Boşanma Davası Dava Dilekçesi Örneği

                                  KAYSERİ AİLE MAHKEMESİNE

DAVACI : 

VEKİLİ : Av. Gizem Gül Uzun

DAVALI : 

KONU : 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166. Maddesi uyarınca tarafların "Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması" nedeniyle çekişmeli boşanmalarına, velayet, nafaka, tazminat ve ziynet eşyaları yönünden taleplerimizi bildirir dilekçemizdir.

AÇIKLAMALAR :

Taraflar 08/08/2013 tarihinde tanışmışlardır. Taraflar, 2 yıl sözlülük ve nişanlılık döneminin ardından 08/08/2015 tarihinde evlenmişlerdir. Tarafların 25/06/2018 doğumlu ******* isimli müşterek çocukları bulunmaktadır. Tarafların düğün ve nikah törenleri aynı gün içinde gerçekleşmiştir. Ancak davalının eylemleri yüzünden bu evlilik çekilmez hale gelmiş ve tarafımızca boşanma davası açma zorunluluğu doğmuştur.

DAVALI, NİŞANLILIK DÖNEMİNDE VERDİĞİ HİÇBİR SÖZÜ YERİNE GETİRMEMİŞ VE MÜVEKKİLİMİZİ KENDİSİYLE İLGİLİ ESAS ARZ EDEN ÖNEMLİ HUSUSLARDA YANILTMIŞTIR.

Taraflar nişanlı iken davalı, işten ayrılmış bulunduğundan müvekkile;

"İşe gireceğim, ev alacağım, sana iş yeri açacağım." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Nişanlılık döneminde davalı, müvekkile iş yeri açacağını ve ev alacağını beyan etmiştir. Ancak davalı verdiği vaatleri yerine getirmek şöyle dursun evlilik birliği boyunca müvekkil sayesinde evin geçimini sağlamıştır. Davalının maddi olarak vaat ettiklerini yerine getirme imkanı varken müvekkile karşı her daim cimri ve pinti tutum sergilemiştir. Nişanlılık döneminde kendisini bonkör biri gibi gösteren davalı, evlilik birliği içerisinde pinti kişilik yapısına sahip bireye dönüşmüştür.

Müvekkil, evlendikten sonra davalının askerlik yapmadığını öğrenmiştir. Müvekkilimiz evlendikten sonra davalının kalp rahatsızlığından ötürü askerlik yapamadığını üzülerek öğrenmiştir. Davalı, kendisiyle ilgili önemli bir hastalığı müvekkilden gizlemiştir. Sayın Mahkemenizce bilindiği üzere Yargıtaya göre de kişinin kendisiyle ilgili esas arz eden önemli bir hususta karşı tarafı yanıltması kusur kabul edilmektedir. Yine yargıtaya göre evlenmeden önce kişilerin evleneceği kişiyi önemli hastalıklar konusunda bilgilendirmesi gerekirken davalı, müvekkilden önemli hastalığını gizlemiştir. Davalının bu eylemi boşanma davalarında ağır kusur kabul edilmektedir.

DAVALI, EVLİLİK BİRLİĞİNDEN DOĞAN SORUMLULUKLARI YERİNE GETİRMEMİŞTİR. AYRICA DAVALI, MÜVEKKİLİMİZE EKONOMİK ŞİDDET UYGULAMIŞTIR.

Davalı, evliliğin ilk üç yılında gayet de keyfi olarak işsiz kalmıştır. Nasıl olsa sorumluluk alan bir kişi olduğunu görmüş ve evin erkeği olmasına rağmen sırtını yaslamış ve yükü müvekkilimizin üzerine yüklemiştir. Davalı, klasik Türk toplum yapısına aykırı şekilde evin geçimini kadına yükleyen biri olmuştur. Sonrasında davalı, müvekkilin ısrarıyla iş bulmuştur. İş bulduktan sonra maddi imkanları oldukça iyi olduğu halde davalı, evin giderlerine ortak olmamıştır. Kendi parasını kazanan davalı, müvekkilin ek kartından harcamalar yapmaya devam etmiştir.

Davalı, bununla da kalmamış ve müvekkilin kendi kazandığı parasının hesabını müvekkile sorarak müvekkile ekonomik şiddetin ta kendisini göstermiştir.

Davalı, müvekkile sık sık; "Çanta alma, ayakkabı alma, kafelere gitme, para harcama." şeklinde bunaltıcı ve yersiz söylemlerde bulunmuştur. Müvekkilin giydiği kıyafetlere, yaptığı harcamalara karışmıştır. Davalının bu baskıları yalnızca müvekkilin yaptığı harcamalarla sınırlı kalmamış olup; müvekkilin yaşantısı ve giyim tarzına kadar uzanmıştır. Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere yerleşik Yargıtay içtihatları gereği eşe ekonomik şiddet uygulamak bir boşanma sebebidir.

Üstelik müvekkile müdahalelerde bulunan sadece davalı olmamıştır. Davalının ailesi de müvekkile sürekli surette müdahalede bulunmuştur. Davalının ailesi, müvekkilimize kapanması konusunda baskı yapmışlardır.

Müvekkil açık giyinmediği halde davalı sık olarak müvekkile;

"Açık giyiniyorsun, spor yaparken neden tayt giyiyorsun? Kapan. Baş örtüsü tak, makyaj yapma, sadece uzun kaban giy." şeklinde bunaltıcı söylemlerde bulunmuştur. Davalının annesi de aynı yönde müvekkilime baskı yapmış ve;

"Çok açık giyiniyorsun." demiştir. Keza davalının Hande isimli kız kardeşi de müvekkilime;

"Açık giyiniyorsun, yemek yapamıyorsun, çocuğuna bakamıyorsun." demiştir.

Davalı ve ailesi, müvekkilime yaşam tarzı ve giyimi konusunda ciddi baskılarda bulunmuş; bu durum ise müvekkilim açısından artık çekilmez hale gelmiştir. Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere, Yargıtay kararları gereği eşin giyim ve yaşam tarzına müdahalede bulunmak bir boşanma sebebidir.

Ayrıca davalı, evlilik birliği devam ederken ev taşınma sürecinde dahi hiçbir şeye elini sürmemiştir. İlk ev taşınma olayınca müvekkilimiz hamile olduğu halde davalı, yine hiç yardım etmemiştir. Ayrıca taraflar 7 yıl boyunca kirada oturmuşlardır, davalının maddi imkanı olduğu halde ve parası olduğu halde evin kirasını müvekkilime ödettirmiştir.

DAVALI AŞIRI KISKANÇ BİR KİŞİLİK YAPISINA SAHİPTİR. DAVALININ, MÜVEKKİLİN KENDİSİNİ ALDATTIĞI KONUSUNDA PARANOİD DÜŞÜNCELERİ MEVCUTTUR.

Davalı, patolojik anlamda kıskanç bir kişilik yapısına sahiptir. Şöyle ki;

Davalı, Yılmaz ve Sıla isimli kişileri arayarak müvekkile, başka erkeklerle görüştüğü yönünde iftira atmıştır. Davalı, Yılmaz isimli şahsa, müvekkilimi takip etmesi, nerelerde bulunduğu ve kimlerle görüştüğü konusunda muhbirlik teklif etmiştir. Davalı, bu şahısların davalının bu talebinin sebebini sormaları üzerine ise davalı, müvekkilim hakkında;

"Tayt giyiyor, açık giyiyor." demiştir.

Müvekkil, bir gün sosyete pazarına alışveriş yapmaya gitmiştir. Ancak üstün körü raflara bakan müvekkil, alacak fazla bir şey göremeyince elinde tek bir poşetle 15 dakikada eve geri dönmüştür. Müvekkilin bu kadar kısa bir sürede eve geri dönmesinden şüphelenen davalı, müvekkilin saçını koklamış; müvekkilin bir erkekle sarmaş dolaş olup olmadığını kontrol etmiştir. Bu duruma müvekkilin Mert isimli tanıdığı da tanık olmuştur.

