Boşanma Davası Tanık İfadelerine Karşı Beyan Dilekçesi

                                KAYSERİ 6.AİLE MAHKEMESİNE

DOSYA NO : 2022/*** E.

BEYANDA BULUNAN

DAVALI :

VEKİLİ : Av. Gizem Gül UZUN

                                                                         Sahabiye Mah., Teoman Sk., Avukatlar İş Hanı, Bina No.9, Kat:5, Daire No:501, Kocasinan/ KAYSERİ

DAVACI :

VEKİLİ :

KONU : Tanık beyanlarına karşı beyanlarımızın sunulması dilekçemizdir.

AÇIKLAMALAR :

Kayseri 6. Aile Mahkemesi, 2022/815 E. Sayılı, 13/07/ 2023 tarihli celsede, davacı- karşı davalıya ait tanıklardan, 57586******* T.C. Kimlik numaralı Dilaver ***** tanık olarak dinlenmiştir. Söz konusu tanık, ilgili beyanında;

"Davacının ailesi komşum olur. Davalı sık sık kayın validesinin evine gelirdi. Ben de komşuma gittiğimde onu görürdüm. Davalı Fikriye soğuk ve memnuniyetsiz idi. Davacının annesi elinden geleni yapardı. Davalı, oturduğu yerden kalkmazdı, suratı ekşi idi, çayını kayın validesi getirirdi. Kayın validesi davalının geleceği gün hazırlıklar yapardı. Bu dava açıldıktan sonra duruşma sonrası davalı, davacının anne ve babasının yanına geldi, ben de orada idim. Davalı Fikriye kayın validesi ve kayın babasının elini öpmek istedi. Davalı, tekrar birleşelim dedi, kayın pederi davalıya, "kızım neden bu kadar yalan şeyler yazdırdın" dedi. Davalı da "avukatım kuralına göre oynuyor." dedi. Ahmet sonradan geldi. Fikriye ile Ahmet'in bir konuşması olmadı. Tarafların müşterek çocuğu şu an da babası ile yaşıyor. Çocuğa babaannesi bakıyor. Çocuk annesine gitmek istemiyor. Ben hiç kimsenin haberi olmadan "neden annene gitmek istemiyorsun" diye çocuğa sordum. Çocuk da "annem de anneannem de beni dövüyorlar" dedi. Onun için çocuk gitmek istemiyor. "Banyoda, tuvalette beni dövüyorlar" dedi. Çocuğa babaannesi, babası çok iyi bakıyorlar. Davacının ailesi süper bir ailedir. Davalı mutsuz biridir. Davalı, yine bu dava açıldıktan sonra kayın validesine geldiğinde kayın pederi, "neden altınlarla ilgili bir sürü yalan şey yazdırmışın" diye sorunca davalı, "avukatım oyunu kurallarına göre oynar" dedi. Davalıya düğünde altın olarak ne takıldığını bilmiyorum dedi."

Davacı- birleşen dosya davalısı vekilinin talebi üzerine tanıktan soruldu: "davacının erkek kardeşi evlendi. Davalı, bu yeni geline alınanı kıskandı. Huzursuzluk çıkarttı. Hatta nikah günü herkesten önce ortamı terk etti. Kıskandığı için de davacının annesi, yeni geline ne aldı ise davalıya da aynısını aldı."

Davalı- birleşen dosya davacısı vekilinin talebi üzerine tanıktan soruldu: " davacının ilk evliliğinde de sıkıntı karşı tarafta idi. Yine ben yukarıda belirttiğim soruyu müşterek çocuğa kendi evimde iken sordum. Çocuk beni sever, sık sık da evime gelir. Ben eğitimciyim. Çocuğa salonda da oturma odasında da kaç kere bu soruyu sordum. Yani hangi odada oturuyorsak orada sordum. Davalı kayın validesine karşı soğuktu. Ancak sözlü olarak başka saygısız bir hareketini görmedim. Fikriye, kayın validesi ve kayın babasının elini öpmek istediği gün hepimiz aynı odada oturuyorduk.

Davacı- birleşen dosya davalısı vekilinin talebi üzerine tanıktan soruldu: "davalının ilk evliliğindeki hanımı davacıyı aldatmış. Boşanma bundan oldu. Bilgi ve görgüm bundan ibarettir."

DAVACI TANIĞI DİLAVER ******'UN BEYANLARI HAKSIZ VE MESNETSİZDİR. KAYIN VALİDESİNE GELMEKTEN MEMNUNİYETSİZLİK DUYAN MÜVEKKİLİN SIK SIK KAYIN VALİDESİNİ ZİYARET ETMESİ MANTIKSIZDIR.

Davacı- karşı davalı tanığı Dilaver *****'un ilgili beyanında ileri sürmüş olduğu iddiaları ile belirtmiş olduğu görgü ve bilgisi yalan ve tutarsız beyanlardan ibarettir. Söz konusu tanık, ilgili beyanlarını davacı tarafın tembihleri doğrultusunda ifade etmiştir. Tanık, beyanında hem müvekkilin sık sık kayın validesine ziyarete geldiğini, hem de memnuniyetsiz ve suratı ekşi bir şekilde bu ziyaretlerde bulunduğunu beyan etmiştir. Kayın validesine gitmekten memnun olmayan bir kimsenin bu ziyaretleri sık sık tekrarlamasının hayatın olağan akışı ve mantık kuralları çerçevesine ne denli uyduğu tartışmalıdır.

Türk toplumunun örf ve adetlerinde dünürlerin birbirlerini, keza kayın valide ve kayın babalarının gelin ve damatlarını ağırlaması hazırlık yapılmasını gerektiren ziyaretlerdendir. Kültürümüzde komşuyu çaya veya kahveye çağırmak olasıdır. Ancak gelin veya damadın kayın validesine ziyarete gelmesinde veya tam tersi kayın validenin gelini veya damadının evine ziyarete gelmesinde ev sahibinin hazırlık yapması kadar doğal bir durum yoktur. Kayın validenin gelini için hazırlık yapması tanık tarafından Sayın Mahkemenize öyle bir izah edilmiştir ki; sanki gelini kayın validesine hiç hürmet etmiyor, kayın valide gelinine adeta ev hizmeti sunuyor gibi anlatılmıştır. Ancak bu iddia abartılı ve Sayın Mahkemenizi yanıltıcı etkiye sahip, manipülatif bir beyandan ibarettir.

DAVACI TANIĞI DİLAVER *****'UN BİR KOMŞU OLARAK TARAFLARIN EVLİLİK VE HATTA BOŞANMA SÜREÇLERİNE BU KADAR VAKIF OLDUĞUNU İDDİA ETMESİ KOMŞULUK İLİŞKİSİNİN GETİRDİĞİ YAKINLIKTAN FAZLASIDIR. TANIK, DAVACI TARAFINDAN TELKİN VE TEMBİH EDİLEREK YARGILAMAYA KATILMIŞTIR.

Ayrıca Türk toplumunun örf ve adetlerine göre dünürlerin birbirini, gelin ve damatlarla kayın valide ve kayın pederlerin birbirlerini ağırlamaları bir nevi protokol gibi sayılabilecek, özel nitelikli ziyaretlerdir. Bu türden ziyaretlerde, bir komşunun sık sık yer alarak tarafların boşanma süreçlerine kadar şahitlik edebilmesi hayatın olağan akışına aykırıdır.

Zira boşanma süreçleri gerek taraflar, gerekse aileleri bakımından gergin olabilen ve son derece hassas olan süreçlerdir. Böylesine önemli bir sürecin her anına bir komşunun bu denli yakın temasta bulunabilmesi mantık kurallarına aykırıdır. Davacı tanığı, ilgili beyanları yalnızca davacının telkinleri neticesinde Sayın Mahkemenize belirtmiştir.

SAYIN MAHKEMENİZCE İSTENEN SİR RAPORUNDA DAVACI TANIĞININ İDDİA ETTİĞİ ANNEANNENİN DE ÇOCUĞA ŞİDDET UYGULADIĞINA VEYA UYGULAMA ŞÜPHESİNE DEĞİNİLMEMİŞTİR. TANIK BEYANI İLE İDDİA VE SAVUNMA DEĞİŞTİRİLEMEZ VE GENİŞLETİLEMEZ.

Davacı tanığı, ilgili beyanında çocuğun annesinin ve anneannesinin kendisini dövdüğünü söylediğinden bahsetmiştir. Öyle ki çocuğun "banyoda, tuvalette beni dövüyorlar" dediğini beyan etmiştir. Tanık, ilgili beyanları çocuktan, kimsenin haberi olmadan kendi evinde aldığı hususunu da özel olarak belirtmiştir. Tanığın ilgili beyanı haksız ve mesnetsizdir. Zira yargılama sırasında çocuğun geçici velayetinin ve yargılama sonunda sürekli velayetinin kimde kalacağı konusunda Sayın Mahkemenizce talep edilen ilgili 31/03/2023 tarihli Sosyal İnceleme Raporunda ;

".... Görüşme esnasında çocuğun yaşına uygun olmayan ifadelerinin olduğu, görüşme başlangıcında odadan babasının çıkmasını istemediği, sonradan babasının odadan çıktığı, çocuğun sorulan sorular karşısında agresif hareketler sergilediği, yanında yaşadığı ebeveynin etkisinde kalmış olabileceği gözlemlenmiştir. Yapılan bireysel görüşmede, babası ve evde bulunan bireyler hakkında olumsuz geri bildirimde bulunmamış olup, babası ile yaşamak istediğini, annesinin yanına gitmek istemediğini, annesinin adını duyunca titremeye başladığını, annesinin kendisinin boğazını sıktığını ve nefes alamadığını, annesinin göğsüne vurduğunu ve nefes almaya başladığını, annesinin kendisini yere attığını beyan etmiştir. Tarafımızca sorulan sorulara "öyle söylersem beni anneme vereceksiniz biliyorum, çocuk annesinde mi kalacak babasında mı kalacak onun için soruyorsunuz, pedagogsunuz siz, şeklinde cevap verdiği görülmüştür."

