Mal Rejimi Davası Cevaba Cevap Dilekçesi Örneği

                                          KAYSERİ 8. AİLE MAHKEMESİNE

DOSYA NO : 2023/***1 E.

DAVACI :

VEKİLİ : Av. Gizem Gül UZUN

                                                                        Sahabiye Mah., Teoman Sk., Avukatlar İş Hanı, Bina No:9, Kat:5, Daire No:501, Kocasinan/ KAYSERİ

DAVALI :

VEKİLİ :

KONU : Cevaba cevap dilekçemizin sunulması hakkındaki dilekçemizdir.

AÇIKLAMALAR :

Taraflar arasında, Kayseri 5. Aile Mahkemesinin 2023/****E. Sayılı dosyasında derdest boşanma davası bulunmakta olup; işbu boşanma davasında taraflar arasında mal rejimine ilişkin uyuşmazlık bulunduğundan ötürü, Sayın Mahkemenizin 2023/**** E. Sayılı dosyasında mal rejiminden kaynaklanan alacak davasına ilişkin işbu dava görülmektedir.

Davalı, vermiş olduğu cevap dilekçesinde, mal rejimine ilişkin tarafımızca açılan davanın görülebilmesi için boşanma davasının kesinleşmesi gerektiğini ifade etmiş olup; işbu davada, Kayseri 5. Aile Mahkemesinin 2023/**** E. Sayılı boşanma davasının bekletici mesele yapılmasını talep etmiştir.

Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere, boşanma davasının açılması ile birlikte taraflar arasındaki mal rejiminin sona erdirdiği kabul edilmektedir. Bu sebeple, mal rejimi davaları, boşanma davası açıldıktan sonra ayrıca açılabilmektedir. Sayın Mahkemenizce her ne kadar davalının, işbu davada kayseri 5. Aile Mahkemesinde derdest olan boşanma davasının bekletici mesele yapılması talep edilmişse de; tarafımızca açılan mal rejiminden kaynaklanan alacak davası usule uygun olduğundan, işbu davanın kabul edilmesini Sayın Mahkemenizden saygılarımızla talep ederiz.

Davalının, cevap dilekçesinde ileri sürmüş olduğu, mal rejimine ilişkin davada boşanma davasının bekletici mesele yapılması gerekliliği hususundaki savunmasına tarafımızca da katılınmakta olup; Sayın Mahkemenizce 17/11/2023 tarihli tensip zaptının 15 No'lu ara kararı ile davalının adına kayıtlı olan, Kayseri İli, Melikgazi İlçesi, Hürriyet Mahallesi, ***2 Ada, * Parsel, Kat:*, No**'te kayıtlı olan taşınmaz üzerine ihtiyati tedbir konulmuş olup; işbu karar hukuka uygun bulunmaktadır.

Nitekim, boşanma davası kesinleşinceye kadar mal rejimi davasında talep edilecek olan, edinilmiş mal rejimindeki alacak türlerinden katılma payı alacağı kapsamında davalının da ileri sürmüş olduğu gibi öncelikle boşanma davası kesinleşmeli; akabinde taraflar arasında mal rejiminden kaynaklanan alacak davası görülmelidir. Bu aşamada boşanma davası bekletici mesele yapılmalı ve boşanma davası kesinleşene kadar müvekkilin mal rejimi davasında talep edeceği katılma alacağının kaynaklandığı taşınmazın işbu dava sürecinde davalı tarafından elden çıkarılmaması ve müvekkilin bu taşınmaz üzerinde talep konusu ettiği katılma alacağının tehlikeye girmemesi adına Sayın Mahkemeniz tarafından tesis edilen ihtiyati tedbir kararı hukuka uygundur ve yerindedir.

Sayın Mahkemenizin de takdirinde olduğu üzere, hukukumuzda taraflar henüz boşanma davası açmadan hatta ve hatta boşanmayı düşünmeden evliliklerini sürdürdükleri ihtimalinde dahi, taraflardan birinin kişisel malı olan taşınmaz üzerinde taraflardan birinin, söz konusu taşınmazın kayıtlı bulunduğu ilgili tapu dairesine giderek aile konutu şerhi koyması mümkündür. Kanun koyucu bu imkanı, evlilik yaşamındaki ortak hayatın gerçekleştiği konutun korunması amacıyla getirmiştir.

