğundan 5237 sayılı TCK'nın 61. maddesi gereğince suçun işleniş biçimi, suçun konusunun önem ve değeri, sanığın kastının ağırlığı, sanığın amaç ve saiki, somut olayda TCK’nın 86/3 maddesinde düzenlenen birden fazla nitelikli halin mevcut olması dikkate alınarak adli para cezası seçilmek suretiyle takdiren ve teşdiden 3.360 TL para cezası verilmiştir. Verilen karara itiraz ediyoruz.

 1-MÜŞTEKİNİN TANIKLARI ANNE VE BABASIDIR. AYRICA MÜŞTEKİNİN TANIKLARI BUNA RAĞMEN GÖRGÜ TANIĞI OLMADIKLARINI BEYANLARINDA AÇIKÇA DİLE GETİRMİŞLERDİR.

İşbu yargılamada müştekinin tanıkları annesi ve babası olmuştur. Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere uygulamada mahkemelerde gerçeğe aykırı beyan olduğu bilinse dahi herkes, aile yakını lehine tanıklık etmektedir. Bu yüzden müşteki yakını ve tanığı olan ********'ın ve *********'ın beyanlarından aleyhe hususları kabul etmiyoruz.

Ayrıca tanık *******, tanık ********* Sayın Mahkemeniz huzurunda vermiş oldukları ifadelerinde OLAYI BİZZAT GÖRMEDİKLERİNİ BİZZAT BEYAN ETMİŞLERDİR.

Somut olayı rasyonel bir bakış açısıyla değerlendirelim. A kişisi, B kişisine söylediklerini anlatırken doğruyu söyledi mi? Bunu bilebilir miyiz? Sırf cezalandırılması amacıyla böyle bir beyanda bulunmuş olabilir mi? Boşanma aşamasında kinle, hırsla veyahut öfkeyle hareket etmiş olabilir mi?

TANIĞIN BEŞ DUYU ORGANIYLA BİZZAT EDİNDİĞİ BİLGİLERİN DAHİ GÜVENİLİRLİĞİ YÜKSEK DEĞİLKEN; BİR BAŞKASINDAN TANIK OLDUĞU VAKIAYI ONDAN VEYA ÜÇÜNCÜ BİR KİŞİDEN DİNLEYEREK TANIKLIK YAPILMASI DURUMUNDA OLAĞAN OLARAK BEYANA OLAN GÜVENİLİRLİK DAHA DA AZALACAKTIR. YARGITAY DA DUYUMA DAYALI TANIK KONUSUNDA BENZER GÖRÜŞTEDİR.

Dolayısıyla genel itibariyle duyuma dayalı tanık beyanı ilgili olarak tanıklık müessesinin davanın esasına daha güvenilir bir şekilde etkili olabilmesi, suistimal edilmemesi, mağduriyetlerin yaşanmaması adına tanığın beyan ettiği hususlarda beş duyu organı ile doğrudan bilgi sahibi olan kişilerin beyanlarına itibar edilmesi daha doğru olacaktır. Bu bağlamda duyuma dayalı tanık beyanlarının tek başına davanın esasına etkili olmaması gerektiği kanaatindeyiz.

“Somut olayda, davacı kadın düğünde takılan ziynetlerin davalı tarafından alınıp iade edilmediğini iddia etmiş ise de dinlettiği tanık beyanları duyuma dayalı olup görgüye dayalı bilgileri bulunmamaktadır. Bu nedenle de, sırf duyuma dayalı tanık beyanlarına dayanarak hüküm kurulması doğru değildir. Bunun yanında; davacı kadın iddiasının ispatı yönünden yemin deliline de başvurmamıştır. O halde mahkemece; davacının iddiasını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yukarıdaki gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş BOZMAYI gerektirmiştir.” (Yargıtay 3. HD., E. 2014/19468 K. 2015/15186 T. 07.10.2015)

“Davacıdan duyuma dayalı tanık beyanları boşanmaya esas alınamaz.” (Yargıtay 2. HD., E. 2013/15132 K. 2013/28479 T. 4.12.2013)

“Örgütle organik bir bağ kurarak hiyerarşisine dahil olduğu yönünde herhangi bir delil bulunmayan ve devletin her kurumuna sızan mensupları vasıtasıyla kişi ve kurumlara yönelik, örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığı, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hale geldiği, üst düzey hükümet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda “paralel yapı” veya “terör örgütü” olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığı, Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten sonra görgüye yönelik olmayan, duyuma dayalı tanıklar beyanları kapsamında örgütle bağlantıları zayıfladığı anlaşılan, örgüte müzahir Bylock programını kullandığına ilişkin hakkında bir iddia ve tespit olmayan, Bank Asya’da herhangi bir hesap hareketi bulunmayan, hakkında mahkeme huzurunda dinlenen tanık …’in ”17-25 Aralık 2013 olayları sonrasında cemaatle ilişiğini kestiğini bizzat kendisi söylerdi” şeklinde beyanı bulunan sanık hakkında gizli tanık anlatımlarının delil olarak gösterildiği, ne var ki, hiçbir somut delille desteklenmeyen gizli tanık anlatımıyla ilgili Tanık Koruma Yasasının 9/8 maddesi düşünüldüğünde ve ikametinde yapılan aramada örgüte ait kitapların ve yayınların ele geçirilmesinin, sanığın konum ve kişisel özellikleri de nazara alındığında sempati ve iltisak boyutunu aşan, örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetildiğinde, istinaf mahkemesince kurulan BERAAT hükmü usul ve yasaya uygun bulunduğundan” (Yargıtay 16. CD., E. 2019/11090 K. 2020/3296 T. 6.7.2020)