"..... Davacının, çocuğun boğazının sıkılmasından dolayı çocuğun boğazının morarmış olmasını beyan etmesine rağmen herhangi bir fotoğraf, darp raporu veya suç duyurusu ile yaşanan olayı kanıtlayamadığı, aynı zamanda evlilik sürecinde davalının çocuğa şiddet uyguladığını iddia etmesine rağmen evliliğini sürdürme noktasında çabaladığını beyan etmesi ve evlilik sürecinde şiddet olayına yönelik herhangi bir önlem alınmaması davacının, davalı annenin müşterek çocuğa şiddet uyguladığına dair iddialarına yönelik şüphe oluşturmaktadır."

Denilmektedir. Söz konusu rapordan da anlaşılacağı üzere bir çocuğun "pedagog" kelimesini telaffuz etmesi, pedagogların yaptıkları iş konusunda bilgi sahibi olması, yaşına göre mümkün değildir. Müşterek çocuğun davacı ve ailesi tarafından ilgili görüşmeye hazırlanılarak geldiği ortadadır. Çocuk annesinin adını duyduğunda titremeye başladığını ifade etmiştir. Ancak titreme gibi bir tepki vermemiştir.

DAVACI TANIĞININ KENDİSİNİ EĞİTİMCİ OLARAK LANSE ETMESİ, ÇOCUĞUN ŞİDDET GÖRDÜĞÜNE İLİŞKİN HAKSIZ İDDİALARI SAYIN MAHKEMENİZCE KABUL EDİLEBİLİR KILMA AMACINI TAŞIMAKTADIR.

 Denilmekle ilgili rapor neticesinde müşterek çocuğun geçici velayeti her ne kadar davacı babaya verilmişse de davacıya ait iddiaların ne kadar soyut ve hukuki dayanaktan yoksun olduğu belirtilmiştir. İlgili rapor Sayın Mahkemenizce psikolog ve pedagoglardan oluşan bilirkişiler vasıtasıyla hazırlanmış bir rapordur. Tanık, söz konusu beyanında müşterek çocuğun kendisine anne ve anneannesinin her ikisinin de kendisini dövdüğünü söylediğini beyan etmiştir. Ancak söz konusu raporda çocuğun anneannesinden de şiddet gördüğüne ilişkin herhangi bir beyanı bulunmamaktadır. Çocuk psikolojisi konusunda uzman olan ve artık bu konularda bilirkişi olarak görev yapıp adalete hizmet sunacak seviyeye ulaşan psikolog ve pedagogların çocuktan alamadığı ifadeyi, kendisini eğitimci olarak tanıtan bir kimsenin almasının bilimle ve etikle bağdaşması söz konusu dahi olamaz. Davacı tanığının eğitimci olması ile çocuktan beyan almasına ilişkin herhangi bir uyarlılık bulunmamaktadır. Davacı tanığı eğitimci kimliğini kullanarak davaya ilişkin asılsız ve mesnetsiz iddialarını Sayın Mahkemenize meşru gösterme derdindedir. Davacı tanığının burada anneanne ile ilgili haksız beyanda bulunmasının tek bir amacı vardır: müvekkilin ailesi müşterek çocuğa çok düşkündür. Keza müvekkilin ailesi, sevecen ve Kayseri'nin saygın ailelerindendir. Zaten davacı da müvekkile ait kök ailenin ne kadar düzgün olduğunu bildiğinden torunlarına iyi bakacağını düşünerek aynı apartmandan ev tutmuştur. Söz konusu boşanma gündeme geldiği için anneanneyle neden aynı apartmanda oturduklarına yönelik durumu çürütmek adına çocuğun anneannesinden de şiddet gördüğüne ilişkin söylemde bulunduğunu beyan etmesi için davacı tarafından tanığa yönelik telkinde bulunulmuştur. Bu yolla müşterek çocuğa ilişkin sürekli velayeti elde edebilmek amaçlı haksız bir kazanım sağlanmaya çalışılmaktadır.

MÜVEKKİLİN "AVUKATIM OYUNU KURALINA GÖRE OYNAR" CÜMLESİ DAVACI TANIĞI TARAFINDAN EZBERLENMİŞ GİBİ SÜREKLİ TEKRARLANMAKTADIR. YARGILAMA ESNASINDA SAYIN MAHKEMENİZDEN GİZLİLİK KARARI TALEP EDEN MÜVEKKİLİN, BOŞANMA SÜRECİNİ BİR KOMŞU ÖNÜNDE KONUŞMASI DÜŞÜNÜLEMEZ.

Tanık ilgili beyanlarında müvekkil ile kayın pederin altınlar ve müvekkilin yalan beyanda bulunduğuna ilişkin iddiaları içeren dilekçe içeriği ile ilgili konuştukları sırada müvekkilin sürekli olarak "avukatım oyunu kuralına göre oynar." dediğini beyan etmiştir. Sayın Mahkemenize ilgili süreçte yargılamanın gizliliğine ilişkin talebimiz daha önceden iletilmiştir. Müvekkil, aile mahremiyetine önem veren bir kimsedir. Bu sebepten aile birliğinde yaşanan hadiselerin sadece siz Sayın Mahkeme tarafından bilinmesini arzu etmiştir. Müvekkil, aile birliğinde yaşanan her olayın mahrem olduğunu bilmekte, bunu birliğe olan saygının göstergesi olarak kabul etmektedir. Hal böyle iken kayın pederi ve kayın validesine eve gittiğinde boşanma süreciyle ilgili konuları bir komşunun gözü önünde konuşabileceğinin düşünülmesi mantıksızdır. Zaten davacı tanığı da Sayın Mahkemenizce de dikkati çekecek olduğu üzere müvekkilin kayın pederi ile konuşmuş olduğunu iddia ettiği hususlar hakkında sürekli olarak ezberden aynı cümleyi tekrarlamıştır.

Davacı vekilinin davacı tanığına yöneltmiş olduğu soru neticesinde tanık, "davacının erkek kardeşi evlendi. Davalı, bu yeni geline alınanı kıskandı. Huzursuzluk çıkarttı. Hatta nikah günü herkesten önce ortamı terk etti. Kıskandığı için de davacının annesi, yeni geline ne aldı ise davalıya da aynısını aldı."

Diye beyanda bulunmuştur. Müvekkil ne zaman huzursuzluk çıkarmıştır, ne şekilde huzursuzluk çıkarmıştır, tanığın müvekkilin huzursuzluk çıkardığına yönelik iddiaları soyut ve dayanaktan yoksundur. Davacı tanığı, nikah günü gibi önemli bir merasimde dikkatini gelin ve damada vermek yerine müvekkile mi yöneltmiştir ki müvekkilin nikahtan erken çıktığını bu denli hafızasında tutarak yargılamada beyan konusu etmiştir? tanığın söz konusu beyanı, davacının müvekkilin eltisini kıskandığına ve evliliğini bozmaya çalıştığına yönelik daha önce ortaya attığı iddialarını kuvvetlendirmeye çalışmasına yarayan mesnetsiz, dayanaktan yoksun ve ezbere oluşturulmuş bir ifadedir. Açıkladığımız ve izah ettiğimiz tüm bu sebeplerden ötürü davacı tanığı Dilaver *******'un tanık olarak Sayın Mahkemeniz huzurunda dinlendiği sırada kullanmış olduğu ifadeleri kesinlikle kabul etmiyoruz. Davacı tanığının ifadeleri haksız, çelişkili ve soyuttur. Tanık, tarafların evliliğine ve boşanma süreçlerine komşuluk ilişkisinin getirdiği yakınlığın ölçüsünden çok daha vakıf olarak hassas konulara değinmiştir. Söz konusu durum hayatın olağan akışına aykırıdır.

Kayseri 6. Aile Mahkemesi, 2022/*** E. Sayılı, 13/07/ 2023 tarihli celsede, davacı- karşı davalıya ait tanıklardan, 182843******8 T.C. Kimlik numaralı, davacının babası ********* tanık olarak dinlenmiştir. Davacı tanığı söz konusu beyanında;

"....Taraflarda ayda bir bazen bazen haftada bir bize gelirlerdi. Bize geldiklerinde en ufak şeyde bile davalı büyütür, büyük bir mesele haline getirirdi..."

Davacı tanığı ********, müvekkile yönelik ilgili ifadeleri kullanmıştır. Söz konusu beyan mantığa aykırıdır. Müvekkil, en ufak meseleyi dahi büyütecek kadar kayın valide ve kayın peder ziyaretinden rahatsız olsa ve iddia ettikleri gibi sinirli ve baskın bir kişiliğe sahip olsa haftada bir ziyarete gitmezdi.