Müvekkilin, davalıya;

"Kıllarını makineyle al." demesi üzerine davalı, müvekkilin beklemediği bir tepki vermiş ve

"Sen bunu hangi erkekten öğrendin?" demiştir. Sayın Mahkemenizce görüldüğü üzere davalı, patolojik anlamda kıskanç bir kişilik yapısına sahiptir. Davalının bu kıskanç tavırları artık müvekkil için işbu evliliğin devamını çekilmez hale getirmiştir. Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere Yargıtayın yerleşik içtihatlarına göre aşırı kıskançlık bir boşanma sebebidir.

DAVALI, MÜŞTEREK ÇOCUKLA DA İLGİLENMEMİŞ; MÜŞTEREK ÇOCUĞA BİR BABA OLARAK SEVGİSİNİ GÖSTERMEMİŞTİR. MÜŞTEREK ÇOCUĞUN ÖZEL OKUL GİBİ TÜM GİDERLERİ YALNIZCA MÜVEKKİLİM TARAFINDAN KARŞILANMIŞTIR. ÖYLE Kİ DOĞUM MASRAFLARI DAHİ MÜVEKKİLİM TARAFINDAN KARŞILANMIŞTIR.

Davalı, ekonomik şiddetini yalnızca müvekkile değil; kendi kız çocuğuna da uygulamıştır. Müşterek çocuğun gittiği özel okulun taksitleri ve okul ihtiyaçları müvekkil tarafından karşılanmış olup; davalının, çocuğun eğitimi ve ihtiyaçları konusunda herhangi bir maddi desteği söz konusu olmamıştır. Davalı, müşterek çocuğa ait gider ve masraflara katılmak şöyle dursun; müvekkilin, müşterek çocuğa yaptığı harcamalara da karışmış;

"Çok pahalı bir okul." diyerek müvekkilin müşterek çocuğa aldırmış olduğu eğitimi baltalamaya çalışmıştır.

Müşterek çocuk, tarafların ilk ve tek çocuğudur. Bu sebeple müvekkil, müşterek çocuğun en iyi eğitimi almasını heves ve heyecanla istemiştir. Ancak ne yazık ki aynı heves ve heyecan dolu duyguları davalıdan görememiştir. Öyle ki davalı, bırakınız müşterek çocuğun eğitim masraflarına katılmayı; çocuğun doğum masraflarına dahi katılmamıştır. Müşterek çocuğun doğduğu tarih olan 25/06/2018'deki hastane masraflarına, giyim ihtiyaçlarına dahi müvekkilimiz tek başına katılmış olup; ilk kez babalığı tadan davalı ise elini cebine atmamıştır.

Ancak evliliklerinin ilk yıllarında taraflar onca ekonomik zorluk yaşamalarına rağmen davalı, kardeşine İstanbul'da ev tutmuştur. Ancak taraflar, davalının kardeşini ziyarete gittiklerinde ise kardeşi şehir dışında olmasına rağmen İstanbul'daki evinin anahtarını birkaç günlüğüne konaklamaları için taraflara vermeyi çok görmüştür.

Sayın Mahkemenizce de görüldüğü üzere davalı, müvekkile ve müşterek çocuğa karşı ilgisizdir. Davalı, aile birliğinin vermiş olduğu sıcak ve samimi duygulara sahip olmadığından ötürü müvekkili ve çocuğunu hem ekonomik anlamda hem de sevgi ve ilgi anlamında her türlü destekten ve duygudan mahrum bırakmıştır. Şöyle ki;

Davalı, evliliğin ilk üç yılından sonra çalışma hayatına adım atması ile birlikte sık sık işten eve geç gelmiş; ne müvekkille ne de müşterek çocukla ilgilenmemiş, herhangi bir duygusal paylaşımı olmamıştır. Öyle ki davalı, küçük yaşlarda bulunan kız çocuğuyla bir kez olsun oyun dahi oynamamış; kreşte ne yaptığı sorusunu sorarak dahi onunla sohbet etmemiştir. Müşterek çocuğun kreş ve okul ödevleri ile çalışmasına ve eczanesinin gece saatlerinde nöbetçi olmasına rağmen ertesi gün uykusuz şekilde müvekkilim ilgilenmiştir.

Davalı, her daim eve geç gelmiş olup, geldikten sonra ise çocuğuyla ilgilenmek yerine kulağına kulaklık takmış ve dizi, film izlemiştir. Davalı kendi keyfini çocuğundan ön planda tutmuştur.

Davalı, müşterek çocuğun uyku saatleri ile dahi ilgilenmemiştir. Çocuğun beslenmesi, ev ödevleri, gider ve masrafları, uyuması, okula hazırlanması gibi tüm ihtiyaç ve süreçleri bizzat müvekkilim tarafından sağlanmıştır. Oyun çağında bulunan müşterek çocuğun oyuncak ihtiyaçları dahi müvekkil ve davalının hapiste olan babasının gönderdiği oyuncaklar ile karşılanmıştır. Davalı bu durumu;

"Deden gönderdi sana bu oyuncakları." diyerek ikrar etmiş; ancak kendisi bir baba olarak çocuğuna oyuncak almamıştır.

Davalı, evlilikte bir eş olarak müvekkilime karşı da son derece ilgisiz ve sevgisiz davranışlar sergilemiştir. Kendine ait "**** Optik" isimli bir dükkanı olmasına rağmen yani bağımlı çalışan bir kimse olmamasına rağmen davalı, eve sık sık geç gelmiş; kendisi gibi çalışan bir kimse olan müvekkile ev işlerinde ve yemeğin hazırlanmasında hiçbir surette yardımcı olmamıştır. Yemeğin hazırlanması, sofranın kurulması, kaldırılması, bulaşıkların halledilmesi, çayın hazırlanması ve servis edilmesi gibi tüm sorumluluk tüm yorgunluğuna rağmen yalnızca müvekkile ait olmuştur. Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere Yargıtay kararları gereği ev işlerine yardım etmemek ve eşe ve çocuğa ilgisiz davranmak bir boşanma sebebidir.

Tarafların 25/06/2018 doğumlu **** isimli şu anda 5,5 yaşında olan müşterek bir kız çocukları bulunmaktadır. Müvekkil, bir anne olarak çocuğunun eğitimine azami derecede önem göstermiş; çocuğunun küçük yaştan itibaren hem sosyal gelişimi, hem motor becerileri kazanması hem de ilkokulda zorluk yaşamaması adına çocuğunu henüz 2,5 yaşındayken kreşe yazdırmış; 4 yaşından beri ise çocuğunu Bil Fen isimli özel bir okula yazdırmıştır.

DAVALI, ORTAK YAŞAM İÇERİSİNDE TEMİZLİK VE HİJYENE DİKKAT ETMEYEN BİRİSİDİR. DAVALI, MÜVEKKİLE EV İŞLERİNDE HİÇBİR SURETTE YARDIMCI OLMAMIŞ; YALNIZCA KENDİ AKRABALARI GELECEĞİ ZAMAN MÜVEKKİLİN EVİ İYİ TEMİZLEMESİNİ SÖYLEMİŞTİR. DAVALI, MÜVEKKİLİ GECE GEÇ SAATLERDE YALNIZ BIRAKMIŞTIR.

Davalı, müvekkile ev işlerinde yardım etmediği gibi evi dağıtmış; öyle ki soyduğu elma kabuklarını dahi kaloriferin üzerinde bırakmıştır. Davalı, kirli çoraplarını çamaşır sepetine atmak yerine çıkarıp ortalık yere atmıştır. Davalının çıkararak attığı kirli kıyafetler ve ortalıkta bıraktığı çöpler müvekkilim tarafından toplanmıştır. Yaşanan tüm bu süreç yüzünden müvekkil, kendisini bir evin hanımı gibi değil de; ev hizmetlisi gibi hisseder hale gelmiştir. Davalı, eve misafir geleceği zaman da müvekkile hazırlık konusunda hiçbir şekilde yardım etmemiş; sadece kendi akrabaları misafirliğe geleceği zaman, müvekkile;

"Evi iyi temizle." demiştir.