DUYUMA DAYALI TANIK BEYANINA DAYALI OLARAK HÜKÜM KURULMASI DOĞRU DEĞİLDİR. SOMUT OLAYDA MÜŞTEKİ TANIKLARI, SADECE MÜŞTEKİNİN BEYANLARINA DAYANARAK OLAYI İZAH ETMEYE ÇALIŞMIŞLARDIR. ANCAK NE YAZIK Kİ MÜŞTEKİ, O DÖNEM MÜVEKKİL İLE BOŞANMA AŞAMASINDA OLDUĞUNDAN MÜVEKKİLE KİN VE ÖFKE HİSSETMİŞTİR.

YARGITAY 2.HUKUK DAİRESİ 2021/488 E. 2021/1608 K. 23.02.2021 T. SAYILI KARARI DER Kİ; TANIKLARIN SOYUT İFADELERİ HÜKME ESAS TEŞKİL ETMEYECEĞİ GİBİ DUYUMA DAYALI TANIKLIK DA GEÇERSİZDİR.

 2-MÜVEKKİLİN LEHİNE TANIKLIK EDEN KİŞİLER, MÜŞTEKİNİN KENDİ KENDİSİNİ DARP EDEN KİŞİLİK YAPISINA SAHİP OLDUĞUNU, MÜŞTEKİNİN MÜVEKKİLİ DAHA ÖNCESİNDE DE DARP ETTİĞİNİ VE OLAY GÜNÜ ASIL DARP EDİLEN KİŞİNİN MÜVEKKİL OLDUĞUNU AÇIKÇA BEYAN ETMİŞLERDİR.

Tanık Cihan ifadesinde müştekiyi olayın sıcağı sıcağına gördüğünde dahi elinde yüzünde bir şey olmadığını açıkça ifade etmiştir. Ayrıca yine tanık Cihan, müştekiyi aradığını, müştekinin darp raporu almayacağını söylediğini beyan etmiştir.

Ayrıca tanık Cihan, müvekkilin boğazında kızarıklık olduğunu, darp raporunu ona rağmen almadığını da beyan etmiştir.

Yine müvekkil lehine tanıklık eden diğer tanıklar da müştekinin günlük yaşamda da öfke kontrol problemine sahip biri olduğunu, müştekinin müvekkili daha öncesinde de darp ettiğini ve müştekinin kendi kendisini de darp eden biri olduğunu açıkça beyan etmişlerdir.

 3-DARP RAPORU KESİN DELİL NİTELİĞİ TAŞIMAMAKTADIR.

DARP RAPORU CEZA YARGILAMASINDA TEK BAŞINA DELİL NİTELİĞİ TAŞIMAMAKTADIR.

Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere uygulamada birçok kişi yalan yere darp raporu alabilmektedir. Müşteki de müvekkili kendisi darp etmesine rağmen olayı ört pas edebilmek için kendisi darp raporu almıştır. Tanık Cihan da müştekinin bu iddiasını doğrulamıştır. Söz konusu yargılamada kabul olmamakla birlikte müşteki tarafça hastaneden alınan bir darp raporu bulunmaktadır. Uygulamada herhangi bir darba maruz kalmamış ya da darp fiili vücudunu bir yere vurarak kendi kendine oluşturan kötü niyetli şahısların darp raporu aldığı maalesef ki bir gerçektir. Bazı şahıslar kişisel husumetten dolayı husumet beslediği kişiyi zarara uğratmak adına sahte ve haksız darp raporu alabilmektedirler, darp raporu almak birçok tedaviyi vs gerektirmediğinden her darp raporu alan kişi darba uğramamıştır. Bu hususa dikkat çekmek istiyoruz. Mahkemenizce de bilindiği üzere darp raporu, kesin delil niteliğinde değildir. Olayın oluşuna yahut darp fiilinin kesin olarak işlendiğine ilişkin bir husus içermemekte yalnızca darp fiiline ait olabilecek izlerin varlığı ve niteliği yer almaktadır. Dolayısıyla darp raporu ceza yargılamasında tek başına delil olarak kullanılması mümkün değildir. Zira darp fiiline ilişkin olayın kesin olarak gerçekleştiğini tek başına ispat etmek için yeterli olmayacaktır. Mahkeme olayı değerlendirirken darp raporunun yanında mağdurun olayın oluşu ile ilgili verdiği ifadelerdeki tutarlılığını varsa tanık ifadelerini yahut başka delilleri dikkate alarak hüküm tesis edecektir. Bu sebeple sadece darp raporu almak sanık aleyhine ceza verilmesi için yeterli değildir.