Yine davacı tanığı beyanında;

"yine diğer oğlumu nişanladığımız gün itibari ile davalı, bir strese girdi, gerildi, diğer gelin kızımı davalı hiç istemedi. Davalı, diğer gelin kızıma, siz öyle bir yere geliyorsunuz ki siz pişman olacaksınız demiş. Bundan dolayı Haşim isimli oğlum ile nerede ise nişanlısı ayrılacaktı. Aralarını düzelttik. İlişkileri devam etti ancak oğlum Haşim, davacı olan oğlum Ahmet'e, abi görüşmeyelim, Fikriye bizim eve gelmesin dedi. Davacı oğlumda davalıya tembih etmiş, kesinlikle kardeşim Haşim'in evine gitmeyeceksin demiş. Bunu demesine rağmen Fikriye, 3- 4 gün sonra diğer oğlum Haşim'in evine habersiz gitmiş. Oğlum Haşim ve gelinim evde yoklarmış, bunun üzerine Fikriye, Ahmet'e telefon açmış, bana kapıyı açmadılar. Boşanalım demiş. Bunun üzerine davalının babası bana telefon açtı, abi bu iş bitmiştir. Fikriye'yi ben alıp götürüyorum dedi. "

DAVACI TANIĞI **********'IN MÜVEKKİLE YÖNELİK İDDİALARI HAKSIZ VE MESNETSİZDİR. BEŞ YILI AŞKIN SÜREDİR DEVAM EDEN BİR EVLİLİĞİN, ELTİNİN KAPIYI AÇMAMIŞ OLMASI SEBEBİYLE BİTMESİ KOMİK BİR İDDADAN İBARETTİR. İLGİLİ İDDİANIN NE KADAR MANTIKLI VE HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA UYGUN OLDUĞUNU SAYIN MAHKEMENİZİN TAKDİRİNE BIRAKIYORUZ.

Davacı tanığının müvekkile yönelik ilgili ifade ve beyanlarını kesinlikle kabul etmiyoruz. Müvekkil davacı ile evlenmiştir. Evlilik birliğindeki sorun ve problemler daha önce dilekçemizde ileri sürdüğümüz şekilde, davacının öfke problemleri, salt cinsellik yaşama isteği ve müvekkille ilgili hastane harcamaları gibi elzem nitelikteki giderlere bile katlanmak istememesinden kaynaklanmaktadır. Müvekkil dilekçelerinde eltisi Meliha'yı gelin olarak istememesinden, ona kapıyı açmadıkları için boşanmak istediğinden hiçbir şekilde bahsetmemiştir. Müvekkilin davacıya yönelik çok daha ciddi sorun ve problemleri bulunmaktadır. Davacının kardeşinin müvekkile kapıyı açmamasından ötürü müvekkilin davacıyı arayarak, bana kapıyı açmadılar, boşanalım demesi kadar hayatın olağan akışına aykırı ve sıradışı bu iddianın değerlendirilmesini Sayın Mahkemenizin takdirine bırakmaktayız.

DAVACI TANIĞININ TEK AMACI MÜVEKKİLE ALINAN HEDİYENİN NİTELİĞİNİN ORTAYA ÇIKMAMASIDIR. MÜVEKKİL BU SEBEPLE AİLEYE YENİ KATILAN GELİNDEN UZAK TUTULMAK İSTENMEKTEDİR.

 Davacı tanığının söz konusu beyanı, kayın validenin müvekkile aldığı hediyenin niteliğinin ortaya çıkmaması ve aileye yeni katılmış eltinin bu konudan haberdar olmaması amacıyla ortaya atılmıştır. Müvekkil bu sebeple davacının kardeşinin karısından uzak tutulmak istenmektedir. Ancak bu haksız amaç, müvekkil karalanarak yerine getirilmeye çalışılmaktadır.

Tanık beyanının devamında;

"oğlum Haşim ve gelinim evde yoklarmış. Bunun üzerine Fikriye, Ahmet'e telefon açmış. Bana kapıyı açmadılar boşanalım demiş. Bunun üzerine davalının babası bana telefon açtı. Abi, bu iş bitmiştir. Fikriye'yi ben alıp götürüyorum dedi. Ben de babasına neden götürüyorsun dedim. Bu yüzden yuva yıkılmaz dedim. Sonrasında Fikriye'yi babası alıp götürmüş. Fikriye çantasını valizini alıp gitmiş. Bundan sonra taraflar bir daha bir araya gelmediler. İki gün sonra davalının babası beni aradı, görüşelim dedi. Ben de oğlum Haşim'in bürosuna görüşmek için davet ettim. Bu büroda buluştuk. Fikriye'nin babası bana bu evlilik bitti dedi. Ben de neden bitti dedim. Ailen kızıma çakma bluz almış. Oğlun kızımı tatile götürmüş, ancak leş gibi bir yere götürmüş. Dedi. Oysa tatile gidecekleri yeri gitmeden önce oğlumla birlikte beğenmişler. Ben de oraya 5 sene önce biz de gittik. Çok nezih bir yerdi dedim. Yine davalının babası, abi kızımın 5 senelik emeği var, emeğine karşılık ne veriyorsun dedi. Ben de düğünlerini yaptım, altınlarını taktım. Altınlar sizde dedim. Daha ne yapmam gerekiyor dedim. Davalının babası sessiz kaldı."

MÜVEKKİLİN BABASI MÜVEKKİLİ, TARAFLAR BİRAZ KAFA DİNLESİN DİYEREK GÖTÜRMÜŞTÜR. MÜVEKKİL, EVDEN GİDERKEN YANINDA SADECE KÜÇÜK BİR POŞET GÖTÜRMÜŞTÜR. ALTINLAR DAVACININ AİLESİNDEDİR. DAVACI TANIĞININ İLGİLİ TÜM BEYANLARINI REDDEDİYORUZ.

Davacı tanığının ilgili beyanları haksız ve mesnetsizdir. Öncelikle boşanmayı isteyen taraf davacı ve ailesidir. Davacının babası, müvekkilin babası ile yaptığı görüşmede Kuran-ı Kerim kitabını getirerek, kızının epilepsi hastası olduğunu bildiği halde mi kendilerine verdiğini ifade etmesi için kutsal kitaba el basmasını istemiştir. Müvekkil çantasını veya valizini almış değildir; yanında kendisi ve çocuğunun ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte küçük bir poşet götürmüştür. Müvekkilin babası müvekkili tarafların biraz kafa dinlemeleri için götürmüştür. Müvekkilin babası kızlarının emeğini davacının babasından talep etmemiştir. Davacının babasının tarafların boşanması yönündeki fikrini duyunca öyleyse kızım anlaşmalı olarak hakkı neyse onu alsın demiştir. Bu yolla müvekkilin babası müvekkilin yasal haklarına kavuşmasını istemiştir.

Kayseri 6. Aile Mahkemesi, 2022/*** E. Sayılı, 13/07/ 2023 tarihli celsede, davacı- karşı davalıya ait tanıklardan, 192268*******8 T.C. Kimlik numaralı davacı tanığı *******N ilgili tanık beyanında;

"Davacı ile aynı iş yerinde çalışıyoruz. Ben tarafların evine gidip gelmezdim. Davalı, gün içinde davacıyı en az beş kere arar, baskı kurardı. Bu aramalardan sonra davacının iş yerinden izin alıp, eve mayonez alıp yoğurt götürdüğü olurdu. Bir seferinde mağazada yerleşim yaparken davacı, telefonda davalı ile konuşurken şahit oldum. Hoparlör açık idi. Davalı karşıdan, sen adam mısın, sen erkek misin, diyordu. Yine davalının arkasından başka biri de şerefsiz diye konuşuyordu. Sonrasında onun kim olduğunu sorduğumda davacı bana, şerefsiz diyenin de kayın validesi olduğunu söyledi. Davacının bu ikinci evliliği olduğu için hiç boşanmak istemeyen bir insan idi , çok sabırlı bir insandır. Davacının çocuğu ile ilişkileri çok iyidir. Tarafların düğününde yoktum, altınlar konusunda bir bilgim yoktur."

TARAFLARIN EVİNE HİÇ ZİYARETTE BULUNMAYAN DAVACININ İŞ ARKADAŞI TANIĞIN, DAVACI İLE MÜŞTEREK ÇOCUK ARASINDAKİ İLİŞKİYİ BİLDİĞİNİ İDDİA ETMESİ HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRIDIR. DAVACI TANIĞI KENDİSİ LE ÇELİŞMEKTEDİR.

Davacı tanığı ************'ın söz konusu beyanlarından gerçeklik payı olan tek kısım, tarafların düğününde olmadığı için altınlar konusunda bir bilgisinin bulunmadığı kısımdır. Davacı tanığı, beyanlarında kendisi ile çelişkiye düşmektedir. Davacı tanığı, hem tarafların evine gidip gelmediğini belirtmekte, hem de davacının çocuğu ile ilişkilerinin çok iyi olduğunu belirtmektedir. Aile fertlerinin ilişkilerini sürdürdüğü temel yer, ortak konuttur. Haliyle davacı tanığının, tarafların evine hiç ziyarete gitmeden davacının çocuğu ile ilişkisinin boyutuna vakıf olduğunu belirtmesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Kaldı ki müşterek çocuk Zeynep, yaşı itibari ile küçüktür ve evde bakıma muhtaçtır. Babasını iş yerinde hiç ziyaret etmemiştir. Davacı tanığının ifadesi çelişkilidir.