Eş deyişle, henüz bir boşanma ve mal rejiminin konusu haline dahi gelmeyen bir taşınmaz üzerinde, aile konutu şerhi koyma imkanı kabul edilerek korumanın sağlanmaya çalışıldığı hukuk düzeninde, bu taşınmazın bir yargılamada talep konusu edilmesi halinde üzerinde ihtiyati tedbir hükmü tesis edilmiş olması EVLEVİYETLE gerek hayatın olağan akışına; gerekse de hukuka uygun bulunmaktadır.

İşbu açıklanan sebeplerle, davalının cevap dilekçesinde ileri sürmüş olduğu, bahse konu ihtiyati tedbir kararının sehven konulduğuna ve bu sebeple de ivedilikle kaldırılmasına yönelik talebi asılsız ve mesnetsiz olduğundan, işbu talebin reddini saygılarımızla talep ederiz.

Davalı, cevap dilekçesinde, kendi adına kayıtlı bulunan 38 BM *** plaka sayılı 2013 model Seat İbiza marka ve model aracın ziynetlerle bozdurularak alınmadığını ileri sürmüş olup; davalının işbu iddiası somut maddi gerçeğe tamamen aykırı olup; yalnızca işbu davada haksız menfaat elde etmeye yöneliktir.

Davalı, her ne kadar bahse konu aracın düğünde müvekkile takılan ziynet eşyaları ile alınmadığını ileri sürmüşse de; Sayın Mahkemenizce davalıya ait ehliyet bilgileri incelendiğinde açık bir şekilde görülecektir ki davalı, bahse konu aracın satın alındığı tarihte, araç kullanmaya yetkili değildir. Yani davalı, aracın satın alınmasından sonra araç kullanmaya yönelik olarak ehliyet almıştır.

Hayatın olağan akışı gereği, işbu evlilik birliğinin gerçekleşmesine kadar herhangi bir araç alımında bulunmamış ve ehliyeti dahi bulunmayan davalının, işbu evlilik birliği gerçekleşince araç satın almasında bu aracın bedelinin müvekkile düğünde takılan ziynet eşyaları ile ödendiğinin kabulü gerekmektedir.

Davalının cevap dilekçesinde ileri sürmüş olduğu, müvekkilin bahse konu aracın satın alınmasından yaklaşık 3 yıl sonra çeşitli özel günlerde ziynet eşyası takarak fotoğraf çekildiği hususu gerçeği yansıtmamaktadır. Şöyle ki;

Müvekkil, evlilik birliği içerinde, düğünde kendisine takılan ziynet eşyaları haricinde de ev masraflarından arta kalan para ile hem birikim aracı hem de aksesuar nitelikte olmasından dolayı kuyumcudan ziynet eşyası satın almıştır. Müvekkilin çeşitli özel günlerde takarak fotoğraf çekildiği iddia edilen ziynet eşyaları, müvekkilin kendi maaşı ile alınmış olup; kişisel eşyası niteliğindeki ziynetlerdir. İşbu ziynetler, düğünde müvekkile takılan ziynet eşyaları değildir.

Davalı, cevap dilekçesinde tarafların tatile giderken ziynet eşyalarına yönelik olarak gerçekleştiğini iddia ettiği birtakım diyaloglara değinmiş olup; işbu diyaloglarda davalının;

"Oturduğumuz kat tamamıyla boş, eve hırsız girer, ne olur ne olmaz ziynet ve paraları sağlama alalım." dediğini;

Buna karşılık müvekkilin;

"Sen merak etme, ben altınları emniyete aldım." dediğini;

Daha önceki yıllarda ise tarafların Kayseri dışında bir ile giderken davalının, müvekkile kısaca tedbirli davranmasını, müvekkilin ise davalıya ziynetleri ve paraları çantasında taşıdığını söylediğini beyan etmiştir.