 Darp raporu düzenlenince geçici adli rapor adını alır. Bu geçici rapor muayeneyi yapan doktorun kasten yaralamadan oluşan izlerin tıbbi değerlendirmesini içerir. Burada sadece yaralamaya ait olduğu tahmin edilen izlerin neler olduğu belirtilir. Bu nedenle darp raporu tek başına delil olarak ceza yargılamasında kullanılamaz. Zira darp raporunda belirtilen yaraların sanık tarafından meydana getirilip getirilmediğinin kanıtlanması muayene ile mümkün değildir. Bunun için ek deliller gerekir.

 SOMUT OLAYDA MÜŞTEKİ DOSYAYA DELİL OLARAK SADECE DARP RAPORU SUNABİLMİŞTİR. SAYIN MAHKEMENİZCE DE BİLİNDİĞİ ÜZERE DARP RAPORUNUN CEZA YARGILAMASINDA TEK BAŞINA DELİL OLARAK KULLANILABİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR. ZİRA DARP FİİLİNE İLİŞKİN OLAY KESİN OLARAK İSPAT EDİLEMEMİŞTİR. KALDI Kİ MÜŞTEKİ DİĞER ŞİKAYETLERİNDEN DE VAZGEÇMİŞTİR.

 Dosya kapsamında müvekkilimizin aleyhine olan hiçbir somut delil yoktur. Müvekkilimizin yaralama eylemini gerçekleştirmediği açıktır. Ayrıca uygulamada birçok kişinin intikam hırsıyla, kinle, nefretle yalan yere darp raporu aldığı görülmektedir. Ayrıca yine birçok kişinin işlediği bir suç karşısında yargılama içerisinde haksız menfaat sağlamak amacıyla yalan yere darp raporu aldığı görülmektedir. KALDI Kİ MÜVEKKİLİN BEYANINA GÖRE, MÜŞTEKİ ZATEN GÜNLÜK HAYATINDA DA KENDİ KENDİSİNİ DARP EDEN BİRİDİR. Ayrıca zaten kendi kendisine zarar veren müştekinin de vücudunda darp izlerinin bulunması gayet normaldir. Müştekinin günlük hayatta da kendi kendisine fiziki olarak dahi zarar veren biri olduğu tanık beyanlarıyla ispat edilecektir.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2020/9738 E., 2020/12822 K. sayılı kararı;

 Sanığın aşamalarda, kiracısı olan katılanla evi boşaltma konusunda tartıştıklarına, katılana vurmadığına, polislerin ikisine de şikayetçi olup olmadıklarını sorduklarına, şikayetçi olmadıklarını söyledikleri için gittiklerini söyleyerek istikrarlı inkar içeren savunmada bulunması, katılanın polisler gelmeden önce sanığın kendisini darp ederken ...'nin sanığı tuttuğuna ilişkin beyanı üzerine dinlenen tanık ...'nin tarafların tartıştıklarına ama sanığın katılana vurduğunu görmediğine dair beyanı, 21.12.2015 tarihli saat: 12:15'te olayla ilgili tutulan ilk tutanakta, taraflarda darp cebir izinin olmadığının ve tarafların şikayetçi olmadığının tespitlenmesi, katılanın sanığın kendisini darp ettiği için çağırdığını söylediği tutanak mümzilerinin ifadelerinde özetle; katılana sorduklarında darp cebir olmadığını kendilerine söylediğine, sanığın katılana darp eylemini görmediklerine, anons üzerine hacı uğurlamasına tedbir için gittiklerine, sanığın 10 dakika sonra hacı uğurlamasına geldiğine, saat 18:00 civarında katılanın karakola şikayeti üzerine kendisine neden darp cebir var mı sorusuna yok dediğini sorduklarında onlar gittikten sonra ayağının şiştiğini söylediğine dair beyanları, katılanın soruşturmada sanığın iteklemesi üzerine yere düştüğüne, yerde yatarken kendisine tekme ile vurduğuna, elleriyle boğazına sarılarak boğazını sıktığına dair beyanları, yargılamada sanığın kendisini silkelediğine, yere düşerken sol ayağının iki parmağının kırıldığına, sıcaklığı ile farketmediğine, sanığın yerdeyken tekme ile vurduğuna, sanığın kendisini darp edince polisleri çağırdığına, polisler sorunca darp cebir izi olmadığını söylemiş ise de olayın sıcaklığı ile parmaklarının kırıldığını anlamadığına dair beyanlarına rağmen katılanın adli raporunda sol ayak 1. ve 2. parmakta fraktür bulgusu mevcut olup boğazında herhangi bir yaralanmasının bulunmayışı ve darp edildiği için polis çağıran kişinin yaralanma bulgusu henüz meydana gelmemiş olsa bile kendisine yönelik bir saldırı olup olmadığını soran polis memuruna hayatın olağan akışında bu durumu söylemesinin uygun düşeceği düşünüldüğünde katılanın kendi içinde çelişen ve diğer delillerle de desteklenmeyen beyanı ile yaralanma bulgusunun, sanık tarafından meydana getirildiğinin sübut bulmadığı düşünülmekle tebliğnamenin bozma istemli görüşüne iştirak edilmemiştir.

 4- SANIĞIN MÜŞTEKİ İLE MÜŞTEREK 2 YAŞINDA ÇOCUĞU BULUNMAKTA OLUP, VELAYET HAKKI SANIK ANNEYE AİTTİR.