Davacı tanığının ilgili beyanı haksızdır. Zira müvekkile anlaşmalı boşanma protokolünü sunmak üzere müvekkili kendi avukatına yönlendiren, ziynet eşyaları ile ilgili maddeyi kabul ettiremediğinden ötürü daha sonra çekişmeli şekilde yürütmek üzere boşanma davasını ilk açan davacıdır.

Müvekkilin davacıyı iş yerinde en az beş kere araması, baskı kurmasına ve davacının bu aramalardan sonra iş yerinden izin alarak elinde mayonez ve yoğurtla eve gitmesine ilişkin davacı tanığının ifadesini kabul etmiyoruz. Müvekkil, davacıyı en az beş kere aramış olsa, davacıya baskı kurmuş olsa davacının yapacağı şey elinde mayonez ve yoğurtla gitmek midir? Böylesine komik bir iddianın ne denli inanılır olduğunu Sayın Mahkemenizin takdirine bırakmaktayız.

Davacı tanığının ilgili tüm iddiaları asılsız ve mesnetsiz olduğundan tamamını reddediyoruz. Davacı tanığı, tarafların evlerine hiç ziyarete gitmediği, evliliklerindeki sorunların hiçbirine vakıf olmadığı halde sırf davacının iş arkadaşı olmasından mütevellit, davacının tembih ve ısrarlarıyla yargılamaya tanık olarak dahil olmuştur. Sayın Mahkemenizce davacı tanığının beyanlarına ehemmiyet verilmemesini saygılarımızla talep ederiz.

Kayseri 6. Aile Mahkemesi, 2022/*** E. Sayılı, 04/04/2023 tarihli celsede, davacı- karşı davalıya ait tanıklardan, 18179******8 T.C. Kimlik numaralı davacı tanıklarından Z***p *******L ilgili tanık beyanında;

"Davacı oğlum olur, taraflar arasında evlendiklerinden beri geçimsizlik var. Davalı, her şeyde bir huzursuzluk çıkarıyordu. Mesela davalı, eve bir çöp poşeti alınmadı diye boşanmaya kalkıştı. Aralarında bundan dolayı tartışmışlar, bizi çağırmışlardı. Davalı, oğlumun eve çöp poşeti almayı unuttuğunu söyledi, ben de bunun için boşanılır mı dedim, yatıştırdık, evimize gittik."

DAVACI TANIĞININ BEYANLARI HAKSIZDIR. MÜVEKKİL, DAVACI TARAFINDAN ÇIKARILAN EK KARTLA EV ALIŞVERİŞİNİ YERİNE GETİRMEKTEDİR. MÜVEKKİLİN DAVACIDAN ÇÖP POŞETİ İSTEMESİ SÖZ KONUSU DAHİ DEĞİLDİR.

Davacı tanığının ilgili beyanları haksızdır. Defaatle tekrarladığımız üzere müvekkilin davacıyla evliliğini bitirmek istemesine yönelik sebepler bu kadar basit değildir. Kaldı ki daha önce belirttiğimiz üzere davacı, müvekkile evin alışverişini daha uygun fiyatlı ürünlerden yapabilmesi adına ek kart çıkarmıştır. Görüldüğü üzere evin alışverişini yapan kişi müvekkildir. Hal böyle iken müvekkilin davacıdan çöp poşeti almasını beklemesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Tanıklardan davacının babası, ilgili beyanında "biz onların evine hiç gitmezdik. Onlar bize ayda bir bazen de haftada bir gelirdi." demiştir. Davacının annesi ve babası arasındaki beyanlar Sayın Mahkemenizce de görüleceği üzere çelişki arz etmektedir.

"Davalı aşırı öfkeli, sinirli biridir. Yine çok patavatsızdır. Davalı, bana ve eşime eşi ile her gün cinsel ilişkiye girdiklerinden bahsedip bundan bize şikayetlenmişti. Biz de bundan dolayı yerin dibine girmiştik."

DAVACI TANIĞININ MÜVEKKİLE YÖNELİK YUKARIDAKİ BEYANINI KABUL ETMİYORUZ. MÜVEKKİL YARGILAMADA GİZLİLİK TALEP EDEN, MAHREMİYETİNE ÖNEM VEREN BİR KİMSEDİR. MÜVEKKİLİN KAYIN VALİDESİ VE KAYIN PEDERİNE EVLİLİKTEKİ CİNSEL YAŞAMDAN SÖZ ETMESİ DÜŞÜNÜLEMEZ.

Davacı tanığı annenin yukarıdaki beyanını kesinlikle kabul etmiyoruz. İlgili beyan hem asılsız, soyut ve ispattan yoksundur hem de çirkindir. Zira müvekkil, namaz kılan, tesettürlü bir kimsedir. Tesettürün gerektirdiği şekilde yaşamakta, ahlak ve adaba önem vermektedir. Boşanmaya ilişkin yargılama esnasında dahi Sayın Mahkemenizden evlilik birliğindeki mahremiyetin herkesçe konuşulmaması adına gizlilik talep etmiştir. Hal böyle iken evliliğin en özel ve en mahrem yeri olan yatak odası hakkında anne ve babası gibi kabul ettiği kayın valide ve kayın babasına dert yanmasının düşünülmesi mümkün değildir. Davacı tanığının müvekkil hakkında Sayın Mahkemeniz huzurunda bırakmaya çalıştığı çirkin intibayı kesinlikle kabul etmiyoruz.

"küçük oğlumu evlendirmeye kalkmıştım. Davalı, küçük oğlumu evlendireceğim gelinime "sen nasıl bir aileye gelin geldiğini evlenince göreceksin." demiş."

Davacı tanığının beyanda bulunduğu tüm ifadeleri kabul etmediğimiz gibi bunu da reddediyoruz. zira müvekkilin davacının erkek kardeşinin nişanlısına yönelik söz konusu ifadeleri gerçekleşmemiştir.

"yine kına yapacağımız zaman gelin kıza kına kıyafeti aldık, davalı, kıyafet aldığımız yere gitmiş, Meliha Setenci ne kıyafet aldı ise ben de en az onun değerinde kıyafet alacağım deniş, bunu bize mağazada çalışanlar söyledi."

Davacı tanığının beyanını kabul etmiyoruz. Müvekkil kayın babasının isteği üzerine ilgili mağazaya gitmiştir. Kayın babası müvekkile ilişkin kınanın çok sade olduğunu, kendisinin bu konuda yeterince harcamada bulunamadığını, bu sebepten istediği bir şey varsa alması için ilgili mağazaya müvekkili yönlendirmiştir. Müvekkil kayın babanın teklifi üzerine gitmiştir. Ancak hiçbir şekilde mağaza çalışanlarına söz konusu ifadeleri kullanmamıştır.

" davalı, 5,5 yıllık evlilikleri süresince boşanacağım derdi, yine annesi de sürekli boşan kızım derdi.1,5 yıl önce boşanmak için mahkemeye müracaat etmişler, biz de orta yolu bulmuştuk. Taraflar barıştıktan sonra davalının annesi ile konuşmuştum, annesi sen seviniyorsun ama ben sevinemiyorum, boşansalar bundan daha iyi demişti."

1,5 yıl önce boşanmak üzere mahkemeye başvuran müvekkil değil; davacının bizzat kendisidir. Tarafların boşanmasını isteyen de müvekkilin annesi değil; davacının annesidir. Boşanmanın müvekkilin isteği olduğundan bahisle ortaya atılan iddia gibi müvekkilin annesinin de boşanmaya sıcak baktığı yönündeki iddia da asılsızdır. Boşanmaya ilişkin hevesli olan taraf davacı ve ailesi olsa da bu durumu müvekkile izafe ettirmeye çalışmaktadırlar.

"davalının herhalde psikolojik bir rahatsızlığı var ki çocuğunun boğazına basmış, torunum Zeynep, bana annesinin boğazına bastırdığını ve nefes alamadığını anlattı. Yine davalı, çocuğa bunu birine söylersen seni gebertirim demiş. Bunu da çocuk anlattı. Yine davalı, çocuğu tuvalette, banyoda dövmüş, tarafların beş yaşındaki çocukları bunlardan dolayı kakasını altına yapıyordu. Çocuk bize, annem beni banyoda dövdüğü için kakamı tuvalete yapmıyorum, dedi. "

MÜŞTEREK ÇOCUK TUVALETİNİ BEBEKKEN MAKATINDA OLUŞAN YIRTIK SEBEBİYLE TUTMAKTADIR. SİR RAPORUNDA DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE MÜŞTEREK ÇOCUK BİLİŞSEL OLGUNLUKTA DEĞİLDİR. KAÇ YAŞINDA OLDUĞUNUN DAHİ BİLİNCİNDE DEĞİLDİR. TUVALETİNİ TUTMA DAVRANIŞINI NEDENSELLEŞTİREBİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR.