Sayın Mahkemenizce, taraflar arasında gerçekleştiği iddia edilen diyaloglar dikkatli bir şekilde incelenecek olursa, davalının ziynet ve paralara ilişkin çelişkili beyanları sarih olarak görülecektir. Zira, müvekkilin önce, oturdukları taşınmazın yer aldığı katın tamamen boş olması durumunda dahi söz konusu ziynet ve paraları evde sakladığını, sonrasında ise ziynet ve paraları çantasında taşıdığını söylemesi hayatın olağan akışına aykırıdır.

Zira ziynet eşyası ve para gibi ekonomik değeri yüksek olan şeylerin genelde kasa, hatta halk dilinde yastık altı olarak ifade edilen sabit bir mekanda sürekli olarak saklandığını, kişilerin bu eşyaların saklanması ve korunması hususunda güvenli bir yer kararlaştırdıktan sonra genellikle bu eşyaların yerini değiştirmediğini görmekteyiz. Eş deyişle, ekonomik değeri yüksek olan eşya ve paraların sürekli olarak yerlerinin değiştirilerek bir yerden başka bir yere taşınması, hayatın olağan akışıyla bağdaşmaz. İşbu sebeple davalı tarafından ileri sürülen iddialar haksız ve mesnetsiz olduğundan ötürü, Sayın Mahkemenizce bu iddialara itibar edilmemesini talep ederiz.

Davalı, vermiş olduğu cevap dilekçesinde, daha önce tarafımızca davalının iş yerinde kasası bulunduğuna ve iş yerinde elde etmiş olduğu gelirlerini işbu kasada muhafaza ettiğine ilişkin iddiamızı haksız şekilde yalanlamış; küçük esnaf olması nedeniyle tüm gelir ve giderlerini banka üzerinden ve kıymetli evraklar aracılığı ile sürdürdüğünü ifade etmiştir.

Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere küçük esnaflar basit usulde vergilendirmeye tabi tutulmaktadırlar. Basit usulde vergilendirme, çeşitli şartlar ile düzenleme altına alınmıştır;

Basit usule tabi olmanın genel şartları

Kendi işinde bilfiil çalışmak ya da bulunmak (işinde yardımcı işçi ve çırak kullanmak, seyahat, hastalık, ihtiyarlık, askerlik, tutukluluk ve hükümlülük gibi zaruri ayrılmalar dolayısıyla geçici olarak bilfiil işinin başında bulunmamak bu şartı bozmamaktadır. Ölüm halinde, iş sahibinin dul eşi veya küçük çocukları namına işe devam olunduğu takdirde, bunların bilfiil işin başında bulunup bulunmamalarına bakılmamaktadır.)

İş yeri mülkiyeti işyeri sahibine aitse emsal kira bedelinin, kiralanmış olması halinde ise yıllık kira bedeli toplamının 2023 yılı için büyükşehirlerde 35.000 TL'yi, diğer yerlerde ise 23.000 TL'yi aşmaması

Ticari, zirai veya mesleki faaliyetleri dolayısıyla gerçek usulde gelir vergisine tabi olmamak şeklinde belirlenmiştir.

Basit usule tabi olmanın özel şartları

Alım Satım işi ile uğraşanlar için; satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sona satanların yıllık alım tutarlarının 2023 yılı için 440.000 TL'yi veya yıllık satış tutarının 700.000 TL'yi aşmaması gerekir.

Hizmet işleri ile uğraşanlar için bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatının aşılmama şartı 2023 yılı için 220.000 TL idi.

Hem alım satım hem de hizmet faaliyetlerinin bir arada yapılması halinde yıllık satış tutarı ile iş hasılatı toplamının 2023 yılı için 440.000 TL'yi aşmaması olarak belirlenmiştir.

Basit usule tabi olmanın avantajları

Yasal muhasebe defteri tutma zorunluluğu yoktur. Ancak kayıtların defter beyan sisteminde takibi gerekir. Basit usule tabi mükelleflerin perakende satış fişleri,z raporları ve gün sonu hasılatları excel formatında toplu bir şekilde sisteme eklenebilir.