Sanık, kendisini gerek maddi gerek manevi anlamda çocuğuna adamıştır. Sanığın bilahare çocuğu için ekonomik özgürlüğünün olması gerekmektedir. Ancak müşteki, müşterek çocuğu dahi düşünmeden sanık hakkında asılsız iftiralarda bulunmakta olup, sırf kişisel husumeti ve kininden ötürü sanığın bir şekilde 2 yıl üzeri ceza almasını sağlayıp meslekten atılmasını kendisine amaç ve gaye edinmiştir.

Tek başına çocuğuyla hayatta maddi ve manevi anlamda yaşam mücadelesi veren sanığın müştekinin asılsız iftiraları yüzünden ceza alması hakkaniyet ilkesi ile bağdaşmamaktadır.

 5-SANIĞIN, SABIKA KAYDI YOKTUR.

Sanığın sabıka kaydı yoktur. Sanık, karakola ya da emniyete sadece kendi müvekkilleri için ya da CMK için gitmiştir. Yıllardır küçük bir suça dahi karışmayan, karakolun ve emniyetin yolunu sadece ve sadece mesleği dolayısıyla bilen birinin iddia edilen suçları işleyebilmesi mümkün değildir.

 6-İDDİA EDİLEN OLAYIN YAŞANDIĞI TARİHTE MÜŞTEKİ 110 KG, SANIK İSE 50 KG'DIR.

 27.12.2021 tarihinde müşteki 110 kg, sanık ise 50 kg'dır. Müşteki fiziki olarak gerek erkek olması gerek o dönem kilolu olması sebebiyle fiziki olarak oldukça güçlüdür. Kişinin fiziki olarak kendisinden bu kadar fazla güçlü birini darp edebilmesi hayatın olağan akışına aykırıdır.

Müşteki istese sanığa iki eliyle değil tek eliyle dahi karşı koyabilecek yapıdayken sanığın müşteki darp edebilmesi imkansızdır.

 7-MÜŞTEKİ, HER NE KADAR ANİ GELİŞEN OLAYLAR KARŞISINDA ŞİKAYETÇİ OLMUŞSA DA ŞİKAYETİNDEN VAZGEÇMİŞTİR.

Müşteki, sanık evlilik birliğine devam etmek istemediği için şikayetçi olmuştur. Yine müştekinin şikayet tarihine dikkat edildiği zaman görülecektir ki sanık ile müştekinin boşanma sürecinde müşteki sanığı şikayet etmiştir. Müşteki, kişisel duygularını yargıya taşımıştır ve tek amacı sanıktan intikam almaktır. Müşteki, ilerleyen süreçte durumu anladığı için şikayetten vazgeçmiştir.

Şikayetten vazgeçmeden vazgeçme olmaz.

Müşteki, 20.09.2022 tarihli duruşmada şikayetten vazgeçtiği halde boşanma sürecinden sonra yaşanan olaylardan ötürü yine kişisel husumetini yargıya taşımış ve şikayetten vazgeçtiği halde asılsız ve samimiyetsiz beyanlarda bulunmuştur.

 8-BAHSE KONU OLAYDA 1 TANE BİLE GÖRGÜ TANIĞI YOKTUR.

Müştekinin tanık olan belirttiği kişilerden ********, müştekinin annesidir. Yine müştekinin tanık olarak belirttiği ********** ise müştekinin babasıdır. Yine tanık olarak bildirilen *********ş ise müştekinin annesinin hem arkadaşı hem karşı komşusudur. Tanık olarak bildirilen kişiler müştekinin yakınları olduğu için hiçbir olayı GÖRMEDİKLERİ halde müşteki lehine konuşmaları ya da konuşacak olmaları normaldir. Ayrıca tanıklar görgü tanığı değil müştekinin beyanına göre konuşan ya da konuşacak olan duyum tanığıdır.

Günlük hayatta dahi kimse kendi çocuğuna toz bile konduramazken hele ki yargı önünde tanıkların kendi çocukları lehine konuşabilmelerinden daha normal bir durum yoktur.

 11-MÜŞTEKİ VE MÜŞTEKİNİN ANNESİ, İDDİA EDİLEN OLAYIN YAŞANDIĞI TARİH OLAN 27.12.2021 TARİHİNDE SONRA EVLİLİK BİRLİĞİNE DEVAM ETMEK İSTENİLDİĞİ YÖNÜNDEKİ MESAJLARINI MÜŞTEKİYE GÖNDERMİŞLERDİR. İLGİLİ MESAJ KAYITLARI DOSYADADIR.

Müştekinin, 27.12.2021 tarihinden sonra sanığa;

02.02.2022 tarihinde ''Annen ve baban maşallah hakim gibi hükmü verdi bunlar boşandılar, EN ÇOK ÜZÜLDÜĞÜM NE BİLİYOR MUSUN, BABANLA ANNENİN BUNLAR BOŞANDILAR DİYE DEFALARCA DİLE GETİRİRKEN SENİN TEK KELİME DAHİ HAYIR DAHA BOŞANMADIK, KARARI BİZ VERECEĞİZ, BİZ KENDİ ARAMIZDA KONUŞTUK DEMEMEN''

Yine 02.02.2022 tarihinde müşteki sanığa ''İki birbirini seven insan ayrılıyor bu inadınız yüzünden. Onarma yok, çözüm önerisi yok. Ben anneme babama özür bile dilettim.''