Davacı tanığının müvekkilin müşterek çocuğa yönelik şiddet uyguladığına ilişkin iddiaları kesinlikle kabul etmiyoruz. Müşterek çocuk Zeynep iki aylıkken kabız olmuş ve makatında yırtık meydan gelmiştir. Müşterek çocuk, kaka tutma problemini bu sebepten bebekliğinden beri yaşamaktadır. Müvekkilin müşterek çocuğu dövmesi söz konusu dahi değildir. Ayrıca dört beş yaşlarındaki bir çocuk erken çocukluk dönemindedir. Daha önce Sayın Mahkemenizce istenen 20/12/2022 tarihli hazırlanan SİR raporunda, çocuğun erken çocukluk döneminde bulunduğu, şu an kaç yaşında olduğunu bilmediği ve velayet kavramını ileriye dönük menfaatleri açısından değerlendirecek bilişsel olgunluğa erişmediği yazmaktadır. Hal böyle iken erken çocukluk döneminde bulunan, bilişsel olgunluğa erişmemiş olan müşterek çocuk, kakasını tutma davranışını mantıksal olarak nedenselleştiremeyecektir. İnsanın tuvaletini yapma veya yapmama konusundaki iradesi sınırlıdır. Tuvalet ihtiyacı kaslar ve sinirlerle, otonom sistem tarafından düzenlenir. İnsan tuvaletini yapmamayı belli bir ölçüye kadar tercih edebilir. Söz konusu insanın dört yaşındaki bir çocuk olduğundan hareket edilecek olursa bu kadar mantıksal hareket edebileceği ve tuvaletini tutmayı seçeceğini söylemek hayatın olağan akışına aykırıdır.

"Davalıya düğünde, bir adet set, bir tane kaburga bilezik, bir tane uzay yolu bilezik, bir tane parmak izi set takılmıştı. Düğünde para takılmamıştı. Ben kimseden hediye kabul etmedim. Bu altınlar davalıdadır. Davalı bu altınlarını en son evden gitmeden önceye kadar takıyordu, giderken yanında götürdü. Davalı evden giderken ben tarafların evinde yoktum, davalı evden gittiğinde oğlum da evde yoktu. Sonra oğlum gelmiş, davalıya gitme diye çok yalvarmış ama davalı babası ile birlikte gitmiş, düğünde takılan altınların hiçbiri bozdurulmamıştı. Hepsi de davalıda idi. Giderken davalı yanında götürmüştür."

Müvekkil, babasına biraz kafa dinlemek üzere gitmiştir. Müvekkilin evi terk etme ve evliliği bitirme gibi bir amacı yoktur. Dolayısıyla evliliği bitirmek üzere ziynet eşyalarını almak gibi bir hazırlığa kalkışmamıştır. Müşterek çocuk ve kendisine ait az sayıda ve temel nitelikli eşyaları giderken yanında götürmüştür. Davacı, müşterek çocuğa ve müvekkile ait evde kalan tüm eşyaları toplayarak bina deposuna bir aylığına koymuştur. Anlaşmalı boşanma protokolü sırasında müvekkile ziynet eşyalarını talep etmemesi hususunda avukatı vasıtasıyla anlaşma sağlamaya çalışan davacıdır. Söz konusu protokol, müvekkilin ziynet eşyaları konusunda anlaşmaya varmaması sebebiyle imzalanamamış, davacı tarafından ziynet eşyalarını vermemek için çekişmeli boşanma davasına başvurulmuştur. Ziynet eşyaları müvekkilde değil, davacıdadır. Söz konusu tanık beyanına itibar edilmemelidir.

"Davalı evden gittikten sonra 4- 5 kere davalı çocuğunu görmeye ve bizden özür dilemeye geldi."

MÜVEKKİL ÇOCUĞUNU GÖRMEYE SADECE 7 EKİM, 16 EKİM VE 7 OCAK TARİHLERİNDE GİTMİŞTİR. MÜVEKKİLİN 5-6 KEZ GİTTİĞİNE YÖNELİK TANIK BEYANI HAKSIZDIR.

Müvekkil, fiili ayrılış tarihi olan 19/08/2022 tarihinde müvekkil, müşterek çocuk Zeynep'i de alarak yanında götürmüştür. Zeynep müvekkil ve ailesinin yanında bir ay kadar kalmıştır. Müvekkil bu süreçte müşterek çocuğun baba ilgisinden mahrum kalmaması için haftada bir babasıyla görüştürmüştür. En son görüşme 01/10/2022 tarihinde gerçekleşmiştir. Davacı, müşterek çocuğu görüşmek üzere almış, pazartesi gün ki Kuran kursuna getireceğini beyan etmiştir. Ancak davacı müşterek çocuğu müvekkile teslim etmemiştir. Müvekkil bu durumu da sineye çekmiştir. Ancak davacı tanığın ifade ettiği gibi müvekkil 5-6 kere olacak şekilde çok sayıda çocuğunu ne yazık ki çocuğunu görememiştir. Zira davacı müvekkili WhatssApp ve telefon çağrılarından engellemiştir. Müvekkil çocuğunu yalnızca 7 Ekim, 16 Ekim ve 7 Ocak ta görebilmiştir. O görüşmeler sırasında da zaten müvekkilin çocukla görüşmesi davacı tarafından müşterek çocuğun "gel sana kinder alacağım" demesiyle engellenmeye çalışılmıştır.

Davacı tanığı annelik içgüdüsü ile davacı oğlunu savunmaktadır. Davacı tanığının ifadeleri yalan ve haksızdır. Sayın Mahkemenizce de görüleceği üzere çelişkilerle ve ispattan yoksun iddialarla doludur. Sayın Mahkemenizce davacı tanığının belirtmiş olduğu hiçbir beyana itibar edilmemesini talep ederiz.

Kayseri 6. Aile Mahkemesi, 2022/815 E. Sayılı, 04/04/2023 tarihli celsede, davacı- karşı davalıya ait tanıklardan, 181434***** T.C. Kimlik numaralı *********, ilgili tanık beyanında;

"Davacı, abim olur. Ben 29/03/2022 tarihinde nişanlandım. Nişandan sonra eşime dünürlüğe oturmaya gidildi. Annem davalıyı ve davalının annesini de çağırdı. Davalı, o ortamda nişanlıma, nişanlımı bir köşeye çekip, sen evlendikten sonra bunların nasıl bir insan olduğunu anlayacaksın demiş."

Davacı tanığının müvekkile yönelik söz konusu iddialarını kabul etmiyoruz. İlgili beyanlar müvekkilin kıskanç bir kimse olduğuna ilişkin iddiaları ispatlamaya yönelik olarak ortaya atılmış yalan kurgulardan ibarettir. Böylesine önemli bir ziyarette, herkesin içinde müvekkilin davacının kardeşinin nişanlısını bir kenara çekmesi düşünülemez.

"19 ağustos 2022 tarihinde davalı bana, abi Meliha'nın numarası bende vardı silinmiş, ben sizin evinize gelmek istiyorum bana bir tane numarasını gönderir misin diye mesaj göndermişti. Ben de o tarz olaylar yaşandığı için eşimin numarasını vermedim. Meliha eşimdir. Ondan sonra davalı, buna rağmen bizim eve gitmiş, eşim o gün evde yoktu. Sonra kapıyı bana açmadılar diye davalı, abime bizi şikayet etmiş. Ben de zaten öncesinde bu olaylardan dolayı abime, eşi ile görüşmek istemediğimizi söylemiştim. Ben evlenmeden önce annemler ile yaşıyordum. Davalı, annemlerin evine her geldiğinde suratı asık idi."

Davacı tanığının ilgili beyanları haksızdır. Şöyle ki;

Müvekkil 19 Ağustos tarihinde, kendisine kapıyı açmadıkları için değil; davacı ve ailesinin müvekkile yönelik davacı tanığının evliliklerini bozmaya çalışmasına ilişkin iftiralarına artık dayanamadığı, tahammül edemediği ve kırıldığı için evden bir süre uzaklaşmak istemiştir. Müvekkil madem ki diğer davacı tanıklarının da anlatımı olduğu üzere sinirli ve sürekli davacı ve ailesi tarafından alttan alınan biridir; o halde müvekkil neden sık sık kayın validesinin evine ziyarete gelmektedir? Bu husustaki çelişki değerlendirmesini yapmayı Sayın mahkemenize bırakmaktayız.

Müvekkilin memnuniyetsiz bir kişilik olduğu iddialarını reddediyoruz. Müvekkil uyumlu, sevecen ve sakin bir kişilik yapısındadır. Bu sebeple 5,5 yıllık evlilikleri süresince davacının öfkesini alttan alan taraf olmuştur.

Tarafımızca davacı tanığa sorulan soru üzerine davacı tanığı şu cevabı vermiştir;

"...Taraflar ayrı yaşamaya başladıktan sonra tarafların müşterek çocuğu annemgilde yaşamaya başladı. Ben çocuğun yüzünde kızarıklıklar gördüm tahriş var gibi idi. Çocuğun boynunda da morluk görmüştüm."

DAVACI TANIĞININ MÜVEKKİLİN MÜŞTEREK ÇOCUĞA ŞİDDET UYGULADIĞI İDDİALARI HAKSIZDIR. DAVACI TANIĞI EMİN OLMADIĞI BİR HUSUS HAKKINDA MÜVEKKİLİ SUÇLAYICI BEYANDA BULUNMAKTADIR.

Ciltte tahriş genellikle dış etkenlerin cildinde kaşıntı, kızarıklık ve gerginlik yarattığı durumlara deniyor. Vücutta tahriş ise alerijk sebeplerden veya aşırı kuruluk durumlarında meydana geliyor. Ciltte tahriş oluşması cilt tipinden bağımsız gelişebilir. Kuru, yağlı veya hassas ciltlerde tahriş olabiliyor.

Çarpma ya da darbe sonucu olan morarmalar cilt altındaki kılcal damarların hasar görmesi ve kanın cilt altında sızması sonucu ortaya çıkar. Morluklar, travmanın hemen ardından pembe ve kırmızı; sonraki gün ise kandaki oksijenin azalması ile koyu mor ve maviye döner.