Vergi tevkifatı yapma zorunluluğu yoktur. Ücret ve kira giderleri için muhtasar beyanname verilmez.

Üç aylık dönemlerde geçici vergi verilmez.

Basit usule tabi mükelleflerin teslim ve hizmetleri KDV’den istisnadır. KDV Beyannamesi verilmez.

Alınan ve verilen belgelerin kayıtları mükelleflerin bağlı oldukları meslek odalarındaki bürolarda tutulmaktadır. Ancak, isteyen mükellefler kayıtlarını hiçbir yerden izin almadan kendileri tutabilecekleri gibi mali müşavirlere de tutturabilirler.

Sayın Mahkemenizce de görüleceği üzere basit usulde vergilendirilen kişilerin kazançları, gerçek usulde vergilendirilen kişilere göre oldukça düşük kalmaktadır. Bu sebeple de bu kişiler, KDV den dahi muaf tutulmuşlardır. Basit usulde vergilendirilen kişilerin ödedikleri kira bedelleri de keza gerçek usulde vergilendirilenlere göre oldukça düşüktür.

Yukarıda belirtilen tüm hususlar gereği, davalının cevap dilekçesinde ileri sürmüş olduğu gibi davalı, küçük esnaf mahiyetinde iş icra eden ve mobilyacı olan bir kimsedir. Bu sebeple de, davalının yalnızca kıymetli evraklar üzerinden gelir elde ettiği, neredeyse nakit para ile hiç işlem yapmadığı ve bu sebeple de iş yerinde kasa temin etmeye gerek duymadığı hususları komik bir savunmadan ibaret kalmaktadır.

Davalı, küçük bir esnaf olarak mobilya işi ile uğraşmakta ve Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere, mobilya eşyalarına genellikle yeni evlenen çiftlerin, evini yenilemek isteyenlerin, ofis gibi yerlerde küçük çapta mobilya temini sağlamaya çalışan kimselerin ihtiyaç duyduğunu, bu tür kişilerin ise bir vatandaş olarak genellikle kıymetli evrak niteliğindeki ödeme araçlarını tercih etmediğini, nakit para veya en fazla kredi kartı ile ödeme işlemlerini gerçekleştirdiğini düşünürsek; davalının nakit para ile iş yapmadığı, bu sebeple de iş yerinde kasaya ihtiyaç duymadığı iddiası hayatın olağan akışına aykırı bulunmaktadır.

Davalı, cevap dilekçesinde müvekkilin, davalıya;

"Altın fiyatları çok arttı, ben de altınları kullanmıyorum, bunları bozdurup döviz yapayım mı" dediğini iddia etmiş;

Davalı, müvekkilin bu söylemlerine karşı ise;

"Ziynetler senin, sen bilirsin." şeklinde yanıt verdiğini iddia etmiştir. Davalı, ilerleyen iddialarında ise müvekkilin Talas Yazyurdu mevkiinde almak istediği arsa için 300.000,00TL'nin üzerinde parası olduğunu, geriye kalan bedel için ise davalının kredi çekmesini talep ettiğini iddia etmiştir.

Davalının, müvekkille arasında arsa alımına yönelik olarak gerçekleştiğini iddia ettiği diyalogdan dahi davalının çelişkili beyanlarını ortaya koyar niteliktedir. Şöyle ki;

Davalı önce, müvekkilin altınları bozdurarak döviz yapmak istediğinden bahsetmiş; sonrasında ise müvekkilin Türk Lirası cinsinden parasının olduğunu ve arsa satın almak istediğini iddia etmiştir. Davalının iddiaları soyut, mesnetsiz ve maddi dayanaktan yoksundur. Müvekkilin, davalının iddia ettiği gibi hiçbir zaman arsa satın almak gibi bir hayali olmamıştır.