 Müvekkilin bir çocuğu ve iyi günde, kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta diyerek sonsuza kadar söz verdiği bir eşi olmasına rağmen müvekkil, davalıya da küçük bir çocuğun yaramazlığına katlanır gibi katlanmış; müvekkil adeta kendi çocuğuyla birlikte davalıya da annelik etmiştir. Davalı, evlenmeden önce sigara kullanmaktadır. Taraflar evlenirken davalı, müvekkile sigarayı bırakacağını söylemiş; ancak sigarayı bırakmak şöyle dursun; müşterek çocuğun yanından ayrılmaya dahi lüzum görmeden davalı, çocuğun yanında sigara içmiştir. Bu sebeple müşterek çocuk sık sık öksürük ve nefes darlığı şikayetleri yaşamış ve tedavi görmüştür.

Müşterek çocuğun hastalandığı ve ilaç kullanması gerektiği zamanlarda davalı, gecenin geç saatlerinde müvekkilime;

"Evden çık, çocuğa ilaç getir." demiştir. Bir erkek olarak gece on iki, bir gibi saatlerde kendisi çıkarak eczaneden ilaç almak yerine, bir kadın olarak müvekkilimi ilaç almaya göndermiştir. Müvekkilim gece geç saatlerde korka korka çocuğuna ilaç getirmeye gitmiştir.

Davalı, müvekkilin nöbetçi olduğu günlerde müvekkilimi eczaneden alarak beraber eve gitmek yerine kendi işi bitince tek başına eve gitmiş; müvekkilimin nöbeti bitince sabaha doğru tek başına evine ulaşmıştır. Müvekkilimin beraber gidelim tekliflerine ise davalı;

"Ben gelemem, para vereyim, eleman tut." şeklinde pişkin bir cevap vermiştir. Davalının, müvekkili hiç düşünmemesi ve gece geç saatlerde yalnız bırakması müvekkilimi son derece incitmiştir.

DAVALI, MÜVEKKİL VE ÇOCUĞUYLA İLGİLENMEK YERİNE SIK SIK "ÇALIŞIYORUM." DİYEREK KENDİ AİLESİNİN EVİNE GİTMİŞTİR.

Davalının, müvekkile olan ilgisizliği aynı yatağı paylaşmaması konusunda da kendini göstermiştir. Zira davalı sık sık müşterek çocuk *******'ın yatağında uyumuştur. Davalının aynı zamanda "Çalışıyorum." diyerek işten çıkıp annesine gittiği, bu sebeple çalıştığını söyleyerek yalan söylediği olmuştur. Davalı, defalarca eve geldiğinde bile ailesiyle vakit geçirmek yerine annesinin evine gitmeyi tercih etmiştir. Davalı, annesine bağlı değil bağımlı bir erkektir. Davalı, evli bir birey olduğunun bilincine varamamıştır.

Müvekkil eczacıdır. Eczacı olması sebebiyle müvekkilin gece nöbetleri olmaktadır. Böyle zamanlarda davalı, müvekkilin tüm taleplerine rağmen eczaneye gelerek müvekkile yardım etmeyi ve çıkış saatlerinde güvenli bir şekilde müvekkili alarak eve birlikte gitmeyi reddetmiştir.

DAVALI, MÜVEKKİLE, "SALAK, GERİZEKALI, KÖYLÜ" GİBİ YAKIŞTIRMALARLA HAKARET ETMİŞTİR. DAVALI, MÜVEKKİLİ VE AİLESİNİ AŞAĞILAMIŞTIR. KEZA DAVALININ AİLESİ DE MÜVEKKİLİ VE AİLESİNİ AŞAĞILAMIŞLARDIR. DAVALI, İKİ KERE MÜVEKKİLİ ARABADAN ZORLA İNDİRMİŞTİR.

Müvekkil, işbu evlilikte gerek maddi gerekse de manevi anlamda tüm sorumluluğu karşılık beklemeden yüklenmesine rağmen davalı, müvekkile bir teşekkürü çok gördüğü gibi; müvekkilin eş, anne, kadın gibi birçok vasfını eleştirmiş; müvekkili beğenmemiştir. Bu sebeple davalının müvekkile;

"Seninle evlendiğim güne lanet olsun, nereden buldum sizin gibi aileyi. Köylü biri ile evleneceğime Kayserinin yerlisiyle evlenseydim daha iyiydi." demiştir. Sayın Mahkemenizce görüldüğü üzere davalı, müvekkilin ailesini "köylü" diyerek aşağılamıştır. Davalının bu ifadelerinden de sarih olarak görüleceği üzere müvekkilin ailesine de saygısız tavır ve davranışları olmuştur. Davalı, müvekkilin ailesine karşı da son derece soğuk ve mesafeli yaklaşmıştır. Şöyle ki;

Evliliğim onuncu gününde taraflar, müvekkilin ailesinin bulunduğu Nevşehir İlinin Kozaklı İlçesine el öpmeye gidecekken davalı müvekkilin ailesine gitmeyi istemeyerek müvekkile bağırmıştır. Öyle ki davalı, yolculuk sırasında müvekkilin ailesine gidileceği için daha da öfkelenmiş ve yolun ortasında müvekkile;

"İn arabadan." diyerek müvekkili arabadan indirmiştir. Evliliğin birinci yılı yine davalı türlü öfke nöbetleri ile müvekkili yine arabadan zorla indirmiştir. Sayın Mahkemenizce de görüleceği üzere davalı, manevi ve fiziksel birçok anlamda müvekkili yarı yolda bırakmıştır.

Davalının ailesi de müvekkilin ailesine karşı son derece saygısız ve soğuk davranışlarda bulunmuştur. Şöyle ki;

Davalının Hande isimli kız kardeşi, müvekkilimin annesi ve babasına karşı bağırarak, azarlayarak ve saygısızca konuşmuştur. Müvekkilim bu durumdan rahatsızlığını davalıya bildirse de davalı sessiz kalmış; duruma tepki göstermemiştir. Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere, ailenin evlilik birliğine müdahalesine eşin sessiz kalması bir boşanma sebebidir.

Keza davalının kız kardeşi, müvekkilim hakkında da ileri geri konuşmuştur. Davalının kız kardeşi, tarafların ortak çevresine müvekkilimden için;

"Onların evini Nur yönetiyor." demiş; müvekkilimin aile içinde baskın ve otoriter bir kişiliğe sahip olduğunu, davalı ile kendi aralarına girdiğini ima etmiştir.

TARAFLARIN NİŞANLILIK DÖNEMİNDE DAVALI VE AİLESİ, MÜVEKKİLİ, DAVALININ AİLESİNİN BAĞ EVLERİNDE YAŞAMAYA ZORLAMIŞLARDIR.

Davalı, müvekkilin ailesine son derece soğuk ve mesafeli olmasına karşın kendi ailesine karşı son derece sıcak ve sevecendir. Öyle ki davalı, müvekkilin de kendi ailesine aynı tavırlarla yaklaşması konusunda baskıda bulunmuştur. Müvekkil, davalının ailesine karşı saygıda kusur etmese de davalı bununla yetinmemiş; müvekkili, davalının ailesinin bulunduğu bağ evinde yaşamaya zorlamıştır. Davalının babası dahi tarafların nişanlılık döneminde müvekkilime;

"Bağa yazın göçeceksin değil mi?" diyerek davalının nezaketsiz tavrına katılmıştır. Müvekkil, eczacıdır ve çalıştığı yerleşik bir eczacı dükkanı vardır. Ancak bu durum ne davalı tarafından ne de davalının ailesi tarafından hiçe sayılmıştır. Müvekkil, bu sebeple çok sıradan olan iş yerine yakın ve kendilerine ait bir evde yaşama fikrini davalıya ve ailesine kabul ettirebilmek için tabiri caizse kırk takla atmıştır. Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere, eşi ailesiyle birlikte yaşamaya zorlamak Yargıtay kararları gereğince bir boşanma sebebidir.