''İkimizin de ayrıldığı günden sonra bana abuk sabuk evli misin diye tanımadığım numaralardan mesaj geliyor, ben evliyim diye yanıt vermiyorum. Ben evliliğime aramız bozuk olsa dahi hep sadık kaldım. Nasıl olsa bitecek diye namussuzluk yalancılık yapmadım''

3 Şubat 2022 tarihinde ise müşteki sanığa;

''Bu yuvanın kurtulması, umayın babasıyla ve annesiyle birlikte yaşaması için her şeyi denedim, her yolu denedim. Son olarak aile terapisti de önerdim. Bunu ikimiz de mutfaktayken kabul etmiştin ancak içeri girip annen ve baban bunlar boşandılar, bu iş olmaz diyince onların etkisinde kalarak bu teklifi değerledirmedin. Sana dün de sordum, hala kabul etmedin, babamı içeri aldım, BABAMIN YANINDA BEN ********* ÇOK SEVİYORUM'' dedim.

Ben o kadar şeye rağmen çözüm aradım ancak çözümlerim değerlendirilemedi........ Sana olan sevgime gelince SENİ HALA ÇOK SEVİYORUM. BEN SEVGİMİ NASIL GÖSTERİRİM? Yanak sıkarak, balık yaparak, mıncıklayarak, koklayarak ve sarılarak. Biraz da şakalaşarak. Ben sana bunları hep yaptım, ben bunları artık sana yapamayacağım için kahroluyorum''

İLGİLİ MESAJ KAYITLARI EKTEDİR. MÜŞTEKİNİN 0********** no'lu hattından sanığın 0********** no'lu hattına gönderilmiştir. İddia edilen hususlar gerçek olsaydı MÜŞTEKİ EVLİLİK BİRLİĞİNE DEVAM ETMEK İSTEMEZDİ.

05.02.2022 tarihinde müştekinin annesi sanığa;

''İnan hiç istemedim. Allah yüreğimi biliyor, Onur için de gelmedim ama bu karara ne diyebilirim''

''Baban çok net konuştu. Ben istemiyorum boşanmalarını dedim, en son Ali yukarı çıksın mı dedim''

 MESAJLARDAN DA ANLAŞILACAĞI ÜZERE TANIK **********, MÜŞTEKİ İLE SANIĞIN EVLİLİK BİRLİĞİNE DEVAM ETMELERİNİ İSTEMİŞTİR.

Bu denli ağır darp edildiğini iddia eden bir kişinin evlilik birliğine devam etmek istemesi yönünde sanığa mesajlar atması hayatın olağan akışına aykırıdır. İlgili mesaj kayıtları Sayın Mahkemenize ek olarak sunulacaktır. Mesajlarda müştekinin numarası da görünmektedir.

Müşteki ve müştekinin ailesi 27.12.2021 tarihinden sonra sanığa evlilik birliğini devam ettirmek istemeleri yönünde mesajlar atmışlardır. Böyle bir olay yaşanmış olsaydı ilgili mesajlar da atılmazdı.

Gönderilmiş olan mesajlardan da açıkça hem müştekinin hem müştekinin annesinin evlilik birliğinin devamını istedikleri aşikardır.

 9-MÜŞTEKİ, SANIĞA 27.12.2021 TARİHİNDEN SONRA KENDİ FOTOĞRAFLARINI GÖNDERMİŞTİR.

 Müşteki, sanığa 27.12.2021 tarihinden sonra kendisinin fotoğraflarını göndermiştir. Sayın Mahkemenizce de fotoğraflar incelendiği zaman yaraların en fazla tırnak izi bırakacak nitelikte olduğu, bıçak iziyle alakasının dahi olmadığı görülecektir. Fotoğraflar dosyadadır.

 10-EŞE KARŞI SİLAHLA BASİT YARALAMA SUÇUNUN MADDİ VE MANEVİ UNSURLARI OLUŞMAMIŞTIR.

Türk Ceza Kanunu kapsamında kasten yaralama suçunun basit hali şu şekilde tanımlanmıştır; "Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur."

Suçun maddi ve manevi unsurları oluşmamıştır. Zira bahse konu olay müştekinin iddia edildiği şekilde yaşanmamıştır. Şöyle ki;

**************************************************************

SANIK, OLAY TARİHİNDE ELİNE HİÇBİR ZAMAN BIÇAK ALMAMIŞTIR. MEŞRU MÜDAFAA KAPSAMINDA KENDİ CANINI KURTARMAYA ÇALIŞIRKEN MÜŞTEKİDE TIRNAK İZLERİ KALMIŞTIR. ÇÜNKÜ YAŞANAN ARBEDE SANIĞIN, O AN BİR KADIN CİNAYETİNE KURBAN GİTMESİ KADAR BÜYÜKTÜR.

Somut olay meşru müdafaa kapsamında değerlendirilmelidir. Sanığın her ne kadar tırnak izleri bulunsa da sanık, kendisine yapılan bir saldırı karşısında (BOĞAZI SIKILDIĞI İÇİN) ORANTILI BİR TEPKİ VEREREK müştekiyi elleriyle itmiştir. Nefesi kesilene kadar boğazı sıkılan birinin, kendisine saldıran birini elleriyle itmesinden daha normal ve doğal ne olabilir ya da hangi tepki daha orantılı olacaktır?