Davalı, mal rejiminden kaynaklanan işbu davamıza konu aracın, kendisinin babası Hasan Sami *********'ın banka hesabından yaptığı havale ile elde edilen para ile alındığını, bu sebeple söz konusu aracın davalının kendisine babası tarafından bağışlandığını, bu sebeple müvekkilin söz konusu araç üzerinde mal rejiminden kaynaklı herhangi bir alacağının bulunmadığını ifade etmişse de; davalının iddiaları maddi ve somut gerçeğe uygun değildir. Daha önce de tekrarladığımız üzere bahse konu araç, düğünde müvekkile takılan ziynetlerin bozdurulması suretiyle alınmıştır. İşbu sebeple, haklı davamızın kabulü ile, Sayın Mahkemenizce bahse konu araç üzerinde tesis edilmiş olan ihtiyati tedbir kararının devamlılığına karar verilmesini talep ederiz.

KARŞI DAVAYA CEVAPLARIMIZ:

Taraflar arasında Kayseri 5. Aile Mahkemesinin 2023/**** E. Sayılı dosyasında derdest boşanma davası bulunmakta olup; işbu dava halen dilekçelerin teatisi aşamasındadır. Davalı tarafından verilen cevap dilekçesinde aynı zamanda tarafımıza karşı dava açılmış bulunmaktadır. İşbu sebeple, davalı tarafından açılan karşı davaya, yasal süresi içinde cevap verme zorunluluğumuz hasıl olmuştur.

Davalının karşı dava dilekçesinde müvekkile yönelik sunmuş olduğu tüm iddialar haksız ve mesnetsizdir. Şöyle ki;

Dava konusu ettiğimiz ve davalının üzerine olan 38 BM *** plaka sayılı araç, müvekkilin ısrarları ile ve davalının babasına ait parayla değil; bizzat düğünde müvekkile takılan ziynetlerle alınmıştır. Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere düğünde kadına takılan ziynetler kim tarafından takılmış olursa olsun kadına ait sayılmaktadır. Evlilik birliği içerisinde kadından bu ziynetleri alan erkeğin ise geri vermek üzere aldığı kabul edilmektedir. Söz konusu ziynetlerin geri verilmek üzere alınmadığını iddia eden taraf ise iddiasını ispatla mükelleftir.

Bahse konu araç, müvekkile takılan ziynetlerle alındığından ötürü, davalının bu ziynetleri geri vermek üzere müvekkilden aldığının kabulü yerinde olacaktır.

Bundan başka, davalı her ne kadar bahse konu aracın satın alındığı dönemde 33.000 KM değerinde olup; müvekkilin, kendisine araba aldıktan sonra davalının üzerine kayıtlı olan aracı davalıya teslim ettiğini; ancak aracın 142.000 KM dolaylarına ulaştığını belirtmişse de; bu husus gerçeği yansıtmamaktadır. Zira davalının da söylediği gibi; müvekkil genelde evden çalışan ve sahada inceleme olduğu zaman araziye giden bir jeoloji mühendisidir.

Ancak bu demek değildir ki; müvekkil, davalıdan aracı tamamen kendi kullanımı için almıştır; evlilik birliğinde edinilmiş mal kapsamında kalan söz konusu araç, hem müvekkil hem de davalı tarafından kullanılmıştır. Hatta iddiamızı daha ayrıntılı açıklamak gerekirse; müvekkil, evden çalışan bir kimse olarak, işbu aracı genellikle daha az kullanan taraf olmuştur. Davalı, her ne kadar müvekkilin arazi çalışmalarına işbu araç ile gittiğini ifade etmeye çalışmışsa da; işbu iddiası da diğerleri gibi hayatın olağan akışına aykırı kalmaktadır. Şöyle ki;

Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere, araziler genellikle şehir yerleşiminden uzak yerlerde bulunan, sarp ve engeli alanlardır. Dava konusu edilen Seat İbiza marka ve model araç ise küçük binek bir araçtır. Aracın sahip olduğu bu nitelik sebebiyle söz konusu araç, sahibine sarp ve engebeli arazi alanlarında kullanım imkanı sunmamaktadır. Müvekkilin, çeşitli ölçümler ne değerlendirmeler yapmak üzere katılmış olduğu çalışmalara ancak dört çarpı dört tekerleklere sahip arazi araçları ile ulaşmak mümkün olmaktadır. Bahse konu araç, arazilere ulaşma vasfında olmadığından, bahse konu aracın yalnızca müvekkilin kullanımına özgülendiği iddiasını kesinlikle kabul etmemekteyiz.