Bundan başka olarak müvekkilin yazın ailece tatile gidelim teklifleri davalı tarafından reddedilmiştir. Davalı, yazları ailesinin yanında bağ evinde geçirmeyi istemiş; bu sebeple de tartışma çıkarmıştır. Bağ evinden farklı bir yerde baş başa tatil yapmak isteyen müvekkil ise bu tatillerin harcamalarını kendi cebinden karşılamak durumunda kalmıştır.

Evlilik süreci boyunca yalnızca davalının değil; davalının ailesinin de müvekkile ve müşterek çocuğa yönelik birçok olumsuz davranışı bulunmuştur. Şöyle ki;

DAVALININ BABASI, MÜVEKKİLİMİN TUTMUŞ OLDUĞU GÜNLÜĞÜ GİZLİCE OKUMUŞ, BU DURUMU DA MÜVEKKİLİN BABASINA İTİRAF EDEREK İKRAR ETMİŞTİR.

Müvekkilin düzenli olarak tuttuğu bir günlüğü bulunmaktadır. Müvekkilin günlüğü çalışmış olduğu eczanesinde bulunmaktadır. Müvekkil, doğum yapınca böylesine önemli bir olayı günlüğüne kaydetmek istemiştir. Ancak doğum yaptığı ve tedavi sürecinde bulunduğu için o gün eczaneye uğrayamaması sebebiyle günlüğünün davalı tarafından kendisine getirilmesi için ricacı olmuştur. Sonrasında davalı, günlüğü eczaneden almış; ancak daha sonra kendi iş yerine geçmesi sebebiyle günlüğü iş yerinde unutmuştur.

Davalının babası da davalının iş yerinde bulunduğu sırada gizlice ve izin almaksızın müvekkilin günlüğünü okumuştur. Söz konusu günlüğün içerisinde davalı ve ailesi için kötü hiçbir şey yazmamasına rağmen; günlüğün içinde yer alan cümleler davalının ailesi tarafından kötü niyetli şekilde çarptırılarak tartışmalara konu haline getirilmiştir. Davalının babasının müvekkilin günlüğünü izinsiz şekilde okuması hususu tanık beyanlarıyla ispat edilecektir.

DAVALININ AİLESİ, TARAFLARIN DÜĞÜN, NİŞAN GİBİ TÖRENLERİNE, MÜVEKKİLİN GİYECEĞİ GELİNLİĞE DAHİ KARIŞMIŞTIR. MÜVEKKİL, DAVALININ AİLESİNİN ZORUYLA TARZI VE BEĞENİSİ OLMAYAN EV EŞYALARINI SATIN ALMAK ZORUNDA KALMIŞTIR. DAVALININ BABASI, MÜVEKKİLİN ECZANESİNDEN YÜKLÜ MİKTARDA MAL ALMIŞ ANCAK PARASINI ÖDEMEMİŞ; ECZANEDEKİ ELEMANLARI AZARLAMIŞ VE ECZANENİN PATRONU GİBİ DAVRANMIŞTIR.

Davalının babası, nişanlılık dönemlerinde tarafların ev eşyası dizme süreçlerine müdahil olarak zorla müvekkile sevmediği renk ve tarzlarda eşya aldırmıştır. Tarafların düğün ve nişan törenleri ile ilgili her hususa davalının ailesi karışmış olup; müvekkilin giymek istediği gelinliğe dahi laf etmişlerdir.

Taraflar evlendikten sonra davalının babası sık sık müvekkilin eczanesine gelerek müvekkilden yüklü miktarlarda mal almış; ancak parasını ödememiştir. Yine davalının babası, müvekkilin eczanesine gelerek müvekkilin yerine oturup; çalıştırmış olduğu elemanlara emir ve direktifler vermiş; elemanlarını azarlamıştır. Davalının babasının bu tavırları yalnızca müvekkili değil; müvekkilin elemanlarını dahi rahatsız eder boyuta ulaşmıştır.

Davalının babası, müvekkili o eczanenin işletmecisi olarak değil de sanki bir çalışanı gibi gösteren tavır ve davranışlara sahip olmuştur. Davalının babası adeta müvekkilin eczanesinin sahibiymiş gibi davranmış; ve bunu da kasıtlı olarak müvekkile ve elemanlarına hissettirmiştir.

Davalının ailesinin evlilik birliğine müdahalesi o denli boyutlara ulaşmıştır ki; tarafların ikamet ettikleri konutun anahtarlarından kendilerine de yaptırarak evlilik birliğinin manevi bağımsızlığını tamamen ihlal etmişlerdir.

Davalının annesi ve kız kardeşi de tarafların evlilik birliğine birçok anlamda müdahalede bulunmuşlardır. Davalı, evlilikte alınacak kararları müvekkile sormak yerine annesi ve kız kardeşine sormayı tercih etmiştir.

DAVALININ AİLESİNİN, EVLİLİK BİRLİĞİNE MÜDAHALESİ KARŞISINDA DAVALI SESSİZ KALMIŞTIR. DAVALININ AİLESİ, MÜŞTEREK ÇOCUKLA DA HİÇBİR ŞEKİLDE İLGİLENMEMİŞ OLUP; ÇOCUĞA MÜVEKKİL VE ANNESİ BAKMIŞLARDIR. DAVALININ ANNESİ, MÜŞTEREK ÇOCUĞU, KENDİ GÖĞÜSLERİYLE OYNATARAK CİNSEL ANLAMDA TACİZ ETMİŞTİR.

Davalının kız kardeşi de müvekkile;

"Açık giyiniyorsun, yemek yapamıyorsun, çocuğa bakamıyorsun." diyerek müvekkile karışmış; davalı ise kök ailesinin bu söylemlerinin etkisinde kalarak müvekkile baskı yapmıştır.

Ancak müşterek çocuğun velayetinden kaynaklanan tüm sorumluluk müvekkil ve ailesi tarafından sağlanmış olup; davalı ve ailesinin bu konuda herhangi bir yardımı olmamıştır. Şöyle ki;

Müşterek çocuk okuldan çıktığında müvekkilin annesi tarafından okuldan alınmıştır. Müvekkilin annesinin müsait olmadığı zamanlarda ise müvekkil, müşterek çocuğu okuldan alarak eczanesine götürmüştür. Ne davalı ne de ailesi bir kere olsun müşterek çocuğu okuldan alarak müvekkile destek olmamıştır. Taraflar davalının ailesi ile aynı şehirde olmalarına rağmen davalının annesi bir kere olsun müşterek çocuğu bir babaanne olarak evine götürmemiş; torunuyla ilgilenmemmiştir. Ancak davalının ailesi gezmeye düşkündür. Davalının annesi ve kız kardeşi torunları ve yeğenleri ile ilgilenmek yerine alışveriş yapmak ve gezmek için dışarıya gitmeyi tercih etmişlerdir. Davalının ailesi müşterek çocuğu yalnızca tarafların aile büyüklerini görmek için yaptıkları ziyaretlerde torunlarıyla karşılaşmışlardır. Müşterek çocuk kreşe gidene kadar müvekkilimin annesi çocukla ilgilenmiştir.