Görüleceği üzere davacı tanığının müşterek çocuğun yüzünde kızarıklık gördüm tahriş var gibi idi demesi zaten kendi içerisinde çelişiklik barındıran tutarsız bir ifadedir. Davacı tanığı yüzünde kızarıklık görmüş müdür, tahriş kesin olarak var mıdır? yoksa davacı tanığa mı öyle gelmiştir, kendisi dahi söz konusu iddiasıyla ilgili net konuşamamaktadır. Kaldı ki ilgili kızarıklık müvekkilin çocuğa uyguladığı fiziksel şiddet yani bir darbe sebebiyle olsa ilgili kızarıklık renk değiştirmeli, kısa sürede kandaki oksijen azalması sebebiyle mor veya maviye dönüşmelidir. Davacı tanığı her ne kadar müvekkilin müşterek çocuğa şiddet uyguladığı beyanında bulunsa da tıp bilimi kendisini çürütmektedir.

Davacı tanığının Sayın Mahkemenize sunmuş olduğu tüm beyanındaki ifadeleri reddediyoruz. Bütün söylemler haksız, mesnetsiz ve yargılama sırasında davacının haksız menfaat elde edebilmesi için ortaya atılmıştır.

Kayseri 6. Aile Mahkemesinin 2022/*** E. Sayılı, 04/04/2023 tarihli celsesinde tarafımıza ait tanıklardan, 28564******* T.C. Kimlik numaralı ********, ilgili beyanında;

"Davalının ailesi karşı komşum olur. Fikriye en son ailesinin yanına geldiğinde ağustos, eylül ayı gibiydi. Ayrıldıklarını düşünmemiştik. Bir yıl taraflar bizim binada da oturmuşlardı. Fikriye eşine karşı saygılı idi, çocuğuna karşı sevgi dolu idi. Fikriye'nin eşine karşı ve çocuğuna karşı kötü bir davranışına şahit olmadım. Bizim binada oturduklarında bir sefer davacının çocuğuna bağırdığını duydum."

Sayın Mahkemenizce de görüleceği üzere müvekkil sevecen ve saygılı biridir. Tanığımızın ifadeleri tutarlıdır. Tanığımızın söylediği gibi müvekkil 19 ağustos tarihinde ailesinin evine bir süre ayrı kalmak ve davcının sakinleşebilmesi amaçlı gelmiştir. Müşterek çocuğa agresif tavırlar sergileyenin müvekkil değil; davacının bizzat kendisi olduğu tanığımızın beyanı ile sabittir.

Tarafımızca sorulan soruya tanık ******* tarafından şu şekilde cevap verilmiştir;

"eylül- ekim ayı gibiydi. Okullar yeni açılmıştı. Aşağıda tarafları gördüm. Yine davacının, çocuğu Fikriye'nin kucağından çekmeye çalıştığını gördüm. Yine Fikriye'nin annesigilin kapısının önünde ve binanın dışında da eşyaları atılmış açık gördüm. Yine çamaşır sepetinin içinde de eşyalar vardı."

Tanığımız, müvekkilin annesinin evinde gerçekleşen olaylara, orada ikamet etmesi sebebiyle bizzat tanıklık etmiştir. Fikriye evi terk etmemiş, kısa bir süreliğine asgari miktardaki kendisine ve çocuğuna ait eşyalarla annesinin evinde biraz uzaklaşmak için gelmiştir. Yargıtay kararları ışığında da bir süre ayrı kalmak için ortak konuttan uzaklaşan eş hakkında terk sebebiyle açılan boşanma davası reddedilmelidir. Ortak konutu terk etmeyen eşin de ziynet eşyalarını yanında alarak gittiği kabul edilemez.

Davacı- birleşen dosya davalısı vekilinin talebi üzerine sorulan soruya tanık şu şekilde cevap vermiştir;

,

" o gün çocuk ağlıyordu. Davacı Fikriye'nin kucağından alınınca Fikriye'nin babası da oraya geldi ancak ben orada yumruklaşma görmedim."

TANIĞIMIZIN BEYANINDA BELİRTTİĞİ ÜZERE MÜŞTEREK ÇOCUK ANNESİNDEN AYRILMAK İSTEMEMEKTEDİR. DAVACININ TAVIRLARINDAN KORKMAKTADIR.

Tanığımızın beyanında da belirttiği üzere çocuk annesinden ayrılmak istememekte, davacının müşterek çocuğu almak için annesini itme kakma davranışlarından korkmaktadır. Davacının müşterek çocuk üzerinde baskı kurmasından ötürü müşterek çocuk, annesinin kendisine şiddet uyguladığını beyan etmektedir. Müvekkil ve ailesi şiddet yanlısı insanlar değildir. İddia edildiği gibi yumruklaşma olayı gerçekleşmemiştir.

Kayseri 6. Aile Mahkemesinin 2012/*** E. Sayılı dosyasının 04/04/2023 tarihli celsesinde tanığımız olarak dinlenen, 10607654896 T.C. Kimlik numaralı ********* ilgili beyanında;

"Davalı kızım olur. Taraflar daha önceden de bir boşanma sürecine girdiler. Ancak barışmalarından sonra da düzelmediler. Bu barışmadan sonra davacı, kızıma ev bakın demiş, biz de bize yakın mahalleden ev baktık. Daha sonra davacı, akşam yemeğine bize geldi, kızıma sen neden kendi başına ev baktın ben senin kocanım dedi, ben o kadar lüks evlerde oturtturamam dedi. Baktığımız evlerde o kadar lüks değildi."

Görüleceği üzere müvekkilin davacının kardeşi tanık *********'ın beyanında ileri sürdüğü gibi;

"Eve cam balkoncu gelmişti. Babam da davalıyı kastederek kızıma da sor, nasıl istiyorsa öyle yapılsın dedi. Davalı da benim için zaten önemli değil, ben daha iyi evlere gideceğim. Burada geçici süreliğine oturacağım dedi"

İddiası yerinde değildir. Müvekkilin evin lüks olma durumuna ilişkin talebi bulunmamakta, aksine davacının lüks ev olmamasına ilişkin talebi ve yakınması bulunmaktadır.

Tanığımız ******** beyanında;

"oğlum **********, o zamanlar on iki yaşında idi. Torunum Zeynep de iki yaşında idi. Oğlum ve torunum şakalaşırken davacı odaya girmiş neden kapıyı kapatıyorsunuz demiş. Oğlumu incitmiş. Davacı, çocuğu, Zeynep'i benim yeğenimden bile kıskanıyordu. Mesela Çağrı öpmesin diyordu."

DAVACI KISKANÇ BİR KİŞİLİK YAPISINA SAHİPTİR. ANCAK BU DURUMU MÜVEKKİLE İZAFE ETTİRMEYE ÇALIŞMAKTADIR.

Tanığımızın ilgili beyanından da anlaşılacağı üzere, davacı anormal şekilde kıskanç bir kişilik yapısına sahip biridir. Müşterek çocuğu yine çocuk sayılabilecek kimselerden kıskanmaktadır. Davacının müşterek çocuğa ve müvekkile olan kıskanç tavırları evlilik birliğini bitirme noktasına ulaşmıştır. Ancak davacı ve ailesi kendilerine ait bu özelliği müvekkile izafe ettirmeye çalışmakta, bu yolla yargılamadan haksız çıkar elde etmeye çabalamaktadırlar.

Yine tanığımızın ileri sürdüğü beyanlarda ifade ettiği üzere;

"kızıma düğünde altın olarak 22 ayar bir adet set, 14 ayar bir adet set, bir tane kaburga bilezik, bir tane elmas görünümlü kolye bilezik, yüzük ve küpeden oluşan set, bir tane beş taşlı yüzük takılmıştı. Bu altınların davacının annesigilin kasasında olduğunu biliyorum. Çünkü o mahallede hırsızlık olmuştu. Bunu duyunca kızım tedirgin oldu. Zaten davacı da altın konusunda hassas davranırdı. Bize bile gelirken altınları torpido gözünde bırakırdı. Tatile giderken de altınları kasaya bırakmışlar. Altınların bu şekilde kasada olduğunu bana kızım söylemişti."

ZİYNET EŞYALARI DAVACININ ANNESİNDE BULUNAN KASADA MUHAFAZA EDİLMEKTEDİR. ZİYNET EŞYALARI MÜVEKKİLDE DEĞİLDİR.

Davacı tanıklarının altınların müvekkilde olduğu, ortak konuttan giderken onları da yanına aldığı hususlarını kesinlikle kabul etmiyoruz. Tanığımız **********'in beyanlarından da anlaşılacağı üzere altınlar davacının annesinde bulunan kasada muhafaza edilmektedir.