Davalı, karşı dava dilekçesinde müvekkilin, kardeşiyle birlikte kurmuş olduğu Yaşam Mühendislik isimli şirketin, kendi maddi desteği ile kurulduğunu iddia etmiştir ki; davalı, bu iddiasında haksızdır. Davalının bu iddiası, müvekkilin ve kardeşinin, bin bir çaba ve emekle kurmuş olduğu şirket üzerinde haksız bir şekilde değer artış payı talep etmeye yöneliktir. Müvekkilin, kendisine şirket kurmasında davalının herhangi bir katkısı veya katılması vuku bulmamıştır.

Davalının, müvekkilin evle ilgili herhangi bir harcamada bulunmaması iddiaları tarafımızca tamamen reddedilmekte olup; bilakis davalının ev harcamalarına katılmadığı, tarafımızca defaaten ileri sürülmektedir.

Davalı, ortak yaşamın geçtiği konutun kendi üzerine kayıtlı olması ve kira gelirinin olmaması sebebiyle ve aynı zamanda eve geç gelmesi, evde müvekkile nazaran daha az vakit geçirmesi sebebiyle evin ihtiyaçlarını tabiri caizse müvekkile yıkmıştır. Müvekkil, eve gıda alışverişi yapmak istediğinde davalı;

"Ben zaten yemiyorum, sen yap." demiştir. Davalının, evlilik birliğinden kaynaklanan giderlere katılması yalnızca elektrik, su gibi cüzi miktarlarda gelen faturalara katılmakla sınırlı olmuştur. Bu sebeple, davalının müvekkile ait kazanç ve gelirlerden haberdar olmaması, müvekkilin eve ilişkin giderlere katılmaması gibi iddialar tamamıyla soyut olup; yalnızca işbu davada haksız menfaat elde etmek ve müvekkil hakkında Sayın Mahkemenizde kötü bir intiba yaratmaya yöneliktir. Hayatın olağan akışı gereği zaten bir anne olarak müvekkilimizin, çocuğunun beslenmesini, ihtiyaçlarını bir kenara atarak harcamalarda bulunmayı reddetmiş olması düşünülemez.

Sayın Mahkemenizce dikkatinizi çekmek istediğimiz bir diğer husus ise, davalının, müvekkilin işinden dolayı çocuğunu okuldan alamıyor oluşuna ilişkin haksız iddiasıdır. Davalı, önce müvekkilin, işlerini çoğunlukla evden yürüttüğünü; daha sonra ise müvekkilimizin çocuğunu dahi okuldan almadığını beyan etmiştir. Vaktini çoğunlukla evden çalışarak geçiren müvekkilimizin, çocuğunu okuldan almaya gitmemesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Davalının bu çelişkili iddialarına Sayın Mahkemenizce itibar edilmemesini talep ederiz.

Davalı, müvekkilin parmağında alyansının bulunduğunu, ancak kendisine ait alyansının etejerin üzerinde olmasına rağmen bulamadığını, alyansını müvekkile sorduğunu, müvekkilin, "Ben senin alyansının bekçisi miyim, nereden bileyim?" dediğini, alyansı aradığını ancak tüm aramalarına rağmen bulamadığın ifade etmiş, akabinde alyansın müvekkilde olma ihtimalinin yüksek olduğunu belirtmiştir.

Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 141. Maddesinde hırsızlık suçuna ilişkin tanıma yer verilmiştir;

Hırsızlık

Madde 141- (1) Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

Davalı, karşı dava dilekçesinde müvekkilin, kendisine ait taşınır mal ve kişisel eşya niteliğinde olan alyansı rızası dışında alarak götürdüğünü, yani çaldığını üstü kapalı bir biçimde ima etmiştir. Davalının bu çirkin iddiası maddi gerçeğe aykırı olduğu gibi; hukuka da aykırı bulunmaktadır.