Sayın Mahkemenizin dikkatini çekmek istediğimiz en önemli husus ise; davalının annesinin müşterek çocuğa ilginç tavırları olmuştur. Şöyle ki;

Taraflarca davalının ailesine yapılan ziyaretlerde müvekkilim ve davalı fark etmiştir ki, davalının annesi, müşterek çocuk Deniz ******'ı kendi göğüsleriyle oynatmıştır. Müvekkilin durumu fark etmesi ve davalıya bildirmesi üzerine davalı da annesine tepki göstererek kızmıştır. Sayın Mahkemenizce de görüleceği üzere müşterek çocuğun geçici ve kalıcı, her türdeki velayetinin davalıya bırakılması durumunda çocuğun çok daha iyi şekilde yetişeceği aşikardır.

DAVALI, TUTARSIZ DAVRANIŞLARA SAHİPTİR VE AİLESİNİN DOLDURUŞLARIYLA HAREKET ETMİŞTİR. DAVALININ AİLESİ, MÜVEKKİLE KARŞI HAKARETLERDE BULUNMUŞTUR. DAVALI, TARTIŞMA SONRASI KENDİNİ HİSSETMEDİĞİNİ BELİRTEREK MÜVEKKİLE VE AİLESİ TARAFINDAN HASTANEYE GÖTÜRÜLMÜŞTÜR. SAYIN MAHKEMENİZCE DAVALININ PSİKOLOJİK DURUMU HAKKINDA SAĞLIK RAPORU ALDIRILMASINA KARAR VERİLMESİNİ TALEP EDERİZ.

Müvekkil 2020 yılında hem kendi kök ailesini hem de davalının ailesini birlikte yemek yemek üzere evlerine davet etmiştir. Davalının annesi, müvekkilin kahve fincanlarını çok beğenmiş ve ertesi gün müvekkili arayarak bu fincanları nereden aldığını sormuştur. Kayınvalidesinin telefonda müvekkile fincan takımı sorduğunu duyan davalının babası ise çok harcama yaptığı sebebiyle müvekkilin kayınvalidesine kızmıştır. Bunun üzerine müvekkilin kayınvalidesi tekrar müvekkili arayarak;

"Sen ne karışırsın, sen kim oluyorsun benim param." diyerek eşini müvekkilin dolduruşa getirdiği gibi mantıksız bir düşünce ile müvekkile kızarak hakaret etmiştir. Bu telefon görüşmesinin olduğu gün taraflar müvekkilin ailesinde yemeğe katılmışlardır. Müvekkilin davalıya bu olayı anlatması üzerine davalı önce;

"Annem zaten böyle Nur, sen boşver hiç canını sıkma, çok para harcıyor, babam ona kızıyor." demiş; ancak bunun üzerine yine de annesinin yanına gitmiştir. Davalı, annesinin haksız olduğunun bilincinde olduğu zamanlar dahi eşini yalnız bırakarak annesinin yanına gitmeyi maalesef ki tercih etmiştir. Ne tesadüftür ki annesinin yanından geldiği zaman ise dolduruşa getirildiği aşikar şekilde belli olmuş ve müvekkilin kök ailesinin ve müvekkilin çocuğunun yanında müvekkile haksız yere bağırmıştır. Sonrasında ise davalı, müvekkile, kök ailesinin ve çocuğun yanında

"Sen anneme nasıl böyle konuşursun, sen kimsin lan?" diyerek tutarsız ve kaba şekilde soru sormuştur. Sayın Mahkemenizce de görüleceği üzere davalı, tutarsız davranışlara sahiptir. Hiç olmadık yerlerde ve müvekkili şaşırtacak şekilde söylemlere sahiptir. Bu sebeple işbu evlilik boyunca müvekkil, hep diken üstünde yaşamış ve davalının nerede ne yapacağını, ne söyleyeceğini kestiremediğinden sözlerine, davranışlarına olağanüstü şekilde dikkat etmek zorunda kalmış; fikrini dile getirme özgürlüğü elinden alınmıştır.

Az önce müvekkile hak veren söylemlerde bulunan davalının birkaç dakika sonra ise müvekkile kızması hem müvekkilde hem de ailesinde şaşkınlık yaratmış; müvekkil ve ailesi karşılaşmış oldukları olay sebebiyle adeta dona kalmışlardır. Sonrasında toparlanan aile ise davalıyı yatıştırmıştır. Davalı bunun üzerine;

"Kendimi hissetmiyorum." demiş; müvekkil ve ailesi de bunun üzerine davalıyı **** Palace isimli hastaneye götürmüşlerdir. Yine buraya geldikleri sırada öfkesi bir türlü dinmeyen davalı, müvekkile herkesin içinde;

"Sen benim annemle böyle konuşamazsın, sen ne biçim kadınsın?" diyerek hakaretlerini sürdürmüştür. Müvekkil, davalının sinir krizi geçirmesi üzerine durumu davalının ailesine haber vermiş; hastaneye gelen davalının ailesi müvekkile bağırmış ve davalının annesi müvekkilin üzerine yürümüştür.

Sayın Mahkemenizce de görüleceği üzere davalının çok ciddi öfke kontrol problemi ve psikolojik sorunları bulunmaktadır. Zira davalının ruh hali kısa bir zaman içerisinde değişiklik göstermektedir. Bu sebeple davalının psikolojik sağlığının tespiti için Sayın Mahkemenizce Kayseri Şehir Hastanesinden tam teşekküllü sağlık raporunun hazırlanması yönünde karar verilmesini talep ederiz.

Gerçekleşen olay neticesinde müvekkil ve annesi davalı ve ailesinin davranışları sebebiyle hastaneden ayrılarak evlerine gitmek zorunda kalmışlardır. Ancak davalının kötü halini gören müvekkilin babası yine de davalının yanında hastanede kalmıştır. Müvekkilin babası hastanede iken davalının ailesi müvekkilin babasına müvekkil hakkında haksız serzenişlerde bulunmuş ve;

"Senin kızın hiç iş yapmayı bilmez, senin kızın hiçbir şeyden anlamıyor, hep senin kızın haksız" demişlerdir. Öyle ki davalının babası, müvekkile ait günlüğü okuduğunu orada müvekkilin babasına itiraf etmiştir. Bu olay sonrasında müvekkil, annesine gitmek zorunda kalmıştır. 21 gün boyunca kızıyla birlikte annesinde kalan müvekkil, ne davalı ne de ailesi tarafından müşterek çocukla görüşmek için dahi olsa aranmamıştır. Davalının babası ise, müvekkile ekonomik bir yaptırım olarak davalının üzerine kayıtlı taşınmazları davalının annesinin üzerine geçirmesini sağlamıştır. Davalı ve davalının ailesi müvekkilimizden mal kaçırmıştır. Tasarrufun iptali davası açma hakkımız saklıdır. Bunun üzerine de kendisinden mal kaçırıldığını öğrenen çaresiz müvekkilimiz mal ayrılığı sözleşmesi yapmıştır. Mal ayrılığı sözleşmesi ektedir. Bu durum davalının ailesinin kötü niyetini açıkça ortaya koymaktadır.

Davalının annesi, müvekkilin kuzenini dahi arayarak müvekkil hakkında hakaret dolu söylemlerde bulunmuştur.

Tarafların ortak arkadaşı durumdan haberdar olarak devreye girmiş ve arayı bularak tarafları barıştırmıştır.

DAVALI, ORTAK ARKADAŞ ÇEVRESİNDE MÜVEKKİL HAKKINDA KÖTÜ SÖYLEMLERDE BULUNARAK MÜVEKKİLİ KÜÇÜK DÜŞÜRMÜŞTÜR.

Müvekkilin evlilik sorumlulukları ile alakalı olarak ise davalı, müvekkilin arkadaş çevresinin yanında;

"İş bilmez. Yemek yapmayı beceremiyor. Bunun anneliğinden ne olacak." demiştir. Davalının, müvekkilin arkadaş çevresinde bu tür haksız söylemlerde bulunmuş olması müvekkili son derece üzmüş ve başkalarının yanında küçük düşürmüştür.