 11-SANIK, KENDİSİ DE AVUKATLIK MESLEĞİNİ İFA ETMEKTE OLUP, BİLAHARE BOŞANMA VE CEZA DOSYALARINA BAKMATADIR. BU DAVALARDA MAĞDUR OLAN KİŞİLERİ SAVUNMAKTA VE MESLEĞİNİ BAŞARILI BİR ŞEKİLDE İFA ETMEKTEDİR. YİNE SANIK, MESLEKİ BAŞARISINDAN ÖTÜRÜ ULUSAL KANALLARDAN TEKLİF ALMIŞTIR. KİŞİLERİN MAĞDURİYETLERİNİ KAMUOYUNA VE BASINA YANSITMIŞTIR.

Sanık, kendisini çocuğuna ve mesleğine adamıştır. Geçirmiş olduğu travmatik evlilikten dolayı ''Bana damdan düşeni getir'' misali mesleğinde bilahare kendisi gibi mağdur olan kadınlar için çaba ve azim göstermektedir. Yaşamış olduğu travmatik evlilik, sanıkta adeta bir dönüm noktası olmuştur. Bu evlilikte hem psikolojik hem fiziksel şiddete maruz kalan müşteki değil sanıktır.

 12-MÜŞTEKİNİN ALMIŞ OLDUĞU DARP RAPORUNDA ''BASİT TIBBİ MÜDAHALE İLE GİDERİLEBİLİR'' İFADESİ YER ALMAKTADIR.

Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere bıçak izi keskin ve derin olmaktadır. Uygulamada bıçak izinin olduğu vakalarda alınmış olan darp raporlarında BASİT TIBBİ MÜDAHALE İLE GİDERİLEBİLİR ibaresi yer almamaktadır. Ancak ne tesadüftür ki müştekinin almış olduğu darp raporunda basit tıbbi müdahale ile giderilebilir ibaresi yer almaktadır. Çünkü müştekide bulunan izler bıçak izi değil, tırnak izidir. Sayın Mahkemenize sunulmuş olan fotoğraflardan da müştekinin yüzüne ve boynuna bakıldığı zaman izlerin açıkça tırnak izi olduğu görülecektir.

 13-MÜŞTEKİNİN AŞIRI SURETTE ÖFKE KONTROL PROBLEMİ BULUNMAKTADIR. MÜŞTEKİ, ŞİDDETE MEYİLLİ BİR KİŞİLİK YAPISINA SAHİPTİR.

 Müşteki hiçbir anda hiçbir zamanda hiçbir yerde öfkesini kontrol edemeyen biri olduğundan sanığın hiçbir sabıka kaydı bulunmazken müştekinin evlilik birliğinden önce dahi SABIKA KAYDI bulunmaktadır.

Keza yine müşteki günlük hayatta da her gün her yerde sudan sebeplerle birileriyle tartışan ve öfkesini kontrol edemeyen biridir. Müşterek konutun bulunduğu apartmanda dahi asansör geciktiği zaman asansörü tekmelemiş ve bina sakinleriyle sebepsiz yere gürültü yaptığı ve kaosa sebep olduğu için tartışmıştır. Sayın Mahkemenizce gerekli görüldüğü takdirde olayı bizzat gören bina sakinleri tanıklık edeceklerdir.

Yine müşteki bir gün dışarıda sanık ile gezerken kilo aldığını ve kilo aldığı için vücudundan ve kendisinden nefret ettiğini beyan ederek müşterek konutun bulunduğu apartmanın giriş kapısını kırmıştır. Müşterek konutun bulunduğu apartmanın kamera kaydının celbini talep ederiz. Kapının müşteki tarafından kırıldığını gören tanıklar da bulunmaktadır.

Müşteki, araç kullanırken trafikte dahi her daim birileriyle tartışmıştır. Hatta bir gün müşteki, karşı tarafı öfkelendirdiği için darp edilmiştir. Müşteki bu olaydan sonra ifadeye gitmiştir. İlgili ifade tutanağı ektedir.

Evlilik birliği devam ederken müşteki defalarca intihara kalkışmıştır. Müştekinin cama çıkıp intihar etmeye çalıştığını gören yan bina sakinleri polisi aramış ve intihar teşebbüsü olduğunu ihbar etmişlerdir. ''*****************************'' adresi için polise yapılan intihar teşebbüsü ihbarının celbini talep ederiz.

Müşteki bir gün yine intihara kalkıştığında sanığın annesi müştekiyi camdan son anda yakalayabilmiştir. Sanığın annesi, bu olaya tanıktır. Gerekli görüldüğü takdirde Sayın Mahkemeniz huzurunda tanıklık edecektir.

Adana Demir Spor büyük bir başarı elde ettiğinde tarafların yan binasındaki insanlar akşamdan gece geç saatlere kadar arabadan müzik açıp binanın bahçesinde oynarken müşteki, sesten rahatsız olduğu için balkona çıkıp "Adam mısınız lan siz" diyerek bağırmış ve aşağıdakilere balkonda bulunan patatesleri ve soğanları atmıştır. Sanığın annesi de o esnada tarafların evindedir. Sanık, müştekiyi uyarmasına rağmen müştekiye engel olamamıştır. Bunun üzerine yan binadaki adamlar binayı basmış ve müştekiye karşı "İn lan aşağı" diyerek bağırmıştır. Bu kadar bağırmak ve insanların üzerine patates ve soğan atmak oldukça orantısız bir tepkidir.