Şerefe Karşı Suçlar

Hakaret

Madde 125- (1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.

Bu sebeple, DAVALI HAKKINDA HAKARET SUÇUNDAN DOLAYI SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMA HAKKIMIZI SAKLI TUTARIZ.

Davalı, müvekkilin banka mevduat hesaplarının tespitine yönelik olarak Sayın Mahkemenizce Bankalar Birliğine müzekkere yazılarak hesapların tespitinin yapılmasına, ardından hesap hareketlerinin incelenmesine, müvekkile ait taşınır ve taşınmaz bilgilerine ulaşabilmek adına gerekli müzekkerelerin yazılmasına karar verilmesini; akabinde ise taşınır, taşınmaz mal ve banka mevduat hesaplarının varlığına ulaşılması durumunda hepsinin üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir. Davalının ihtiyati tedbir talepleri yersiz olup; reddini talep ederiz.

HUKUKİ NEDENLER : 4721 sayılı TMK, 6100 sayılı HMK, 6098 sayılı TBK ve yasal sair tüm mevzuat

HUKUKİ DELİLLER :

Kayseri 5. Aile Mahkemesi 2023/1*** E. Sayılı boşanma dosyası ve dosyadaki mevcut tüm deliller- celbi gerekir.

Nüfus kayıt örnekleri

Sosyal ve ekonomik durum araştırması

Evlilik bilgileri

Tanık beyanları

Düğün fotoğrafları ve CD'si ayrıca sunulacaktır.

Davalı- karşı davacı erkeğin evlilik birliği içerisinde ödediği kredilerin tespiti ve dökümlerinin ilgili bankalardan celbi

Keşif, bilirkişi,yemin

SMS, WhatsApp kayıtları, ses ve görüntü kayıtları, İnstagram, Facebook, Twitter ve sosyal medya kayıtları ve paylaşımları

Ticari kayıtlar

Ticari defterler

Vergi kayıtları

Hizmet dökümleri

Ticaret sicil kayıtları

dekontlar

Banka hesap özetleri

makbuzlar

faturalar

Gelir İdaresi Başkanlığı, Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığına ve Kayseri Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılarak davalı adına kayıtlı tüm menkul ve araçlara ait bütün bilgi ve belgeler istenildiğinde dosyaya girecek bilgi ve belgeler

Davalı- karşı davacının banka hesap bilgileri, kazançları, döviz, mevduat, altın vb. Yatırım hesap bilgileri

Akbank Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılarak davalı- karşı davacının hesap hareketlerinin celbi

Halk Bankası Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılarak davalı- karşı davacının hesap hareketlerinin celbi

Finans Bankası Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılarak davalı- karşı davacının hesap hareketlerinin celbi

Karşı tarafın delil sunmasına karşı delil sunma hakkımızı saklı tutarız.

SONUÇ VE İSTEM :

Yukarıda arz ve izah olunan ve Sayın Mahkemenizce re'sen göz önünde bulundurulacak nedenlerle,

Haklı davamızın kabulü ile,

Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olarak sunduğumuz dava dilekçesinde yer alan taleplerimizin kabulüne,

Davalı tarafından açılan yersiz ve mesnetsiz karşı davanın reddine,

Davalı tarafından müvekkilin banka mevduat hesapları ile adına kayıtlı olan 38 AD *** plaka sayılı Polo marka araç üzerinde ihtiyati tedbir tesis edilmesine ilişkin talebin, taraflar arasındaki mal rejiminin tasfiyesi sebebiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ileri sürmüş olduğu 1.000,00 TL katılma alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müvekkilden tahsiline ilişkin talebin ve davalının işbu karşı davada ileri sürmüş olduğu tüm taleplerin reddine,

Yargılama giderleri ve karşı vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline,

Karar verilmesini saygılarımla vekaleten arz ve talep ederim. 19/12/2023

                                                                                                                                      DAVACI VEKİLİ

                                                                                                                                   Av. Gizem Gül UZUN