Davalı, müvekkili çalışmış olduğu eczanesinde de müvekkilin yanında çalıştırdığı elemanlarının yanında küçük düşürmüştür. Davalı, incir kabuğunu doldurmayacak saçma sapan nedenlerle tartışma çıkarmış ve sesini yükseltmiştir. Davalının öfke problemlerine sahip bir kimse olması nedeniyle de müvekkil;

"Burada birbirimizi küçük düşürmeyelim." demiş; ancak davalı, müvekkili dinlemeyerek elemanlarının yanında müvekkile bağırmaya devam etmiş ve akabinde kapıyı çarparak eczaneyi terk etmiştir. Davalının yabancı insanların yanındaki tüm bu tavırları müvekkili son derece yıpratmış ve küçük düşürmüştür.

DAVALININ GÜVEN SARSICI DAVRANIŞLARI BULUNMAKTADIR.

Davalının güven sarsıcı davranışları da mevcuttur. Şöyle ki; davalının İnstagram ve Facebook isimli sosyal medyada kullanıcı hesapları bulunmaktadır. Davalı bu sosyal medya mecralarında haddinden fazla vakit geçirmiştir. Davalı, sosyal medya üzerinden açık giyimli kadınları izlemiş ve fotoğraflarına uzun süre bakmıştır. Davalı, evli bir erkek olduğu halde sık sık yabancı kadınların fotoğraflarını beğenmiştir. Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere güven sarsıcı davranış, Yargıtay içtihatları gereği bir boşanma sebebidir.

Evlilik birliğinde tarafların cinsel yaşamlarında da davalının, müvekkili olumsuz şekilde gerek fiziksel gerekse de ruhsal yönden etkileyen birçok davranışı olmuştur. Şöyle ki;

TARAFLARIN CİNSEL HAYATLARINDA BİRÇOK PROBLEM BULUNMAKTADIR. ŞÖYLE Kİ; DAVALININ MÜVEKKİLDEN KABUL EDİLEMEZ ŞEKİLDE SAPKIN İSTEKLERİ OLMUŞTUR. AYNI ZAMANDA DAVALI, CİNSEL ANLAMDA SAĞLIKLI DEĞİLDİR VE TEDAVİ OLMAYI REDDETMİŞTİR. BU DURUM İSE MÜVEKKİLE FİZİKSEL ANLAMDA ZARAR VERMİŞTİR.

Davalı, cinsel yaşamda sapkın istekleri olan bir kimsedir. Davalı, müvekkili ters ilişkiye girmesi ve oral seks yapması bakımından birçok kere zorlamış; müvekkilin bu talepleri reddetmesi üzerine sinirlenerek müvekkile hakaretler yağdırmıştır. Müvekkil ise;

"Çocuk uyanacak bağırma." diyerek davalıyı sessizce sakinleştirmeye çalışmıştır. Davalı, olup olmadık yer ve zamanlarda müvekkil ile cinsel birliktelik yaşamak istemiştir. Öyle ki tarafların müşterek çocuğu ***********'ın uyanık olduğu zamanlarda dahi davalı, müvekkille cinsel ilişki yaşamak istemiştir. Davalının ejakülasyon yönünden sağlık problemi bulunmaktadır. Davalı, geç boşalmaktadır. Bu sebeple de müvekkilin vajinası tahriş olmuştur. Hatta müvekkil, bu sebeple Acıbadem Hastanesine başvurmuş; burada müvekkile rapor verilmiş ve ilaç yazılmıştır. Müvekkil, davalıya tedavi olması gerektiğini söylese de müvekkilin bu talebi davalı tarafından sertçe geri çevrilmiştir. Davalı ile cinsel ilişki yaşamak müvekkil için adeta acı verici hale gelmiştir.

Davalı, geç boşalması sebebiyle ereksiyonunu kaybettiğinde sinirlenerek bu durumdan müvekkili sorumlu tutmuş ve müvekkile hakaretler yağdırmıştır. Davalı, müvekkile cinsel ilişki sırasında sevgi dolu yaklaşmamıştır. Bu sebeple de müvekkil, kendisini cinsel bir obje gibi hissetmiş; davalının tavırları sebebiyle ne yazık ki duygusal olarak değil; basit ve acı veren bir eylemmiş gibi cinsel birliktelik yaşamak zorunda kalmıştır.

DAVALI, ÖFKE KONTROLÜ OLMAYAN BİR KİMSEDİR. DAVALI, MÜVEKKİLİME MÜŞTEREK ÇOCUĞUN YANINDA DEFALARCA ŞİDDET UYGULAMIŞTIR. ÖYLE Kİ, DAVALI, ELİNE BIÇAK ALARAK MÜVEKKİLİMİ, MÜVEKKİLİN ANNE VE BABASINI ÖLDÜRMEKLE TEHDİT ETMİŞTİR. SİNİRLENİNCE EV EŞYALARINI FIRLATAN DAVALI YÜZÜNDEN EVE TEMİZLİĞE GELEN HİZMETLİLER DAHİ PARKELERE NE OLDUĞUNU SORMUŞLARDIR.

Davalı, müvekkile;

"Salak, gerizekalı" diyerek en ufak bir olayda hakaret etmiştir. Tartışma esnasında davalı, hakarette bulunmanın da ötesine geçerek müvekkile fiziksel şiddet uygulamıştır. Davalı, müşterek çocuğun yanında müvekkilin yüzüne tokat atmış, müvekkilin kolunu sıkarak morartmıştır. Davalı, "Gerizekalı" diyerek müvekkilin kafasına vurmuştur. Davalının fiziksel şiddetine tanık olan müşterek çocuk ise haklı olarak korkuya kapılmış ve çığlık atarak annesine sarılmıştır. Davalının öfke kontrol probleminin olmaması müvekkili ve müşterek çocuğu gerek fiziksel gerekse de psikolojik anlamda yıpratır hale gelmiştir.

Davalı, müvekkilimi 23 Ekim'de darp etmiştir. Davalı, çıkan bir tartışmada eline bıçak alarak müvekkilimi, müvekkilimin annesi ve babasını öldürmekle tehdit etmiştir. Davalının öfke kontrol problemleri olduğu tartışmasızdır. Ne yazık ki davalı tarafından sergilenen bu şiddet dolu davranışlara küçük çocuk ********'da şahit olmuştur. Davalı hakkında tehdit suçundan suç duyurusunda bulunma hakkımızı saklı tutarız.

Davalı, öfkelendiği zamanlarda ev eşyalarına da zarar vermiştir. Davalı, sinirlendiği zamanlarda kek fanusunu, bar sandalyesini yere fırlatarak kırmıştır. Davalı, sinirlendiği zamanlarda birçok kez ev eşyalarını müvekkile fırlatarak öfkesini kusmuştur. Müvekkil de birçok kez ellerini başına siper ederek bu saldırılardan kurtulmaya çalışmıştır. Davalının şiddet içeren davranışları öyle bir boyuta ulaşmıştır ki; eve temizliğe gelen yardımcılar dahi durumu fark ederek;

"Bu mermere, bu parkeye ne oldu? Kim yaptı bunları?" diyerek müvekkile sorular sormuştur. Müvekkil ise eşya taşırken zarar gördü, çocuğum bir şey düşürdü diyerek bu soruları utanç ile geçiştirmeye çalışmıştır. Sayın Mahkemenizce de görüldüğü üzere artık bu evlilik müvekkilin ve müşterek çocuğun can güvenliğini tehlikeye atar boyuta ulaşmıştır. Bu sebeple müşterek çocuğun işbu boşanma süreci boyunca geçici velayetin; boşanma kararının kesinleşmesi tarihinden itibaren ise kalıcı velayetin müvekkile bırakılmasına karar verilmesini saygılarımızla talep ederiz.