Tanığın ilgili beyanındaki ifadelere bakılacak olursa;

"bir gün dünürlerim yani davacının anne ve babası bize oturmaya gelmişlerdi. O sıralar taraflarda bizimle aynı binada 4. Katta oturuyorlardı. Tarafları da aradık ama bize bir türlü gelemediler. Sonra kızım Zeynep'i bize gönderdi ama kendileri yine gelmediler. Sonra tekrar kızım, benim evdeki kızıma annemler gelsin diye telefon açmış, biz de iki anne olarak tarafların evine çıktık. Kızım bize gelmek istiyor ancak davacı o sıralar oyalanıyordu. Kızım artık gidelim demiş. Asansöre doğru gidiyorum demiş. Ancak davacı, kızımın boğazından tutup içeri geç demiş. Bunları kızım bize anlattı. Kızımın boğazında da kızarıklık vardı. Bu olay taraflar barışmadan önce yani ilk boşanma davasından önce olmuştu. Sonrasında tarafları da alıp bize geçtik. Daha öncesinde kızımın kolunu morartma olayı vardı. Diğer kızım davacının annesine Zeynep teyze peki böyle mi olacak dedi, davacının annesi de ne yapalım hepimiz zamanında dayak yemedik mi dedi. dedi."

MÜŞTEREK ÇOCUK, MÜVEKKİLDEN ŞİDDET GÖRDÜĞÜ HUSUSUNU DAVACININ ÇOCUĞA KORKUTMADA BULUNMASI SEBEBİYLE TEKRARLAMAKTADIR. ZİRA DAVACI ÖFKE KNTROLÜNE SAHİP OLMAYAN BİR KİMSEDİR.

Tanığında beyanında belirttiği üzere şiddet davranışları müvekkil tarafından değil; bizzat davacının kendisi tarafından gerçekleştirilmektedir. İlgili husus evlilik birliğinde şiddete ilişkin yaşanan hadiselerden yalnızca bir tanesidir. Müşterek çocuk da sık sık davacının öfke ve şiddetine tanık olmaktadır. Müşterek çocuk, babasının kendisine de aynı davranışları gerçekleştirmesinden korktuğundan babasının baskısıyla annesinden şiddet gördüğünü ne yazık ki korkutma yoluyla ifade etmektedir. Davacının annesi de hepimiz dayak yemedik mi diyerek şiddeti meşrulaştırmaktadır. Şiddet gösteren davacı ve şiddeti meşrulaştıran bir babaanne ile yaşamasının müşterek çocuk açısından ne denli sağlıklı bir ortam olacağı takdirini Sayın Mahkemenize bırakıyoruz.

Tanık tarafımızca sorulan soruya;

" taraflar ayrı yaşamaya başladıktan sonra kızım, avukatının bürosuna tek gitmişti. O gün bir anlaşma protokolü hazırlanmış, çocuğun velayetinin anneye verileceği, çocuk için belli bir miktar nafaka bağlanacağı hususunda anlaşmışlar ancak altınlar ile ilgili bir husus yazılmadığı için kızım imzalamadan geri gelmiş. Bu olayların bu şekilde olduğunu bana kızım anlattı. Yine benim düğünde hediye olarak taktığım inci kolyede kızımda yoktu. Kızım ücretli öğretmenlik yaparken biriktirdiği 4-5 tane küçük altın da kızımda yoktu. Kızımın belli bir miktar biriktirdiği euro vardı, o da kızımda yoktu. Yine bu birikintilerinin olduğunu bana kızım anlatmıştı."

Tanığın ifadelerinden yola çıkılarak söylenebilir ki davacı en başta velayet ve çocuğa bağlanacak iştirak nafakası hususunda söz konusu anlaşmalı boşanma protokolünde bir anlaşmaya varmak istemiştir. Ancak müvekkil ziynet eşyalarından doğan maddi hakkını kaybetmemek adına protokolü imzalamaktan imtina ettiğinde davacı ve ailesi tarafından müşterek çocuğun velayeti müvekkili yıldırmak için kullanılan siyasi bir malzemeye dönüştürülmüştür. Müvekkil ziynet eşyalarını almak şöyle dursun, kendi birikimlerini dahi elinde bulunduramamıştır.

Kayseri 6. Aile Mahkemesinin 2022/*** E. Sayılı dosyasının 04/04/2023 tarihli celsesinde, 10643******* T.C. Kimlik numaralı Mustafa ******* isimli tanığın ilgili beyanında;

"...davacıya dur işareti yaptım, sakinleşin dedim. Ben kızımı alıp götüreceğim , biraz ikiniz de kafanızı dinleyin dedim. Kızımı bu şekilde aldım. Aslında davacı, kızımı göndermek istemedi ama davcıyı ikna ettim. Sonra kızımı ve torunumu alıp eve getirdim. Sonra taraflar tekrar bir araya gelmediler. Kızım oradan küçük bir poşet ile ayrıldı. Kızım benim ve çocuğumun ihtiyaçları var dedi."

Tanık beyanından da anlaşılacağı üzere müvekkil, babası tarafından her iki tarafında biraz kafa dinlemeleri için müvekkilin ailesine ait eve götürülmüştür. Müvekkilin evi terk gibi bir durumu söz konusu değildir. Müvekkil ortak konuttan ayrılırken yanına sadece kendisinin ve müşterek çocuğun ihtiyaçlarını karşılar nitelikteki küçük bir poşeti yanına almıştır. Ziynet eşyalarını götürmemiştir. Zira ilgili ziynet eşyaları zaten müvekkilde değildir. Davacının ailesine ait kasada muhafaza edilmektedir.

Tanık ilgili beyanlarının devamında;

"...22 ağustosta davacının babası beni aradı, görüşelim dedi. Akşama geleyim dedim, gittiğimde davacının babası ve davacının kardeşi orada idi. Davacı Ahmet orada yoktu. Kızıma atılan iftira ile ilgili yüzleşmek istiyorum dedim. Davacının babası bir Kuranı Kerim aldı getirdi. Elini üzerine koy, doğru söyleyeceğine yemin et dedi. Ben de müslüman her zaman doğruyu söyler dedim. Davacının babası karşıma geçti. Kızının epilepsi hastası olduğunu bilerek mi bize verdin dedi. Ben de kızıma böyle bir teşhis konulmadığını, teşhis ve tedavinin devam ettiğini söyledim.... Davacının babası biz boşanmak istiyoruz dedi. Ben de peki dedim. Ben de o zaman karşılıklı anlaşma ile kızımın da hakları gözetilecek şekilde anlaşalım dedim. Davacının babası davanızı açın dedi ben de siz açın dedim ve oradan ayrıldım."

BOŞANMA ÖNERİSİ MÜVEKKİLİN BABASINDAN GELMEMİŞTİR. DAVACININ BABASI MÜVEKKİLE HENÜZ TEŞHİSİ BİLE KONULMAYAN EPİLEPSİ RAHATSIZLIĞI SEBEBİYLE MÜVEKKİLİN BABASINA EVLİLİĞİ BİTİRMEK İSTEDİKLERİNİ BEYAN ETMİŞTİR.

Tanık beyanında da açık olduğu üzere davacı ve ailesi boşanmayı isteyen taraftır. Davacının babasının ilgili beyanında boşanma önerisiyle gelen tarafın müvekkilin babası olduğunu iddia etmesi hukuka aykırıdır. Davacı ve ailesi müvekkil hakkında henüz doktor raporuyla kesinleşmemiş bir hastalık sebebiyle tarafların boşanmasını istemektedirler. Bu hususu müvekkilin babasına da açıkça izah etmişlerdir. Ancak söz konusu boşanma davasını kendileri açmalarına rağmen boşanmayı müvekkil ve ailesi istiyormuş gibi yansıtmaya çalışmaktadırlar.

Müvekkilin babası, müvekkilin boşanan herkes gibi velayet, nafaka ve hakkı olan ziynet eşyalarının kızına verilmesi konusunda anlaşmaya varılmasını talep etmiştir. Yoksa müvekkilin ailesinin davacı tarafça iddia edildiği gibi kızları üzerinden maddi çıkar elde etme gibi bir amaçları söz konusu dahi değildir.

Kayseri 6. Aile Mahkemesinin 2022/** E. Sayılı dosyasında 13/07/2023 tarihli celsesinde, 397006****** T.C. Kimlik numaralı ******** isimli tanığın beyanında belirttiği ifadeler şu şeklidedir;

"davalının annesi teyzemin kızı olur. Geçen yıl Fikriye'nin kayın biraderi evlenirken düğün alışverişini benim mağazamdan yaptılar. Benim mağazam gelinlik ve abiye üzerinedir. Beş tane kurumsal mağazalarım vardır. Davalının kayın biraderinin şimdiki eşini de tanıyorum. Mağazamdan birçok alışveriş yapmışlardır. Fikriye evlenirken davacı taraf, benim mağazamdan alışveriş yaptırmamışlardı. Fikriye kayın pederinin düğünü için mağazamdan alışveriş yapmaya geldiğinde ben şehir dışında idim. Fikriye bizim mağazaya gelip gittikten sonra davacı ve ailesi hem beni hem de eşimi parasal konularda rahatsız ettiler. Yani Fikriye'nin yaptığı alışveriş konusunda bizi pazarlık için aradılar. Çok fazla pazarlık yaptılar. Sonrasında elemanlarım ile konuştuğumda Fikriye bizim mağazaya geldiğinde davacı Ahmet'in Fikriye'yi kabinden çıkartmadığını, elbiseleri davacının kendisinin fiyatlarına göre seçtiğini, Fikriye'nin hiçbir şekilde eltim ne aldı diye sormadığını, davacı Ahmet'in kendi erkek kardeşinin düğünü için ne alışveriş yapıldığını, ne alındığını, fiyatının ne olduğunu sorduğunu bana anlattılar. Yine personelim, davacı Ahmet'i kastederek, o damat burada ruh hastası gibi davrandı dedi. Yine benim dışarıdan gözlemim de davacı tarafın paraya çok fazla tamah ettiğini düşünüyorum. Tarafların evine gittiğimde evlerinin mütevazi bir ev olduğunu gördüm. Fikriye'nin kına gecesi günü için bir tane gece kıyafeti alındığını, onun da basit bir mağazadan alındığını biliyorum. Ancak yeni gelinlerine benim en lüks mağazamdan çok fazla kıyafet alındığını da biliyorum. Fikriye'ye evlilikten dolayı altın olarak ne takıldığını bilmiyorum ancak öbür geline yapılan kadar çok değildi diye hatırlıyorum. Altınların akıbeti konusunda bir bilgim yoktur ancak Fikriye ve ailesi bana altınların tamamının erkek tarafında olduğunu söylemişlerdi."