Müşteki aslında kendi kendisini darp eden biri olmasına rağmen sanığa bu konuda da iftira atmıştır. Sanık, yalnızca kavgalarda kendini müdafaa etmek zorunda kalmıştır.

Müşteki, evliliğin ilk yılında da evde keyif çatamayıp da markete gittiği için markette her gittiğinde olay çıkarmıştır. Müşteki, markette her gittiğinde bağırıp çağırmış, markette elinde bulunan poşetleri her yere çarpmış; hem kendisini hem de sanığı toplum içerisinde rezil etmiştir. Kirada oturulan evin bulunduğu yerdeki Groseri Market kamera kayıtları celp edildiğinde durum açıkça görülecektir. Adana Sezar Hastanesine yakın olan Groseri Marketten 2019-2020 yılları arasında bulunan kamera kayıtları celb edildiğinde davalının market içerisinde bulunan tavırları görülecektir.

 14-MÜŞTEKİNİN E-NABIZ SİSTEMİNE BAKILDIĞI ZAMAN AĞIR ANTİDEPRESANLAR KULLANDIĞI VE RUH SAĞLIĞININ İYİ OLMADIĞI GÖRÜLECEKTİR.

Müşteki, ağır antidepresanlar kullanmakta olup, ruh sağlığı iyi değildir. Müştekinin kullandığı antidepresanlar; Misol, Rixper, Meresa ve Risperdaldir. Araştırılacağı zaman bu antidepresanların minör depresyonda olan kişilere değil; bipolar bozukluğu olan kişilere, majör depresyonda olan kişilere veyahut şizofreni hastalarına verildiği görülecektir. Müştekiye ait rapor ektedir. Sayın Mahkemenizce e-nabız sisteminden bakıldığı zaman da müştekinin kullanmış olduğu ilaçlar görülecektir.

 15-MÜŞTEKİ, SANIĞI 27.12.2021 TARİHİNDEN ÖNCE DE DARP ETMİŞTİR.

Müştekinin öfkelendiği zaman adeta gözü dönmektedir. Müşteki sanığı, fiili ayrılık tarihi olan 27.12.2021 tarihinden önce de defalarca darp etmiştir.

Bir gün müşteki sanığın burnunu kanatmış ve daha sonrasında yargılanacağından endişe ettiği için sanığı eve kilitlemiş ve sanığın sakinleşerek şikayetçi olmamasını sağlamıştır. Sanık, burnu kanadıktan sonra burnuna havlu ile tampon yapmıştır. Kanlı havlu fotoğrafı tarihi ile birlikte ektedir.

Evlilik birliği devam ederken müşteki, sanığı yine bir eşya gibi yere fırlatmış ve sanığın bacağı morarmıştır. Sanığın bacağının morardığına ilişkin müşterek konutta çekilen fotoğraf ektedir.

Kısaca sanığın fiziksel şiddet gördüğüne ilişkin birçok fotoğraf Sayın Mahkemenize delil olarak sunulmuştur. Sanık, evlilik birliği devam ederken müşteki tarafından bir şekilde engellenmiş ve darp raporu alamamıştır.

 16 -27.12.2021 TARİHİNDE POLİSİ ARAYAN KİŞİ SANIKTIR! ŞİDDET GÖREN KİŞİ MÜŞTEKİ OLSAYDI POLİSİ MÜŞTEKİ ARARDI ANCAK ARAMA KAYITLARINDAN DA OLAY TARİHİNDE POLİSİ ARAYAN KİŞİNİN MÜŞTEKİ DEĞİL, SANIK OLDUĞU GÖRÜLECEKTİR. SANIK, BİZZAT KENDİSİ ŞİDDET GÖRDÜĞÜ İÇİN POLİSİ ARAMAK ZORUNDA KALMIŞTIR.

Olay tarihinde polisi arayan kişi sanıktır. Sanık neden suç işleyip de polisi arasın? Çünkü şiddet gören kişi müşteki değil sanıktır. Sanık her zaman olduğu gibi kendisini savunmak zorunda kalmıştır. Somut olayda meşru müdafaa bulunmaktadır.

Asıl fiziksel şiddet gösteren kişi müşteki olduğu için haliyle de polisi arayamamıştır. Oysaki sanık hiçbir çekincesi olmadan polisi aramış ve evin adresini vermiştir.

 19-UYGULAMADA BOŞANMA AŞAMASINDA OLAN ÇİFTLERİN BİRBİRLERİ HAKKINDA ASILSIZ ŞİKAYETTE BULUNDUKLARINA SIKÇA RASTLANILMAKTADIR.

Uygulamada, boşanma aşamasında olan çiftler anlık öfke ile şiddet olmadığı halde darp raporu alarak yargıyı yanıltabilmektedir. Boşanma aşaması, çiftlerin çatıştığı, birbirinden intikam almaya çalıştığı oldukça sancılı bir süreçtir. Bu süreçte çiftler ne yaptığını tam olarak bilememekte ve kontrollerini kaybederek anlık öfke ve intikam hırsı ile asılsız şikayetlerde bulunabilmektedir. Müştekinin şikayeti de tam olarak böyledir. Asıl şiddete maruz kalan sanık, müşteki hakkında şikayetçi olmamış, çocuğumun babasıdır demiştir. Ancak müştekinin, kişisel hırsları her şeyin önüne geçmiş ve sanığın öncelikle çocuğunun annesi olduğunu unutmuştur.