DAVALI HAKKINDA TARAFIMIZCA KAYSERİ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA, TEHDİT, HAKARET VE KASTEN YARALAMA SUÇLARINDAN DOLAYI SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULMUŞTUR. YİNE DAVALI HAKKINDA HIRSIZLIK SUÇUNDAN SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULMUŞTUR. ZİRA DAVALI BOŞANMA DAVASININ AÇILDIĞINI DUYUNCA MÜVEKKKİLE AİT OLAN ZİYNET EŞYALARINI VE BİRÇOK EŞYAYI GİZLİCE ALMIŞTIR.

DAVALININ SUÇA EĞİLİMLİ BİR KİŞİLİK YAPISI BULUNMAKTADIR.

Davalının suça eğilimli kişilik yapısı bulunmaktadır. Zaten daha önce de ifade ettiğimiz üzere davalının babası da FETÖ olayları sebebiyle cezaevinde bulunmaktadır. Tarafların evliliklerinin birinci yılında davalının babası ceza evine girmiştir ve o günden beri davalının psikolojik sağlığı yerinde olamamıştır. Yine davalı, evin tek erkeği olmasından dolayı davalının kök ailesi tarafından tüm sorumluluk davalıya yüklenmiştir. Davalı ise yaşadığı olayların acısını müvekkilimizden çıkarmasına rağmen müvekkilimiz davalının yanında her daim maddi ve manevi olarak koşulsuzca bulunmuştur.

ZİYNET EŞYALARINA İLİŞKİN TALEPLERİMİZ:

Taraflar 08/08/2013 tarihinde tanışmışlardır. Taraflar, 2 yıl sözlülük ve nişanlılık döneminin ardından 08/08/2015 tarihinde evlenmişlerdir. Tarafların düğün ve nikah törenleri aynı gün içinde gerçekleşmiştir. Bunun dışında müvekkilimiz kendi memleketi olan Nevşehir Kozaklı'da kına yapmıştır.

Tarafların düğün ve nikah törenlerinde müvekkile kendi ailesi tarafından müvekkile aşağıda saymış bulunmuş takılar takılmıştır.

238 çeyrek altın,

14 tane 2'li çeyrek altın,

6 tane 4'lü çeyrek altın,

2 tane 12 gram ağırlığında bilezik,

1 tane de 22 ayar altın set takımı takılmıştır.

Taraflar evlendikten sonra müvekkil, kendisine ailesi tarafından takılan bu ziynet eşyalarını geri almak üzere davalıya borç olarak vermiştir. Ancak davalı, müvekkil tarafından kendisine verilen ziynet eşyalarını müvekkile geri vermemiştir. Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere Yargıtay kararlarına göre düğünde takılan bütün takılar kim tarafından takılmış olursa olsun ve kimin üzerine takılmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılmaktadır. Yine Yargıtay kararlarına göre ziynet eşyaları ile ev ya da araba alınmışsa ya da ziynet eşyaları evlilik birliği içerisinde harcanmışsa erkek, kadının geri vermemek üzere ziynetleri verdiğini ispat edemediği takdirde ziynetler kadına iade edilmelidir. Davalı erkek de ziynetleri geri vermek üzere almıştır. Bahse konu ziynetlerin müvekkile iadesi gerekmektedir.

Yine düğün ve nikah töreninde misafirler tarafından;

450 çeyrek altın,

32 tane 2'li çeyrek altın,

10 tane 4'lü çeyrek altın,

 58 tane 10'lu çeyrek altın,

 4 tane 10 gram ağırlığında bilezik

Takılmıştır. Bu takılar davalının ailesi tarafından alınmış ve müvekkilimize hiçbir zaman verilmemiştir. Bu takıların da müvekkile iadesi gerekmektedir. Ancak misafirler tarafından müvekkile takılan ziynetlerin hiçbiri müvekkile verilmemiştir. Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere Yargıtayın en son güncel tarihli kararında, düğünde takılan altınların ve bütün ziynet eşyalarının kadına ait olduğu; ve kadının evlilik birliği içerisinde bu takı ve ziynetleri eşine, geri almak üzere verdiği kabul edilmektedir. Ziynet eşyaları ve takıları kadından alan erkek, bu ziynet eşyası ve takıları geri vermemek üzere aldığını ispat etmekle yükümlüdür.

1 adet 14 ayar altın set

4 adet altın yüzük

2 adet altın kolye

1 adet lacoste marka saat

1 adet DKNY marka saat

2 adet pahalı saat

Yukarıda saymış olduğumuz takılar ise tarafların müşterek konutunda bulunmaktaydı. Ancak boşanma davasının açılacağı haberini alan davalı, eve girmiş ve kendi şahsi eşyaları yanında müvekkile de ait olan birçok eşyayı almıştır. Davalı, müvekkile ait olan antika fincan setlerini, müvekkilin babasına ait olan matkap takımını ve 1 adet 14 ayar altın set, 4 adet altın yüzük, 2 adet altın kolye, bir tane Lacoste saat, bir tane DKNY saat ve diğer iki pahalı marka saati, bir adet ıphone 11 marka telefonu, iki adet televizyonu dahi almıştır. Hatta ve hatta davalının annesi müvekkile ait olan gecelikleri dahi almıştır. Müvekkilimiz fiziksel şiddet gördüğü için evden ayrılmak zorunda kalmıştır. Ancak davalı, müvekkilimin evinden ayrılmamış ve ısrarla orada oturmaya devam etmiştir. Çaresiz müvekkilimiz kendi evine dahi girememiştir. Boşanma davasının açılacağı haberini alan davalı, evi kendi kök ailesiyle birlikte hızlıca boşaltmış ve müvekkile ait olan eşyaları çalmıştır. Tarafımızca davalı aleyhinde suç duyurusunda bulunulmuştur.

Tarafların Nevşehir İli Kozaklı İlçesinde kınası olmuştur. Kına töreninde takılan ziynet eşyaları da davalı tarafından müvekkilimden alınmıştır.

Kısaca; 450 çeyrek altın, 32 tane 2'li çeyrek altın, 10 tane 4'lü çeyrek altın, 58 tane 10'lu çeyrek altın, 4 tane 10 gram ağırlığında bilezik tarafların düğünlerinde misafirler tarafından getirilmiştir ve bu takıları davalının ailesi almış ve müvekkile hiçbir zaman vermemiştir.

238 çeyrek altın,

14 tane 2'li çeyrek altın,

6 tane 4'lü çeyrek altın,

2 tane 12 gram ağırlığında bilezik,

1 tane de 22 ayar altın set takımı ise davalının ailesi tarafından müvekkile verilmiştir. Müvekkil bu takıları evlilik birliği içerisinde davalıya borç olarak vermiş ancak davalı, müvekkile ne takıların kendisini ne de bedelini iade etmemiştir. Müvekkilimiz bu takıları geri vermek üzere teslim etmiştir.

1 adet 14 ayar altın set

4 adet altın yüzük

2 adet altın kolye

1 adet lacoste marka saat

1 adet DKNY marka saat

2 adet pahalı saat

Bu takılar ise tarafların aile konutu niteliğindeki evindeyken davalı, boşanma davasının açılacağını duyunca bu takıları evden gizlice almıştır.

Evlilik süreci boyunca müvekkil, davalının babasına borç para vermiştir. Ancak davalının babası, bu borcu müvekkile geri ödememiştir.

DAVALI HAKKINDA TARAFIMIZCA KAYSERİ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA, TEHDİT, HAKARET VE KASTEN YARALAMA SUÇLARINDAN DOLAYI SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULMUŞTUR.