DAVACI MÜVEKKİLİN ALDIĞI KIYAFETLERİN FİYATLARI KONUSUNDA MAĞAZA SAHİBİ VE EŞİ İLE RAHATSIZ EDİCİ VE DİKKAT ÇEKİCİ BİR ÖLÇÜDE PAZARLIK ETMİŞTİR. TANIK BEYANINDAN DA ANLAŞILACAĞI ÜZERE MÜVEKKİLİN ELTİSİNE ALINAN KIYAFETLERİN DEĞERİ İLE İLGİLİ TANIĞIN PERSONELİNE BİR BEYANI BULUNMAMAKTADIR.

Davacı ve ailesinin müvekkilin eltisine yönelik kıskanç davrandığına ilişkin iddiaları tanık beyanında da belirtildiği üzere haksız ve mesnetsizdir. Müvekkil, alışveriş sırasında eltisine alınan kıyafetlerin değerini öğrenmek ve kendisine daha pahalılarının verilmesi hususunda bir beyanda bulunmamıştır. Bilakis müvekkile alınan kıyafetlerin fiyatları ile ilgilenen bizzat davacının kendisidir. Keza mağaza sahibi ve eşi ile müvekkilin aldığı kıyafetlerin fiyatı konusunda dikkati çekecek ve rahatsız edici sayılabilecek kadar çok pazarlık yapan davacıdır. Müvekkil, evlilikleri sürecinde kendisine yönelik özenli davranılmadığını, isteseler davacı ve ailesinin kendisi için de aynı harcamaları yapabileceğine ilişkin kırgınlığını dile getirmiştir. Ancak kırgınlığını dile getirirken kesinlikle eltisini hedef ve muhatap almamıştır. Eltisinin evliliğini kıskançlık sebebiyle bozmaya çalışmamıştır. Müvekkil haklı kırgınlığını yalnızca davacı ve ailesine sitem edercesine üzgün şekilde yansıtmıştır. İlgili tanık beyanı müvekkilin haklılığını ispatlar ölçüdedir.

Kayseri 6. Aile Mahkemesinin 2023/*** E. Sayılı dosyasının 13/07/2023 tarihli celsesinde tanık olarak dinlenenlerden 147955***** T.C. Kimlik numaralı tanık ********* ilgili beyanında;

"ben davalı Fikriye hanımın avukatı *********'un iş arkadaşıyım. Sosyal medya içerikli kendisi ile çekimler yapıyoruz. Bundan dolayı vakit geçirdiğimiz oluyor. 14 eylül 2022 tarihinde ben de avukat hanımın yanında idim. Ofiste idik. Önce avukat hanımı Fikriye hanım aradı. Karşı tarafın avukatı ile birlikte olduklarını söyledi. Erkek tarafı, ziynetlerle ilgili protokole bir madde eklemek istemediklerini söylemişler. Bu konuyu avukat hanıma iletti. Avukat hanımda anlaşmalı olacağı için protokolde bir madde olmasının sorun olmayacağını söyledi. Bu konuda anlaşma sağlayamadılar. Sonra karşı tarafın avukatı telefonu aldı. Fikriye hanımın avukatına, o zaman ziynetler bizde, bunu siz ispatlayın dedi. dedi."

Tarafımızca tanığa sorulan soru üzerine tanık şu şekilde cevap vermiştir;

"karşı taraftan ses yüksek geldiği için ben konuşmaları telefondan duydum."

DAVACININ İDDİA ETTİĞİ GİBİ ZİYNET EŞYALARI MÜVEKKİLDE OLSA İDİ ANLAŞMALI BOŞANMA PROTOKOLÜNDE ZİYNET BAKIMINDAN MADDE KNOULMASI KONUSUNDA DAVACI TARAF ÇEKİMSER DAVRANMAZDI.

Tanığın ilgili beyanından anlaşılacağı üzere müvekkil ile davacı anlaşmalı protokol üzerinde ziynet eşyaları sebebi ile anlaşamamıştır. Zira davacı taraf, müvekkile ziynetleri elden teslim edeceği hususunda avukatı aracılığı ile beyanda bulunmuştur. Ancak Sayın Mahkemenizin de takdirinde olduğu üzere boşanma davaları tarafların gergin olduğu, birbirlerine olan güvenlerini ve evlilik birliğini birlikte sürdürebileceklerine yönelik inançlarını kaybetmeleri sebebiyle başvurdukları hukuki bir yoldur. Boşanma protokolünde velayet, nafaka, tazminat ve ziynet eşyalarının paylaşımının nasıl yapılacağının belirlenmesi kadar doğal bir şey yoktur. Kaldı ki ziynet eşyaları Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere boşanmanın fer'i nitelikteki bir dava değildir. Boşanma davası sırasında istenmeyen ziynet eşyaları ancak boşanma davasının kesinleşmesiyle birlikte açılacak ayrı bir dava ile istenebilmektedir. Hal böyle iken ziynet eşyalarının müvekkilde olduğunu iddia eden davacının protokole ziynet eşyaları ile ilgili madde koydurmak istememesi mantıklı değildir. Madem ziynet eşyaları davacıda değildir öyleyse ziynet eşyaları problem yaratmamış olmalıdır. Ancak davacı, ziynetleri elinde bulundurduğundan ve müvekkile vermek istemediklerinden ilgili hususa protokolde yer vermeyi reddetmişlerdir. İlgili takdiri Sayın Mahkemenize bırakmaktayız.

Malatya 4. Aile Mahkemesinin 2023/* Talimat dosyasının 11/04/2023 tarihli celsesinde tanık olarak dinlenen ********** beyanında;

"19 ağustos 2022 akşam saat 17.00 civarı Kayseri tren garı yakınında sessiz bir yerde füme renkli Renault Megane arabanın yakınında yolun ortasına park edilmiş bir arabanın yakınlarında bir hanım kucağında kızı ile benzinliğe doğru gidiyordu. Etrafta başka kimsenin olmadığı için ben de tren garının kapısının nerede olduğunu hanıma sordum. O da bilmediğini söyledi. Bu hanımı hayatımda ilk kez burada gördüm . Ben birkaç adım yürüdükten sonra bana seslenerek, abi kusura bakma zor durumdayım, eşim telefonumu gasp edip elimden aldı. Senin telefonundan babamı arayabilir miyim diye sordu. Zor durumda olduğu belliydi ben de telefonumdan arama yapmasına izin verdim. Babasına ağlayarak, baba Ahmet beni iş yerinin oraya götürdü. Telefonumu aldı, bana iftira attılar, eltimin yuvasını yıkmak için uğraşıyorsun diye. Ben bir şey yapmadım. Beni buradan kurtar, diye sesleniyordu. Ben de haline üzüldüm, keşke vaktim olsaydı, size yardımcı olabilseydim. Malatya'ya döneceğim, tren kalkacak ve zamanım yok dedim. Yalnızca sizin için çok üzüldüm diyebildim. Tren geldiği için oradan ayrıldım. Birkaç ay sonra Fikriye Hanım beni aradı. Kendisi için şahitlik edip etmeyeceğimi sordu. Ben de seve seve şahitlik edebileceğimi belirttim. Fikriye Hanımı başka türlü tanımadığımı beyan ederim."

MÜVEKKİLİN DAVACININ DAVRANIŞLARI YÜZÜNDEN NE KADAR ÇARESİZ KALDIĞI, TARAFLARIN HER İKİSİNİ DE TANIMAYAN TANIK BEYANI İLE İSPATLANMIŞTIR.

İstinabe yoluyla dinlenen tanığın beyanından anlaşılacağı üzere müvekkil, davacı tarafından tren garının yakınlarında iş yerinden izin alabilmek bahanesi ile arabanın içinde çocuğu ile bırakılmıştır. Üstelik telefonu da elinden davacı tarafından zorla gasp edilmiştir. Davacının müvekkili tahakkümü altında bulundurduğu, baskılayan tipte öfkeli davranışlara sahip olduğu, tarafları hiç tanımayan tanığın beyanlarından da açık olarak anlaşılacaktır. Tanık müvekkilin haline acımıştır. Müvekkil davacının davranışları sebebiyle müşkül durumda kalmıştır. Müvekkil, hem iftiraya uğramış hem de telefonu elinden gasp edilerek kanunların kendisine sağladığı iletişim ve haberleşme özgürlüğü dahi elinden alınmıştır.

SONUÇ VE İSTEM :

Tarafımızca izah edilen hususların göz önüne alınmasını, müşterek çocuk Zeynep'in velayetinin müvekkil anneye verilmesini talep ederiz. 21.09.2023

                                                                                                              Davalı- Karşı Davacı Vekili

                                                                                                                Av. Gizem Gül UZUN