Eşler bazen fiziki müdahalelere ulaşmayan sözlü tartışma içerisine girmekte ve yaşadıkları üzüntü ve öfke ile karakollara veya savcılıklara giderek yaralandıklarından bahisle şikayetçi olmaktadırlar. Şikayetler resmi kayıtlara geçtikten sonra yukarıda da değinildiği üzere şikayetten vazgeçmenin bir anlamı kalmamaktadır.

Müştekinin içini intikam hırsı kaplamıştır. Müşteki evlenmek kadar boşanmanın da doğal olduğu bilincinde değildir. Attığı iftiradan ötürü annesinin psikolojisi etkilendiği zaman çocuğunun da bundan zarar göreceğini dahi öngörememektedir.

Zaten boşanma dolayısıyla şehir değiştirmek zorunda kalan sanık, avukatlık mesleğinin ilk yıllarındayken ve 2 yaşında bir çocuğu tek başına büyütmeye çalışırken bir de bunların üzerine eski eşinin iftiraları ile uğraşmaktadır.

20-YARALAMA EYLEMİNDEN CEZA VERİLEBİLMESİ İÇİN EYLEMİN ŞÜPHEYE YER BIRAKMAYACAK ŞEKİLDE İSPATLANMASI GEREKİR.

Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2021/455 sayılı kararına göre, sanığın savunmalarında mağdura yönelik üzerine atılı suçlamayı kabul etmemesi ve mağdur beyanının adli muayene raporu ile desteklenmemesi karşısında, sanığın yaralama suçunu işlediğine dair şüpheden uzak, kesin ve somut delil bulunmadığının anlaşılması nedeniyle beraati yerine, yetersiz gerekçeyle mahkumiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.

Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2014/8876sayılı kararına göre, olay tarihinde sanığın aile içi geçimsizlik nedeniyle babasının evine giden eşi ile kızı olan üç yaşındaki mağduru eve götürmek için gittiği, eşinin evine dönmek istememesi üzerine sanığın kızını kucağına aldığı anlaşılmaktadır. Sanığın eşi çocuğu yeniden sanıktan almak istediği sırada çıkan kargaşada mağdur olan çocuğun üst dudağında 0.5 cmlik kesi oluşacak şekilde yaralanmış ancak mağdurdaki yaralanmanın hangisinin eylemi ile gerçekleştiği anlaşılamamıştır. Bu durum karşısında, sanığın atılı suçtan beraati yerine, dosya içeriği ile bağdaşmayan gerekçe ile yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.

Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 2016/17799 sayılı kararına göre, suça sürüklenen çocuğun savunmalarında üzerine atılı suçlamayı kabul etmediği, mağdurun da yargılama sırasında alınan beyanında olay günü suça sürüklenen çocuğun da kalabalık arasında bulunduğunu ancak kendisine vurmadığını, kendisine yaşı büyük olan sanıkların vurduğunu beyan etiği görülmüştür. Bu durum karşısında, suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı suçun sübut bulmadığı gözetilmeden beraati yerine, isabetsiz gerekçelerle yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin dediği gibi ‘Hâkim, insana, tabiata, gerçeğe, olağana sırt çevirmeden ve katı kalıplar içerisine sıkışıp kalmadan uyuşmazlığa insan kokusu taşıyan bir çözüm getirmek zorunluluğundadır‘ (Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 31.12.1976 tarihli ve 9370-13138 sayılı ilamı.)

 21-CEZA VERİLEBİLMESİ İÇİN SUÇUN ŞÜPHEYE YER BIRAKMAYACAK ŞEKİLDE İŞLENMİŞ OLMASI GEREKMEKTEDİR.

Somut olayda alınmış bir darp raporu vardır ancak alınmış olan darp raporundaki basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikteki eylemin kim tarafından yapıldığı asla ve kata tespit edilememiştir. Sözde şiddet gören müşteki ne tesadüftür ki iddia edilen olayın yaşandığı tarihten sonra bile evlilik birliğine devam etmek istediği yönündeki mesajlarını sanığa göndermiştir. Keza müştekinin annesi de benzer nitelikle mesajlar göndermiştir.

Somut olayda bir tane bile görgü tanığı bulunmamaktadır. Sanığa ufak bir kusur bile izafe edilemeyecekken sanığa ceza verilmesi hakkaniyet ilkesi ile bağdaşmayacaktır. Dosyada bulunan soyut beyanlara itibar edilmemesi gerekmektedir.

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda ve yerel mahkeme dosyasında arz ve izah ettiğimiz ve re’sen dikkate alınacak gerekçelerle; Adana 28.Asliye Ceza Mahkemesinin 2022/*** E, 2023/*** K, 19/12/2023 tarihli kararının itiraz incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve müvekkilimin BERAATİNE karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.02/01/2024

                                                                                                   SANIK MÜDAFİİ

                                                                                               AV.GİZEM GÜL UZUN