BOŞANMADAN ÖNCEKİ SON OLAY;

Davalı, evliliğin ilk üç yılında keyfi olarak işsiz kalmayı tercih etmiş, evlilik birliğinden doğan maddi ve manevi tüm sorumluluğu müvekkile yüklemiştir. Davalı, her tartışmada müvekkile seni ve aileni öldürürüm diyerek tehdit etmiştir. Yine davalı, eline bıçağı alıp müvekkilin üzerine yürümüştür. Davalı, müvekkile ''Seni keserim, kanını buraya akıtırım gider bağa gömerim'' şeklinde tehditkar beyanlarda bulunmuştur. Davalı, olduğundan fazla kıskançlık göstererek müvekkilin olağan giyimine müdahalelerde bulunmuştur.

Davalı, müvekkili sosyal yaşamda yalnızlaştırmaya çalışmış ve müvekkilin kendi arkadaşlarıyla ve kendi kök ailesiyle görüşmesine dahi engel olmaya çalışmıştır. Davalı, müşterek çocukla doğru düzgün hiç ilgilenmemiştir. Yine davalı, müvekkili her daim aşağılamış ve küçümsemiştir. Bununla da kalmamış müvekkile hakaretler etmiştir.

29.09.2023 tarihinde müvekkil yaralanmalı ve maddi hasarlı kazaya karışmıştır. Tarafların müşterek çocuğu bu kazada yaralanmıştır. Davalı ile geçmiş olsun demek yerine müvekkile hakaretler etmiştir. Davalı, müvekkile ''Gerizekalı nasıl çarptın, gözünün önüne bakamadın mı'' demiştir. Oradaki polis memurları dahi davalıya ''beyefendi eşinize ne biçim konuşuyorsunuz'' demiştir. Müşterek çocuğa pansuman yapıldıktan sonra davalı, çocuğu hemen bırakıp işine gitmiştir. Müvekkilimiz karakolda dahi yalnız kalmıştır. Üstelik davalı, kendi işini yapmaktadır. İzin alabilme gibi bir sıkıntısı olmadığı halde müvekkilin yanında olmayı aklının ucundan dahi geçiremeyecek kadar düşüncesiz davranmıştır.

23.10.2023 tarihinde davalı, çocuğun yemek yememesiyle ilgili sebepsiz yere tartışma çıkarmıştır. Sonrasında davalı, müvekkile ''Sen ne biçim annesin, şerefsizsin, orospusun'' şeklinde çirkin ve incitici beyanlarda bulunmuştur. Davalı, o esnada cam kek fanusunu müvekkilin üzerine fırlatmış ve cam fanus müvekkilin göğsüne çarparak yere düşmüş ve kırılmıştır. Sonrasında ise davalı, metal ağır bar sandalyesini müvekkilin üzerine doğru fırlatmıştır. Müvekkilin aniden ters dönmüş ve sandalye müvekkilin sırtına denk gelmiştir. Müvekkilin telefonu alıp polisi aramak istemiş ancak davalı, müvekkilin telefonuna el koymuştur. Davalı o esnada, müvekkili ocağın bulunduğu tarafa itmiş ve bıçak çekmiştir. Müvekkilin polisi aramasına engel olmuştur. Bu bıçakla seni keserim diyerek müvekkilin boynuna bıçağı dayamıştır. Sonrasında ise davalı, bıçağın sap kısmıyla müvekkilin burnuna vurmuştur. Bu bağırmaların sesini duyan müşterek çocuk Deniz tarafların yanına gelmiş ve ne yazık ki babasının elinde bıçağı görmüştür. Çocuğu gören davalı bir an tedirgin olmuştur, müvekkil de can havliyle çocukla birlikte kendisini yatak odasına kilitlemiştir. Müvekkilimiz orada babasını aramış ve babasına ''Gökhan beni dövdü, ben bununla baş edemiyorum'' demiştir. Sonrasında ise müvekkil, kendi annesine WhatsApp üzerinden mesaj göndererek ''Polisi arayın, elinde bıçak var'' demiştir. İlgili mesaj kaydı delil olarak sunulacaktır.

Müvekkilin babasını aradığını duyan davalı, müvekkile ''Baban gelirse, babanı da öldürürüm'' demiştir. Çaresiz müvekkilimiz, davalının kendisini ve ailesini öldürmesinden korktuğu için o an darp raporu alamamıştır. Ancak sonrasında şikayetçi olmuştur.

02.12.2023 sabahı davalı uyandığında rüyasında şeytanla uğraştığını söylemiş ve müvekkile hakaretler etmeye başlamıştır. Davalı, müvekkile ''Seni artık midem almıyor, orospusun sen'' demiştir. Davalı, yine müvekkili duvara ittirmiştir. Her seferinde bıçakla tehdit edilmenin ne kadar acı bir husus olduğunu Sayın Mahkemenizin takdirine bırakıyoruz. Ayrıca davalının kendisine ait tüfeği dahi bulunmaktadır.

Tüm bunları yapan davalı, müvekkile BEN BOŞANMAK İSTEMİYORUM, BEN SENİ SEVİYORUM, BEN EVLİLİĞİME DEVAM ETMEK istiyorum şeklinde mesajlar göndermiştir. Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere affeden tarafın dava hakkı yoktur. Müvekkilimizin bu evlilikte kusurlu bir davranışı yoktur. Ancak en kötü varsayımda kusurlu davranışı olmuş olsa dahi davalı, Sayın Mahkemenize delil olarak sunacağımız mesaj kayıtlarında da görüleceği üzere evliliğe devam etmek istemekte ve ısrarla boşanmak istememektir. Davalının sözleri ve eylemleri AF olarak nitelendirilmelidir.

Ayrıca davalının aylık geliri 250 bin TL'dir. Tazminat ve nafaka hususları değerlendirilmesi yapılırken bu hususun da göz önüne alınmasını talep ederiz.

HUKUKİ DELİL : Nüfus kayıtları

                                                              Sosyal ve ekonomik durum araştırması

                                                              Ekran görüntüleri

                                                              Arama kayıtları

                                                               Mesaj kayıtları

                                                               HTS kayıtları

                                                               Davalının banka ve kredi kartı hesap hareketleri

                                                                Tanık

                                                                Bilirkişi

                                                                Keşif

                                                                Yemin ve karşı tarafın delil sunmasına karşı delil sunma hakkımız saklı kalmak kaydıyla yasal sair tüm deliller.

HUKUKİ SEBEP : 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve yasal sair tüm mevzuat

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda arz ve izah edilen ve Sayın Mahkemenizce re'sen göz önünde bulundurulacak nedenlerle,

Tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166.maddesi uyarınca "Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması" nedeniyle boşanmalarına,

Müşterek çocuk *********'ın işbu boşanma yargılaması sırasındaki geçici velayetinin; boşanma hükmünün kesinleşmesi ile beraber ise kalıcı velayetinin müvekkile verilmesine,

Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00TL HARCA ESAS DEĞER gösterdiğimiz ve dilekçemizde belirtmiş olduğumuz ziynet eşyalarının davalıdan alınarak müvekkile aynen iadesine, aynen iadesinin mümkün olmaması halinde bedelinin, fiili teslim tarihindeki rayiç değeri üzerinden davalıdan tahsil edilmesine,

Müvekkil lehine 10.000.000,00 TL(ON MİLYON) maddi ve 10.000.000,00TL(ON MİLYON) manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp, davacı müvekkile verilmesine,

Müşterek çocuk lehine işbu boşanma yargılaması sürecinde 40.000,00 TL tedbir nafakasına, boşanma hükmünün kesinleşmesi ile birlikte ise bu tutar üzerinden iştirak nafakası olarak devamına, işbu nafakanın her yıl ÜFE-TÜFE oranında artırılmasına karar verilmesine,

Yargılama giderleri ve karşı vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline,

Karar verilmesini saygılarımla vekaleten arz ve talep ederim. 26/12/2023

                                                                                                                                                                                                                                                                                                  DAVACI VEKİLİ

                                                                                     Av. Gizem Gül UZUN